Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Fikirlerim; sabitim. 2

Hayatlar yaşanıyor ve bu hayatlar paralel. İç içe geçmeye olan merakımız ve bitmek bilmez sahip olma arzumuz ile kısacık yaşamı ızdırap haline getirmemiz manasız değil mi? 

Hayatlar ayrı ayrı daha görülesi. Daha canlı. Ölmüyor hisler, ölmüyor an'lar, öldürmüyoruz hiç kimseyi. 


Kimse, kimsenin olamaz zaten derken bundan bahsediyorum. Olabilirsin aslında fakat bir taraf mutlaka ölür. Ve ancak böyle bitersin. Ancak böyle başka bir ölümlü birlikteliğe yol alırsın. Görüyorum herkes gömüyor kendi cesetlerini ve üstünde dans ediyor başka ceset-olacaklar ile. 


Yan yana dururken yaşanan zevklerin iç içe geçildiğinde yaşanamayacağını görüyoruz. Net.


Yan yana dururken çekilen acıların iç içe geçildiğinde öldürücü darbeler haline geldiğini de görüyoruz. Ağlıyorlar katılarak.


Bunların hepsini ben doğuştan kabul ederek ve sindirerek yaşamış olsaydım bir çok çöp anıya sahip olmamış, adını bile hatırlamadığım berbat hislerle gecelerce uyumamış ve uyanmamış olurdum. 


Zaman artı yaşananlar ve bir kez "belki çoğunluğun istediği doğru değildir" diye aklımdan geçirmem ile başlayan bir macera sonrası gelişen düşünceler...


Karamsarlık sınırında bir gerçekçiliğe koşuyorsam ben, öncelikle hayatın acı olduğunu kabul ettikten sonra yorumlamalara geçmem gerekmez mi?


Hayat olduğu haliyle güzellikten çok uzak. 

Burası şüphesiz. 

İnsanlar da çirkin ve çoğunlukla işe yaramaz. Genellikte tanımamak tanımaktan çok daha faydalı. 


Kendisini gerçekten görebilen biri yani aynaya korkmadan, kaçmadan, yalın haliyle bakabilen birinin aksini iddia etmesi beklendik değildir. 


Evet, böyle bir hayatı yaşamaya çalıştığımız doğru. İçerisine berbat anılar ve berbat insanlar katmak yerine, güzel insanları çirkinleştirmeden ve onları duru halleriyle, harika hatalarıyla ve korkutucu çelişkileriyle yaşamaya çalışsak daha güzel ölmez miyiz? 


Yapmaya çalıştığım her şey basit aslında. Ve ben içimden bir ses çıkıp "acı fazla geliyor" demediği sürece "yaşamaya varım" dedim. "Ben oynamıyorum lan" dediğim zamanlar da olmuştu ama şimdi yaşamayı seçtim, yine kendi yaşadığımı seçmeye çalışarak... 


Gülmek istediğim her an eksik etmiyorum an'lardan gülümsemelerimi. Ve hiç kimsenin gülmediği zamanlarda bile gülümseyebiliyorum. Kötü hislerin yok oluşunu, sigara dumanının camdan çıkmasını izler gibi izleyebiliyorum. 


Ben yalnızca iyi hisleriyle iyi hissedebildiğim insanlara varım. Ben sonsuza kadar sabit ve huzurlu kalabilirim. 


İç içe geçmeyen hayatlarda herkesin bunu yapabileceğine eminim. Acıtmadan, yalansız, sade ve düz bir çizgide. Böyle bir hayatında varlığını bazen kendimi tutamayıp "arkadaşlar bir alternatif daha var" diyerek anlatıyorum. Çünkü hayatımda sahip olduğum tek sabit.


Dinamikleri çok önemli olan bir alternatif; yalnızlık sınırında fakat korkutmayan bir alternatif; her an her güzel hisse koşabileceğin bir alternatif ve en güzeli acının bile gerçek olduğu bir hayat. 


İllüzyon peşinde koşmadan gerçeklerle yaşayabildiğin bir hayat. İç içe geçmesen bile yazılmamış kuralları olan bir hayat benim yaşadığım. 


İlişkilerimin temeline oturttuğum. Katıksız sevgiyi görmemi sağlamış, en güçlü bağın kan bağı olmadığını kusursuz bir şekilde göstermiş ve gerçek dürüstlüğü en parlak haliyle yaşamamı sağlamış bir yaşama şekli. 


Bir kez bu dürüstlüğü, stratejisiz ilişkileri, neredeyse dokunabileceğin, görebileceğin kadar sağlam paylaşımları tecrübe edince de bütün dünya sana bir illüzyon gibi geliyor. 


İşte o kısımda sıkıntılar başlıyor. En güzelini yaşadığını düşün. Seni hiç yormayan bir hayat bulduğunu, çocukluğunda temelini attığın, her adımında daha da sağlamlaştırdığın bir hayatı düşün. Arkanı dönebildiğini ve içinin rahat olduğunu düşün. En mükemmeli düşün hayal et, elindeki bütün gerçekliklerden sıyrıl, tüm çelişkileri at, bencilliği ve egoyu hesaba katma ve iki hayatın birbirine karışmadan, bulanmadan, yan yana bu şekilde sürebildiğini düşün. 


Bundan sonra neye gerçek diyebilirsin? Ve hangi insan sana doğru yaklaşabilir, bu dengeyi nasıl ve kimse anlatabilir, yaşatabilirsin? 


Sıkıntı bu ve sıkıntı değil. 


Sıkıntı sende gibi görünür. Aslında geri kalan herkestedir. 

Ne acıdır ki kimse istemez, herkes fazlasını ister biz en azını istedik, bulduk, kurduk, yaşadık ve bitmez. 

Şimdi ben diyorum ki "bana bu arkadaşlıklar, bu sevgi, bu ilişkiler ters


- Hepsi mi lan. 

- Evet, hepsi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ--- Irvin D. Yalom

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ ÖLÜM: "İnsan büyük bir boşluktan, ciddi bir hastalıktan, yeni doğmuş gibi, derisini dökmüş bir şekilde, daha duyarlı ve kötücül neşe için daha duyarlı bir damak zevkiyle, bütün iyi şeyler için daha duyarlı bir dille, daha büyük bir keyifle, tehlikeli bir masumiyetle, daha çocuksu bir şekilde, ama daha önce hiç olmadığı kadar kurnaz bir şekilde çıkar. " Nietzche "Ölümün sunduğu karanlık arka plan, hayatın yumuşak renklerini bütün saflığıyla öne çıkarır." Santaya Sorumluluğun üstlenilmesi kişinin nihai kurtarıcıya olan inancından vazgeçmesiyle de sonuçlanmaktadır. ANLAMSIZLIK: "Şu anda yaptığım ve yarın yapacağım şeyden ne yarar gelecek? Benim bütün hayatımdan ne yarar gelecek? Başka şekilde ifade edecek olursam - Neden yaşamalıyım? Neden bir şey yapmalıyım. Yine başka bir ifade ile: Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Tolstoy Nevroz: Anlamını bulamamış olan ruhun acı çekme...

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten.