Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

fade out olmayalım sevgilim.

Fade out sevilir mi? Şarkılarda diyorum. Fade out nedir. Kim icat etmiş bunu ve neden yapılabilir olmuş. Bir müziğin yavaş yavaş azalarak yok olması yarım kalmışlığı değil midir? Bence öyledir.  Hayatta da oluyor bazen fade out oluyorsun insanlarla, ilişkilerde. Hoşlanmıyorum. Başlangıç hadi olsun yavaştan fakat bitiş olamaz arkadaş. Saçmalıktır yarım kalanlar. Bir iki cümle söylenmelidir ve nokta konulmalıdır.  Bu da bugün kafamda uçuşan binlerce düşünceden bir tanesi. Ama make sense değil mi? 

Temassızlık var.

Çok hararetli ve uzun ve başarılı bir manik dönemi de geçirdik. Renkler parlak, müzikler neşeliydi. Sessizlik tahammül edilebilir değil insanlarsa "gelsinler" di. Şimdi ise "her şey bir süreliğine gidebilir mi?" Dönemindeyiz. Özellikle de kör kafalar. Hissiz olanlar, robotumsu hayvanlar.  Rüyaların tadı değişiyor, olacaklarla birlikte.  Yere yat ve cenin ol. İçine doğru kapanırsan belki çıkamaz dışarı hayaletler. Ölüler. İçimizdeki ölmüşler.  Karanlık aşkı ve sessizlik bağımlılığı başlasın.  Hiç acımadan yitirilecek ne varsa yok olmaya başlasın.  Hiç acıtmadan kimseyi, bu işi halledelim.  Herkesin elmas gibi ruhu var, değerli. Herkes özel, önemli.  Ve ben yine bir yerlerde gördüm... Kırılmaya doyamayan kalpler toplanmışlar. Birbirlerine bağırıyorlar, fakat sessizler. Her söylenen ilk defa söyleniyor gibi. Her zaman sadece bir kişiye söylenmiş, o kişi tek'miş ve hatta ilk'miş gibi. Ama ben görüyorum. Benim gözlerimin arkasından bakıyorlar. Ne

Gerçek nedir ki.

Gerçek de neymiş ki, rüyalar varken.  Hani konuşuyorsun ya benimle sadece rüyalarımda. Hani söylediklerin böyle acaip acaip. Gözümü açtığım anda yazmaya başlıyorum hepsini. Hepsini yazıyorum ki gerçek olsunlar. Ve hepsini yazdıktan sonra hissediyorum. Yaşatıyorum ve sonrasında dönüp bakıyorum. Gülüyorum ve diyorum ki, ben kendi hayatımı kendim yazıyorum. Rüyalarımda... 

kafayı kırma şekli.

her yaşadığınız şeyi iyi ya da kötü  neden  yaşadığınızı düşünün. ve bunları önceden başkalarına yaşattıklarınıza bağlayın. özellikle birileri size istemediğiniz gibi davrandığında, istediğiniz bir şey olmadığında, sevdiğiniz insanlar sizden uzaklaştığında, birisi size yalan söylediğinde, aldatıldığınızda.. bunu yapın. ve gerçekten hak ettiğinizi düşünün. ki mutlaka hak etmişsinizdir. masum olmadığınıza inanın. ne kadar çok kötülük yaptığınızı düşünün. ve şuana kadar yaşadığınız kötü olayların aslında yetmediğine inanın. her yaptığınızın bir bedelini görüyorsanız aslında hiç bitmemiştir diye düşünürseniz liste çıkartana kadar gider bu olay. listeye çentikler atabilirsiniz, bunun karşılığını yaşadım, bunun yaşamadım gibi. kafayı yememek elde değildir. ondan sonra; dürüst olun. ama gerçekten. insanların yüzde yüz dürüst olduğu bir hayatı hayal edin. gereksiz nezaket, beyaz yalan, bazı şeyleri hafifleterek söylemek, içine bir şeyler katmak, bazı şeyleri hiç söylememek gibi şeyleri çıka

Nolduk lan

Lan kol bacak tutmuyor, beyin çalışmaya devam. Her taraf acı içerisinde, beyninde acı yok. Anlıyorum her şeyi ben, keşke anlamasam. Keşke ben de yüzeyden gitsem fakat hiç derinlere bakmasam.  Bugün ciğer katliamı yapacağım gibi görünüyor. Bu gece sanki diğerlerinden çılgın geçecek.  Bazen bin laf duyar anlamazsın, bin bakış, bin kaçış yok dank etmez.  Bazen de anlarsın işte. Öyle, birdenbire.  Filmin sonu gelmiş mesela. Ben hala izlemeye devam ediyorum gibi. Ya da böyle biter film "aa nolduk lan" dersin. Ya da filmin sonu gelir, sonra salak seyirci ne olduğunu anlasın diye flashbacklerle bir özet geçerler. Ben genelde böyle filmlerde "sağol ya göstermesen bağlantıyı çözemeyeceğiz" falan diye geyik yaparım. Fakat gerçek hayatta olunca öyle olmuyormuş. Pata pata diye geldiler gözümün önüne görüntüler. Ne salakmışım bile diyemedim, o derece farkındayım yani.  Gülüyorum, devam gülmeye.  Neydi; Uyurken bile; I have a smile on my face. 

Ve sustum.

İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor lafı ne kadar da doğru. Ben mesela bugün hiç tanımadığım, tanımaya çalışmadığım bir insanın, arkadaşının, babasının, evlerini, arsalarını, mali durumunu ve hatta oğullarıyla olan karmaşık ve bir o kadar da saçma ilişkilerini öğrendim. Şimdi bu çok gerekli bilgileri nereme soksam diye gecenin bir körü düşünüyorum. Hem öğretiyor hayat, öğretirken de düşündürüyor. Ne skime öğreniyoruz ve biliyoruz bunca şeyi diye... Sonrasında bu düşünceler birbirini takip ediyor. Bir yerlere varıyor. Yine kendime bir savaş açıyor sonunda ya yeniyor ya da yeniliyorum. Bugün ki savaşımı başlatan gerizekalı sağ olsun. Üstümü değiştirdim, hiç bozulmamış makyajımı 10 saat sonra tekrar yapmak üzere çıkarttım, yatağa girdim, bir sigara yaktım ve adamın malını mülkünü düşündüm. Aslında tam olarak onu düşünmedim. Yine kendimi düşündüm. Filtre koymayı düşündüm. Sıçtığımın nezaketini, her aklından geçeni söyleyememenin bastırılmış, ezikçe hislerinin beni yiyip bitirmesini dü

söyledi ve uyandım.

sabah uyandığım zaman sırtımdaki terden anlıyorum ne kadar derinlere varmış rüyalarım. rüyalarım benim. en benim olan... tek benim olan.  ne kadar gerçeğe yaklaşmışım, kendi gerçeğime, istediğim gerçekliğe. yavaş da olsa geliyoruz oraya.  güzellikler peş peşe geliyor. yokluğa karıştığımı hissettiğim an, biraz daha yok olduğum an hissedebiliyorum. uçmayı.  bulutlara yakınım olduğum yerde.  buz gibi ve yakıcı bir güzellik.  bir müzik, bir yaylı çalgı, bir kadın sesi. anlamıyorum ne söylediğini. ve aslında çok iyi anlıyorum.  mutluluğu en derinden hissetmek benim ödülüm.  acıyı en uzaktan derinin altına çekmek ise lanetim.  bu hastalık duygularımı dağıtmaktan geçiyorsa, isimlerini bile unuttum. hatırlayamıyorum. öğrenemiyorum.  bir iyi var, bir de kötü. bir dünyada yaşıyorum, çamura basıp sonrasında göklere çıkıyorum. en benzersiz şekilleriyle yoğruldum yalnızlığın. sonunda kendimi yalnızlığın kendisi olarak buldum.  ince bir ipin üzerinde sa

İçinde patlar.

Hadi! Olmuyor ama. Hadi.  Çalıyoruz, söylüyoruz, dinliyoruz, gözlerimizi kapatıp bambaşka alemlere gidiyoruz, başka evrenlerde buluşuyoruz.  Gidiyoruz, duruyoruz aynı anda. Gitmeye devam ediyoruz. Geri dönülemez yeri arıyorum! Bir gidiş ki o gidiş.  Bir nefeslik değil. Son nefeslik. Aldığım nefes, verdiğim değil. Gitmelik nefes.  Bir mis koku olabilir. Yağmur kokusu ya da toprak, dağ havası olabilir. Ciğerlerime zorla doldurduğum oksijen dışında bir nefes. İstemiyorlar hissettirerek. Zorla çekiyorum havayı. Duman solumak daha keyif verici bu sıra... Sıkıştım. Çişim gelmedi de.. Sıkıştım yani. Öyle hissediyorum. 10..9..8.. 0 patlasam mesela. Rengarenk dağılsa etrafa her şeyim. Kül kalsın. Duman olsun. Dağılsın ama her yere, her tarafa. Öyle bir dağılma isteği bu, tutamıyorum. Deniyorum fakat olmuyor.  Gülüyorum, bağırarak. Dans ediyorum, sarhoş olmadan. Ağız göz dalsam belki en yakınıma o zaman olabilir. Müzik yapamıyorum, söyleyemiyorum, çizemiyorum, güzel yazamıyorum, bi