eskiden en büyük isteğim gitmekti. bunu hatırladım birden. ne çok isterdim.. bütün ergenliğimi böyle geçirdim. gitmek. ben de gideceğim bir gün. gitmek istiyorum.. diyerek. o kadar çok yazım var ki bununla ilgili. hatta hemen hepsi bununla ilgili bir de bu isteği tetikleyen olaylar ve insanlar ile ilgili.
şimdi bir şeyi daha fark ettim bununla ilgili. benim işim olmuş gitmek. artık gitmek hayatımın en doğal parçası. sürekli gidiyorum.
ve 1 sene sonra ilk defa iş olmadan yapıyorum bunu. gidiyorum. kısa bir süre. tatil adına. ama gidiyorum ve tekim. alıp başımı gidiyorum resmen. bunu yapabildiğime inanamıyorum demek isterdim fakat öyle doğallaşmış ki gitmek benim dışımdakiler inanamazken ben pek bir şaşkınlık yaşamıyorum. yaşamak istiyorum. bavul hazırladım mesela az önce. ama öyle profesyonel hazırladım ki 10 dakikamı aldı. kafamda hazırmış zaten. hiç bir hazırlığı yapmadım sanıyordum ama anladım ki kafamda hazırmış bütün hazırlıklar. 1 senede profesyonel gidici olmuşum. haberim yokmuş.
işin korkutucu tarafı gittikten sonra da böyle hissedebilecek olmam. yeni bir yer görmenin de pek bir yeniliği kalmadı ki. tamam yeni yer her zaman yeni, bir öncekinden farklı, heyecanlı, değişik. ama yine de o kadar değil.
ilk gidişimi hatılıyorum mesela. yine aynı bu bilgisayarın başındaydım. 11 eylül 2009. sözlükte bir entry girmişim bu konuda.. şuan onu okuyorum da..
hep arkada kalan olarak çok fazla konuşmuş bir insan olan bana*; gitmek neymiş ne değilmiş, nasıl hissedilirmiş. arkada kalan olmak nasıl huzurlu ve de kolaymış bu bilinmezlik adamı nasıl yiyip bitirirmiş, asıl zor olan neymiş her şeyi bırakıp gitmek miymiş? yoksa sadece bir kısmını uzaklara göndermek miymiş? çok güzel göstermiş olan yaşamadan asla anlaşılmayan eylem? değil bence bir duruş, bir bekleyiş zaman/mekan değişeceğinden bir türlü algılanamayan arada kalmış farklı bir boyut. gitmek bittiğinde "gitmiş olmak" olarak devam edecek o zaman yorumlarımı katacağım. an itibari ile bilgisayarın karşısında, oturduğum yerde gidiyorum.
bunu yazan aynı insan olamaz! o heyecan. yine bu bilgisayarın karşısındaydım ve o kadar donmuştum ki. heyecandan. şuan içim öldü diye biraz donmuş gibiyim. alakası yok.
olabileceklerin heyecanından uyumamıştım zaten. o sonsuz sınırsız gelecek yaşanabilecekler. o düşünceler o kadar eğlenceliydi ki. zira düşüdüğümün çok ötesinde bir deneyimdi de. hayaller bile sınırlıydı yaşadıklarıma nazaran. sanki başka bir boyuta geçiyordum. gitmek öyle bir şeydi benim için. bir olaydı. hayatımın en önemli anıydı uçak bileti almak. şimdi en sıkıcısı diyebilirim. boarding card dünyaları ifade ederdi benim için. elimde tutup heycanlanırdım. şimdi ise işimin sıkıcı bir parçası. kalksa keşke her şey elektronik olsa..
bu gece de gidiyorum mesela. gitmeye başladım. yarın uçuyorum. hem de tek gidiyorum. en son uçağa tek bindiğimde 10 saatlik bir yol için binmiştim. 10 saat ağlamıştım. şimdi düşünüyorum en son ne zaman ağladığımı bile hatırlamıyorum. bu güzel bir şey olmalı.. ama bir hissizlik söz konusu. farkındayım. bunu en sonra bu derece ne kadar yaşadım hatırlamıyorum. gidiyorum ya! ulan!
belki uçağa binince olur.. dicem. insanların ofisine gitmesi neyse benim de uçak o. o sebeple tatilden önce bir de ofisinde 8 saat geçirmek çok da hoş olmasa gerek...
kaybetmişim ulan bütün hissiyatımı.
şimdi bir şeyi daha fark ettim bununla ilgili. benim işim olmuş gitmek. artık gitmek hayatımın en doğal parçası. sürekli gidiyorum.
ve 1 sene sonra ilk defa iş olmadan yapıyorum bunu. gidiyorum. kısa bir süre. tatil adına. ama gidiyorum ve tekim. alıp başımı gidiyorum resmen. bunu yapabildiğime inanamıyorum demek isterdim fakat öyle doğallaşmış ki gitmek benim dışımdakiler inanamazken ben pek bir şaşkınlık yaşamıyorum. yaşamak istiyorum. bavul hazırladım mesela az önce. ama öyle profesyonel hazırladım ki 10 dakikamı aldı. kafamda hazırmış zaten. hiç bir hazırlığı yapmadım sanıyordum ama anladım ki kafamda hazırmış bütün hazırlıklar. 1 senede profesyonel gidici olmuşum. haberim yokmuş.
işin korkutucu tarafı gittikten sonra da böyle hissedebilecek olmam. yeni bir yer görmenin de pek bir yeniliği kalmadı ki. tamam yeni yer her zaman yeni, bir öncekinden farklı, heyecanlı, değişik. ama yine de o kadar değil.
ilk gidişimi hatılıyorum mesela. yine aynı bu bilgisayarın başındaydım. 11 eylül 2009. sözlükte bir entry girmişim bu konuda.. şuan onu okuyorum da..
hep arkada kalan olarak çok fazla konuşmuş bir insan olan bana*; gitmek neymiş ne değilmiş, nasıl hissedilirmiş. arkada kalan olmak nasıl huzurlu ve de kolaymış bu bilinmezlik adamı nasıl yiyip bitirirmiş, asıl zor olan neymiş her şeyi bırakıp gitmek miymiş? yoksa sadece bir kısmını uzaklara göndermek miymiş? çok güzel göstermiş olan yaşamadan asla anlaşılmayan eylem? değil bence bir duruş, bir bekleyiş zaman/mekan değişeceğinden bir türlü algılanamayan arada kalmış farklı bir boyut. gitmek bittiğinde "gitmiş olmak" olarak devam edecek o zaman yorumlarımı katacağım. an itibari ile bilgisayarın karşısında, oturduğum yerde gidiyorum.
bunu yazan aynı insan olamaz! o heyecan. yine bu bilgisayarın karşısındaydım ve o kadar donmuştum ki. heyecandan. şuan içim öldü diye biraz donmuş gibiyim. alakası yok.
olabileceklerin heyecanından uyumamıştım zaten. o sonsuz sınırsız gelecek yaşanabilecekler. o düşünceler o kadar eğlenceliydi ki. zira düşüdüğümün çok ötesinde bir deneyimdi de. hayaller bile sınırlıydı yaşadıklarıma nazaran. sanki başka bir boyuta geçiyordum. gitmek öyle bir şeydi benim için. bir olaydı. hayatımın en önemli anıydı uçak bileti almak. şimdi en sıkıcısı diyebilirim. boarding card dünyaları ifade ederdi benim için. elimde tutup heycanlanırdım. şimdi ise işimin sıkıcı bir parçası. kalksa keşke her şey elektronik olsa..
bu gece de gidiyorum mesela. gitmeye başladım. yarın uçuyorum. hem de tek gidiyorum. en son uçağa tek bindiğimde 10 saatlik bir yol için binmiştim. 10 saat ağlamıştım. şimdi düşünüyorum en son ne zaman ağladığımı bile hatırlamıyorum. bu güzel bir şey olmalı.. ama bir hissizlik söz konusu. farkındayım. bunu en sonra bu derece ne kadar yaşadım hatırlamıyorum. gidiyorum ya! ulan!
belki uçağa binince olur.. dicem. insanların ofisine gitmesi neyse benim de uçak o. o sebeple tatilden önce bir de ofisinde 8 saat geçirmek çok da hoş olmasa gerek...
kaybetmişim ulan bütün hissiyatımı.
Yorumlar
Yorum Gönder