Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

kalp dedik, beyin çıktı.

yıkıma yönelik hareketler fark ediyorum. 

belki tamamen deriyi değiştirsek? yeni bir deri için beynim hücrelere haber salsın. daha sağlamından. akıllı deri olsun mesela. hastalıklara karşı daha dirençli olsun, öyle önüne gelen mikropla haşır neşir olmasın. 

beynim vücudumun her yerine tek bir emir versin. "değişin lan!" desin. 

çünkü burada bir hayat var, yaşanıyor. devam ediyor. görüyorum, duyuyorum. durduramıyorum da. fakat ben içerisinde bulunamıyorum. neden? çünkü yıkıma yönelik hareketlerim var. çünkü bir adımı atarken herkes, o adıma odaklanmışken, o adım için mutlu ya da mutsuzken, ben bütün adımları görebiliyorum. bütün adımları hissedebiliyorum ve hepsini deneyimliyorum. ve işin en harika tarafı ben bunların hepsini aynı anda yapıyorum. ve daha da güzeli ben bunları yaparken hiçbir şey yapmama gerek kalmıyor. 

neden? 

çünkü yıkıma yönelik hareketlerim var.

sonra bakıyorum. her şey bir yıkım. 
sonra konuşuyorum, e biz burada ne yapıyoruz. komple hep birlikte ne yapıyoruz?
sonra ölüm diyorum. "ölümü düşünme, düşünmezsen yok olur" diyorlar.

şimdi mesela basit mantık şu: düşünmediğin herhangi bir şey var olabilir mi?

bu bir cevap olabilir mi: "eğer düşünmezsen olur, sen de mesela yaşayabilirsin.."

insan kendi beynine söz geçirebilse, konuşmaya ya da yazmaya bile gerek olmayacakken.. "düşünme ya" diye bir cümle kullanılıyor. o kadar her şey yüzeyde düşünülüyor. o kadar her şey yüzeyde kalıyor. çok tatlı. 

yıkımı düşünmemek hangi beyinlerin yetisi? bende olmayan yeti kimlerde var. 

her şey her zaman var olacakmış gibi. her şey, her zaman atlatılabilir, üstüne yazılabilir, zamanla geçirilebilir gibi. 

aslında her adım, yıkıma olan yakınlaşmadır. yaşamak dediğin her gün başka bir güzellik değildir, her gün bir başka boktanlıkla yüzleşmektir. yıkıma yöneliksen bu böyledir. 

bazı kafalarda öyledir. bazı hayatlarda yaşanmaz kafalar vardır. bazı insanlar ancak ve ancak sınırlı iletişim, sınırlı yaşam, sınırlı etkileşim ve sınırlı bir istek çerçevesinde hayatını sürdürebilir. o kafalar başka kafalar olmadan iyidir. o kafalar başkalarının kafasına da zarar verebilir. neydi? 

sınırlı olan her şey, öyle kalmalıdır.

sınırı aştığın andan itibaren, hatalar ortaya çıkar, çünkü her şey ve herkes bozuktur. format diye bir seçenek olamayan bir beyne komut vermeye çalışmak o beyni yorabilir. yakabilir de. gerçeklikten uzaklaşmaya zorlayabilir. 

her şey hiç var olmamış haline gelene kadar yıkım devam edecektir. her adımında silinecekler vardır. yıkım uzun bir süreçtir ve gerçek bir yıkım sonrası ancak insan deri değiştirebilir. 

yıkımı düşünmek, yaşamaktan daha çok yorar. 

yıkıma yönelik hareketlere ise engel olunamaz. 

mesela ben 7 gün önce bir kedi sevdim. ve o kedi şimdi yok. 

bana gerçeklikten bahseden beynime ve insanlara teşekkürler, ben kalkıyorum. iyi geceler. iyi günler. 



ben kendim değilim, ama olmak isterim, sartre.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ "Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu." "Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm" NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI "Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır." "Harry Emerso...