Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

illüzyonunuza koyim.

bu bir kafa akıtma yazısıdır. boşa alıp bırakma şeklinde. gün içerisinde aklıma cümleler, anlar, flash backler, gerekli ya da gereksiz insan suratları düşer. bunun birikimden kaynaklandığını düşünüyorum ve her defasında bi noktada vidanjör olarak bu sayfaları kullanmam gerekiyor. gerçi bu durumda aslında ellerim vidanjör oluyor, parmaklarım falan. neyse. 


ilk şuraya gelmemi sağlayan cümleyi tam olarak hatırlamıyorum tabi ki ama "çok ağar sıçıyoruz be dostum" gibi gerizekalıca, asla kullanmayacağım bir sitem cümlesiydi sanki. bazen bu tür cümleler kafamın içinde duvardan duvara çarparak kendine yer ediniyor ve günlerce öncelikle kendi sesim ve sonrasında başka insanların sesinden bunu duymaya devam ediyorum. bu öyle olmasın diyerek sanırım kendimi buraya koydum. 


bugün aldığım en iyi karar sanırım "alkolik olmalıyım" dı. bir filmde ya da dizide hatırlıyorum en azından her zaman yapacak bir şeyim olur gibi bir laf ediyordu esas kız. 


tabi ki peşini bırakmadım bu yazdığımın ve buldum.

the end of the fucking world, alyssa demiş. şöyle ki;

"I sometimes wonder if I should just become an alcoholic. It means you've always got something to do."


aşırı mantıksız bi laf çünkü eminim alkolik olsan baya bir problemin olur. sürekli içmen gerekiyor ve yemek yemezsen de ya aşırı hızlı ölürsün ya da mide fesatı geçirirsin. zaten ben istesemde olamam etrafımda beni döverek ayıltacak insanlar var. saçımdan tutup sürüklenerek amatem'e götürüldüğümü görüyor gibiyim. 



bir psikiyatriste aylık gelirimin yarısını bırakmam gerektiğine emin olacağım kadar boktan bir durumdayım. ondan bu sıçtık dostumlu cümleler geliyor. çok ağar ağar da olsa sonuca geldik. ve çok ağar sıçtık sonunda. toparlanamaz hale geldik mi? bence geldik. 



ama ben bundan bahsetmeyeceğim. 



çünkü kendi kendime çözücem ben bunları. her şeyi çözdüğüm yöntemle. boku tamamen yaşanan olaylara atıp, ama şu da şöyle olursa düzelir, evi değiştireyim, insanlar iyi olsun, herkesin derdi beni gerdi şeklinde uzun süre söylenip, etrafımdaki herkesi buna ikna edip, aşırı sağlıklı göründüğüm, sandığım ve bundan kendimi emin hale getirdiğim an bi 6 ay daha kazanarak gömeceğim hali hazırda gömük olanları daha da derine. daha da derine. anasını sikicem onların. 



aslında hiç de güzel olmayan zamanları özlüyorsan çok ağar sıçmışsındır dostum. o anların kıymetini bilmedim falan gibi bomboş ve aşırı manasız ve üstüne üstlük çooook yanlış bir inanca dalıyorsan çok ağar sıçmışsındır. hayatında geldiğin noktaya bakıp "ben buraya nasıl, neden, ne zaman geldim" diyorsan, özellikle kendini kendi ellerinle bir yerden alıp bir yere getirdiğini düşünürken bunu söylüyorsan çok ağar sıçmışsındır dostum. 


dostum kim amukoyim. 


ben genelde kedimle konuşuyorum belki ondan dostum diyorum. kimseye kullandığım bir hitab değil neticede ve yaklaşık olarak 10 senedir kedim hayatıma girdi gireli hayatımda değişen her şeyi kendi ani kararlarım ve bok yemelerimde alırken kendisi bütün kararların içerisindeki en önemli veriydi, değerdi, karar aldırıcı ve uygulatıcıydı. ondan sanırım, kedim, dostum, can yoldaşım kuki. 


 


hayatta tek suçlayamayacağın insan kendin dışında herkes olduysa çok ağar sıçmışsındır dostum. 




bir  takım şeyler yaşanıyor, insanlar arasında, ilişkiler, sohbetler, çeşitli alışverişler, cümleler söyleniyor, davranışlar var, bazı davranışlar yok, anlatılıyor, teselliler var havada, gözyaşı bazen, kimse kimseyi anlamıyor, binlerce hipotez, istisnalar ortaya atılır, kozmik inançlar devreye girer, çok veri dostum. çok.

her şey aslında crystal clear. 



eski ben, genç ben şuna inanırdı; 


"herkes aslında biliyor neyin ne bok olduğunu, ignore ediyor"


yooo. hiç öyle değilmiş. harbiden bilmiyorlar. cidden o ignore etmekse amk ben de istiyorum. yok. asla. hiçbir şey bilmiyor kimse. yok saymak değil, din gibi, allah gibi inanıyor neye inanmak istiyorsa, görmüyor da, dinlemiyor da, bütün signlar boş, bomboş, bombok. 


işte errör burda başlıyor. "inanmak istediğine inanmak" benim errörüm bu. ben inanmak istediğim şeye inanamıyorum, istesem de, götümü de yırtsam, kendimi uyutsam da, uyuştursam da kafayı, duvardan duvara da vursam kendimi ben neyse onu görüyorum. 


bu durumda da şu oluyor mütemadiyen, kandırılıyorsun. eylem olarak kandırılıyorsun. aslında olan o değil sen öyleymiş gibi davranmak zorunda bırakılıyorsun. çünkü din gibi inanılan bir şeye gidip "olum galiba o aslında öyle değil" dediğinde "yoooo" deniyor. ve senin ki "just a hunch" yani doğru olan aslında ama neyse. 


ben de hep yüzde yüz doğruyum ha. mükemmel benim. en iyisini ben biliyorum. 


bişey dicem, keşke böyle olmasa. 


siktiğim en iyisi, doğrusu, mantıklısı, güzeli, hayırlısı, oluru değil bu bildiğim benim. en siktiriboktanı yani en gerçek olanı. en ananı sikeni haliyle görüyorum ben. insanların en boktan hallerini görüyorum. en iğrenç bencilliklerini seziyorum. neyi neden kendileri için yapıp suratına senin için yaptıklarını söylediklerini görebiliyorum. peki NEDEN?


ben neden böyleyim? allahım bu benim curseüm mü?


tabi ki sorgulamıyorum ben siktiğimin bir gerizekalısı değilim. çok net biliyorum ki o bencilce düşünceler, davranışlar, aslında istenileni yaptırmaya çalışırken kendini süper iyi bir gibi gösterme, ben değil sen, ben değil asla hep sen kafasının en babası bende var. ben bundan oluşuyorum diyebiliriz. ve ben, amınakoyim benim ama bunun farkındayım. ah nasıl bir acı. keşke kendimi kandırsam.


en çok kendimi kandırmak isterdim.


zira bunu farkettiğimden beri asla kandırılamıyorum ve kandırmıyorum. bok kalpli bir insan değilim. tabi ki, asla kandırmıyorum. 


ama kandırılamıyorum da, tarafımdan. nasıl bir acı anlatamam. her şeyin kendin gibi olduğunu bilmek nasıl bir acı. her şeyin kendin gibi olduğunu her şeyden daha iyi bilmek daha da büyük bir acı. ama worst ne biliyo musun? ben bunu bilirken karşımdaki insanın bile kendi worstünü bilmemesi. neyi neden yaptığını ben bilirken onun kayıp balık nemo gibi suyun altında kaçışması. ve benim onu sakinleştirmem. ve en kötüsü ne biliyo musun? sonunda benim kandırıldım tamam demem. tamam. sakin ol.


tamam.


sakin ol. beynin yanar. 


benim yanıyor. helikopterler de gelmiyor. siktiğimin helikopterleri hiç gelmedi zaten. yanık kokusu fizan da ama ben hala götümün dibine bardakla su döküyorum. 




biri de benim sigortayı kapatsın. 




















anyone?

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.