Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Sanırım gidiyorum.

Yine halet-i ruhiye'm ayaklandı. Bir oraya, bir buraya gezerken ayaklarını yere vurarak, sesinden kaçıyorum. Bir an bitti sandım hava kararırken. Bu son gidişi sandım düşüncelerimin, beni terk ettikleri an. Bir sürelik terkedişlerden değildir belki bir daha hiç dönmezler, kaybolurlar sandım.  Sonra kalabalık geldi, gürültü. Karanlık gitti ve rahatsız edici ışığıyla gözüme, beynime tekrar girdiler. Düşüncelerim.  Sonra okumaya başladım eski bile olsa yazılanlardan, bana huzur veren karanlık anlardan, anlarımızdan. Okudukça sustu kalabalık. Bir zamanlar kurulmuş hayallerin yerini yeller almış. Ben yine de mutluyum, önceden olabildiğim insanı düşündüğüm zaman. Başarabildiğim birliktelikleri, sevebildiklerimi düşündüğüm zaman mutluyum.  Bu içi sevgisizlikten ve nefretten kavrulan kadından, üstüne öfke katılmış yalnızlıktan sıyrılıp o anları yaşamaya gidebiliyorum.  Eski fakat ben okuyorum. Görebiliyorum, o kadar canlı ve renkli.  Tanımadığım sokaklarda dolaşırken hissettiğim

öf.vol.657

Endorfin yerlerde. Is it because I lied when I was 17? Buz olmuş kahve, damlacıklardan dışarısı görünmüyor. Görünse ne yarar karşı dairenin düzensiz asılmış bokum gibi yıkanmış çamaşırlarına bakıp sinirlerimi tepeme çıkarmanın lüzumu yok.  Bir de uçuyoruz biz. Alkol testi yapıyorlar asıl yapılması gereken endorfin testi değil mi? Mutluluk hormonu bassalar ya bize biraz. Çikolata sevmeyen bünyeler ne yapacak? Nasıl gülecekler kedi görmüş gibi. Why is it raining so cold?  Ben de istemez miyim deniz görmek? Ben de toprağa, çimene basmak istemez miyim? Kahvem sıcak olsun, yanımda sevdiğimin elleri, huzur dolu bakışları falan... Yazarken bile içimden biri "bi siktir git" diyor. Etta James dinliyorum yani benden bi bok olmaz. Ver oradan bir doz hüzün. Ancak bunu bilirim. Ancak çok aşırı eğlenebilirim. Ya da çok güzel içine ederim her şeyin.  I would rather go blind boy, yani Allahım kör et beni. diyor Ettacığım.  Of beynime gitmeyen oksijen nereye gidiyor lan! 

Ama ama...

Herkes içine dönsün bir baksın dedik. Döndünüz mü? Fazla mı döndünüz, iç savaşlarda yoruldunuz mu? Asla bitmeyecek ve sonucuna ölerek ulaşacağımız savaşa başladık mı? Peki bu savaş devam ederken dışarıda olup biten savaşı unuttuk mu? Kesinlikle! Bir dönüp bakmışsın kan revan ortalık. Toparlayamazsın. İçeride hala bağıran bir iç ses var. Değişim ve gelişim isteyen ve her adımında başka bir ruh katilinden kaçıp içerilere saklanan. En büyük savaşının kahramanı içeride hala canla başla kurtarma çabasında, sen dışarıdaki darbelerde de yardım istiyorsun.  "Senin kendi savaşın dururken, başka düşmanlara yerin yok." demişti bana. Dinledim, dinliyorum hala. Sürekli aynı sesi duyuyorum, beynimde dönen ve kaçıyorum da. Kaçamıyorum da.  Ama ama... İç ses ayrı, dış ses ayrı. 

Lan.

İnsan aşık olduğu zaman şekiller ve şarkılar değişiyormuş. Sessizlikte kafanın içerisinde yarattığın melodiler... Aşık hali salakmış insanın.  B12 eksikliği gibiymiş aşk. Dengeni yitirirmişsin. Ruhsal bir hastalık bu, ruh doktoruna gitmeni gerektiren. Fakat tedaviyi reddettiğin. Onu bile, kendisini bile istemediğin ve hatta tek bir şey bile istemediğin günlermiş aşk. İsteme yetisini kaybetmek ve içindekilere yoğunlaşmakmış.  Olup bitenleri, olmayanları, kokusunu ve sesini hayal edip düşünerek sabah güneşe kadar kavrulduğun gecelermiş aşk. Aynaya bakıp kalıyormuşsun, kendini ilk defa gören bebek gibi, şaşkın, yeni, masum.  Gözlerin parlakmış aslında ve sonrasında mutlaka ıslakmış aşıksan.

Helikopterler. Gelsin.

İnsanlığa dair umutlarım var hala fakat benim yaşayıp biteceğim dönem içerisinde bu umutlara yer yok. Bunun alışılmış bir söylem olmadığının farkındayım. Alışılmış olmaması ve mantıklı olması ilgisiz. Bir şeyi herkes biliyor ve herkes yapabiliyor olsaydı hayat çok farklı bir boyutta olurdu, öyle değil mi?  Ben düşüncelerimi yazdığım zaman olabiliyor fakat birilerine söylediğin zaman başka bir boyut kazanıyor. Çünkü kendisine söylendiği zaman ancak insan "benden de bahsediyor" diyebiliyor. Ve kendinden de bahsediyor aslında diyemese bile kendini mutlaka içine katıyor. "Evet, ben de insanım. Bu durumda benim de mi yok olmamı istiyor aceba?" Diyebiliyor. Genel olarak evet. Herkesin çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bir şeyler üreten ve gerçekten hayata değil ama dünyaya katkısı olabilen insanları ayrı tutuyorum. Bir de sanatçıları tabi ki. Bu boş hayatta beynini olmasa bile ruhunun bir bölümünü daha işe yarar olması, bir bölümünün daha hissedilebilmesi, sevgiyle takd