Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza... 


küfürle giriş yaptım. çünkü öle.. 

büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler. 

sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor. 

anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da kötü bir anne olabilir.

baba zaten sevgisini göstermez. geleneksel yapımız sebepli bir babanın çocuğuna diğer insanların yanında sevgi göstermemesi, takdir etmemesi, anlamlı ve duygusal bir ilişki kurmaması, ve buna gerek duymaması, gözünün içine bakarak fikirlerini dinlememesi/anlatmaması normal karşılanıyor. çocuğun hayatında varlığı yokluğu bir bir insan olan "baba" çocuğa yetişkin hayatına kadar sevgi fikrini bu şekilde sunuyor. çocuk büyüyor ve erkek, sevgi böyledir ve hatta kesinlikle de bu şekilde olmalıdır diyor. (herkes değil, sıçarım senin yapacağın işe diyip tam tersi istikamete koşan bireylerimiz de mevcut. ama az.) şefkat göstermek, duygularını açıkça ortada yaşamak, paylaşmak, fazla ilgi ve alaka göstermek yanlıştır, bu tarz şefkat içerikli karşında ki insana özel olduğunu hissettirecek davranışlar da "erkekliğe sığmaz" ya da "şımartmayalım" falan gibi garip düşüncelerle engelleniyor, ve bu akıl almaz anlayış tarzıyla diğer insanlarla ilişkiye girmeye çalışıyor. 

kadın da "sevgi böyle bir şeydir, aynı ortamda yan yana bulunabiliyor olmamız yeterlidir" diyor. ve buna yakın bir şey bulduğu an ömrünün sonuna kadar "ben çok seviliyorum leaayn" diyebiliyor. sorgularsa da şöyle: seviyor mu? sevmiyor mu? sorularını burç uyumları, fallar, yıldızlar, haritalar, gezegenler vasıtasıyla çözmeye çalışıyor. çözemediği noktada da o kilit cümleyi en yakın arkadaşından duyuyor "aaağbi sevmese giderdi yani, niye dursun ki?" ve tabi ki adam orada öylece sabit duruyorsa -başa dönüyoruz- yeterlidir, konu kapanır. çünkü sevgi böyle bir şeydir. canım hemcinslerim. öyle değil. 

sonra bir bakıyorsun herkes yarrak gibi ilişkilerin içinde. arkadaşlıklar zamanı birlikte tüketmekten ibaret. herkesin anlatıp kimsenin dinlemediği monologlarla geçiriliyor günler. en yakın arkadaşların isimleri cisimleri 2 senede bir değişiyor. sonra ilişkiler 10. senelerinde instagramı patlatıyor. şöyle seviyorum da, böyle geçti 10 sene de bilmemne. yemiyoruz. 

peki soruyorlar mı hiç;

sevgi nedir? yenir mi? bu mudur abi? fazlası olabilir mi? acaba şurada yıllardır duran insanla daha manalı bir ilişki kurmam için bir sebep var mıdır? fikirleri nelerdir? duygu, düşünce, anlam üzerine konuşup birbirimizi anlamak adına karşılıklı sohbetler yapsak mı? 

yahu saçmalamaaaaa ergenmisn?

abi bişey dicem, ne gerek var ki? yan yana gelene kadar yeterli bir iletişim, naber, iyi misin, ben de iyiyim hamd olsun, sıkıntı var mı? yok. tamamdır. yan yana aynı ortamda bulunduğunda fix bi kaç soru sırasıyla. aç mısın? ne yiyelim? yemek üzerine biraz sohbet. gündem üzerine fikirler, küfürler. son soru ne izleyelim? koltukta sızma ve kapanış. 

neden fikirlerden bahsedelim ki? neden önemseyelim ya da merak edelim ki karşı tarafın beyninin içini. neler hakkında neler düşündüğünü. serbest çağrışımlı ucu bucağı olmayan muhabbetlere ne lüzum var ki? olağan günlük olayları ard arda sıralamak, sadece elle tutulur ve dert olarak adlandırılabilir konuları gündeme taşımak, dururken? 

falan. 

şimdi işin en bok yerine geliyorum. 

bütün bunlar sevginin, paylaşımın, iletişimin ne olduğunu bilmedikleri için içi boş, manasız, yüzeysel ilişkiler kuran insanlar hakkında. evet. bu tarz yoğunluktan çok uzak, içiçe geçmek, tanışmak, keşfetmek, merak etmek dürtülerinden çoooook uzak olan insanlar, bir insanın bir diğer insandan farkını göremezler. çünkü kabuğunu bilirler yalnızca. ve bu yeterlidir. çok genel geçer kavramlarla anlatırlar insanları. ve bazı temel, yalnızca sosyal ortamda zarar görmeden yaşayabilmemiz için sahip olmamız gereken yetileri büyük bir özellikleriymiş gibi kullanırlar. karşı taraftan da beklentileri bu şekildedir. o sebeple karşı taraf çok da farketmez.. 

bu insanları tam olarak tanımlamak istiyorum. çünkü ne yazık ki ben de bu insanlardan biri sayesinde ömrümün bir zamanında "farketmez" bir insan olarak yaşadım. 

onlar için farketmez. her istekleri asgari düzeyde olduğundan kendilerinden de farklı bir şey istendiğinde şaşırırlar. onlar hep yeterlidir. yeterli olmak da zaten YETERLİDİR. 

bunu bir insana yeterince tekrar ederseniz o da bunun normal olduğunu düşünmeye başlıyor. tecrübeyle sabit. 

şöyle oluyor, o yeterli biri. ben de yeterliyim. demek ki biz yeterliyiz. 

muhabbet edilmiyor, olsun kimseyle etmiyor.

ölmediğini bilecek yeterlilikte fiziksel varlığını merak ediyor. demek ki yeterli derecede seviyor. 

yan yana uzun saatler aynı yerde durulabiliyor. bu sağlıklı bir ilişki denilebilecek yeterlilikte bir veri. 

aldatmıyor, yalan söylemiyor, küfretmiyor... e wtf mınakoyim sen daha ne istiyorsun? 

ben değil belki ama şunu çok net anladım bu tip insanlar iyisiyle kötüsüyle gerçek manada başka hiçbir şey istemiyor. bir erörün mü var? olamaz. bu bir fazlalık. fabrika ayarlarına geri dönmelisin. standartlar dışında bir şey mi yaşandı? konuşulamaz, tartışılamaz, çözmek ve çaba göstermek teklif dahi edilemez. yeterli bir süre beklenir. kendiliğinden standartlara dönerse aynı düzlemde devam, diyelim ki dönmedi bir sonraki farketmeyecek insanı hayatına sokma zamanı gelmiştir. ve evet ben farketmez derecesinde bir standarta sahip insanlarla her hangi manalı bir ilişki kurulamayacağını ilk elden çok güzel öğrendim. daha doğrusu kendimin kuramayacağını. onlar benimle kurabiliyor. çünkü neden? onlara farketmiyor. ta ki farkedene kadar tabihashsahs

her şey belli bir yakınlığa kadar güzel zaten. oralarda kalırsak sığda yüzmek gibi bir hayat bu. boğulmayacağın kesin olur evet. bravo. oralarda çim sen. oralar hep çok güzel. sen ayağın yere değmediği ilk anda boğuluyorsundur zaten. süper metafor bak bağlıyorum "çünkü kimse sana yüzmeyi öğretmemiştir" falan... ya da kimse seni iskeleden suya atmamıştırhahjfa saçmalıyorum şuan ama tam olarak bu. 

boyu kadar sularda takılan insanlar birbirleriyle birlikte olabilirler. siktirip gitsinler olsunlar zaten. bize ne amk. cidden. 

şu zamana kadar da umrumda olmamışlardı zaten bu "ne olursan ol farketmez" insanları. bana da bunlardan biri denk geldiğinde anladım. ben kilometrelerce yüzdükten sonra boy vermeyi akıl ettim. ve hala ayağım yere değiyordu. derinlere dalalım dedim, kuma saplandım, gidemedim. sikerim böyle işi dedim zaten sonunda. sığ yerleri batsın bok gibi bişey. 


her neyse. neden ve nasıl olabilir ya da neden ve nasıl olamaz'a gelelim şimdi. 


sevelim mi birbirimizi? sevebilir miyiz? sevdik mi? olur mu olmaz mı falan cevapsız sorular, cevap versen de manasız falan.. bunlara hiç gerek yok bir soru var en kilit noktadan o da şu: merak ediyor musun? bunu sor. sabaha kadar konuşabilir. bunlara ne gerek var da? başka kimse yok da? e ben yalan söylemiyorum da? geldiğin zaman git mi dedim de? bilmemne bilmemne. merak etmiyorsan büyük bir sıçış vardır. merak edildiğin zaman erör veriyorsan büyük bir sorun vardır. 

benim bahsettiğim merak etmek stolk değildir. farketmez insanları bunu öyle sanıyor bunu da yaşadım. e çok yoğunum nasıl her dakka merak ediyim falanlarhahahah merak etmek "e ölmediğinden haberdarım her an" değildir. bir insanı merak etmektir. çok fazla boş konuşmayayım bunun mükemmel bir tanımı var okuduğum zaman oooooooh be dedim. aşk olarak okumayalım bunu herhangi bir sevgi türü ile manalı bir ilişkide sahip olmanız gerekenler olarak okuyalım. çünkü aşk siktiriboktan ve geçici bişey. 

''Merak. Birine karşı, ansızın, merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur.''

Gustave Flaubert. - (Mutlu bir çocukluk geçirmiş erkek kişisi)


bağlıyayım o zaman. sevginin tanımını götlerinden anlamış insanlar, ilişkilerinde bunu inşa edemezler. inşa edemedikleri gibi yokluğunu da anlayamazlar. hayatlarında hiç var olmamış soyut bir şeyin eksikliğini onlara anlatmak çok zordur ve hatta imkansız olabilir. ve seni bunları istediğin ve önemsediğin için aşşağılarlar, küçük görürler ve ruhsal olgunluğa ulaşmadığını iddia ederler. çünkü bizler duygularımızı saklamakta, paylaşmamakta ne kadar iyiysek o kadar olgun olduğumuza inanırız. bu tarz need'lerimiz ne kadar azsa o kadar güçlüyüzdür. duygusal olmak neredeyse anabacı edilmiş bir küfür gibi bizim toplumumuzda. 

(bu arada duygusallık konusunda: aşırı öfkeli olmak duygusal olmak değildir. öfke bir duygu olduğu halde. öfkeli birine ne kadar da duygusalsın desen heralde belanısiker atarhahsda. ama gerçek bu.)

hiçbir şey hissetmeyen, insanları, hayatına eşofman altı giyer gibi sokan ve aynı hızda çıkarıp attığında da hayatında hiçbir şey değişmeyen insanlara neredeyse şeref madalyası takacağız. helal olsun beeee nasıl da bi sikim hissetmiyor falanhajasdda ıssız adamlar, ıssız kadınlar bilmemneler. 

bende de şöyle işliyor (tabi kendimi anlatıcam şimdi) çünkü ben absent babaya sahibim ve sevginin o sikik tanımıyla büyütülmedim, hiç tanışmadım, bilmedim, görmedim. ben sevebileceğimi düşündüğüm birini görmeden o suya adımımı bile atmam. diyelim ki gördüm o kişi benimle derinlere dalacak, boğulma tehlikesi geçirecek, ağzına burnuna su kaçacak, üşüyecek, ayağına kramplar girecek ama anasının mna kadar da gidecek biri olmalı. başka türlüsünü napayım benim bağ kurabildiğim, hayatlarını merak ettiğim, fikirlerini dinlediğim, paylaştığım arkadaşlarım var bir de bir sürü öylesine insan tanıyorum zaten. öylesine, farketmez, standart, sıradan insanlar tanıyorum evet. yaşanacaksa yaşanacaklar bi şey hissettirmeli, değmeli, değiştirmeli falanlı olsun. yoksa sebebi ne olabilir ki?!

ve bu sebeple de herhangi bir ilişkiyi kurmayı kendime teklif dahi edebilmem için de ilk olması gereken şey o insanı benim merak ediyor olmam. abi bundan 8 tane daha var diğer sokağın köşesinde dediğim, gelmesi gitmesi, varlığı yokluğu hissedilmeyen, naber? aç mısın? ve ne izliyoruz? dışında soruları olmayan insanlar değil bunlar. Onlar diğer onlarla birlikte olsun. the others ya. benim egom hayvan gibihahjda tanışıcaz. tanışmak isticez. zorundayız. tanışmazsak, anlatmazsak, öğrenmezsek, bilmek istemezsek, kabuklardan ibaret olursak 10 sene sonra her akşam aynı eve girip birbirinin yüzüne bile bakmadan telefonda scroll yaparız. ben tek başıma scroll yapmayı çok net yeğliyorum. 

o zaman my dinner with andre'den bir dialog gelsin, her şeyi çok güzel anlatan; 

wally: biliyorum, bazı insanlar kimi zaman sadece yan yanadırlar. içlerinden birisinin suratı, birden büyük bir kurt suratına dönüşse öbürü bunu fark etmez bile.

andre: fark edilmez, evet. fark edilmez.



bilinmek, tanınmak, merak edilmek, şefkat gösterilmek, paylaşmak istemek olgun olmamak değildir. bunları istememek de şerefsizlik değildir. kimse haksız değildir aslında sadece bir taraf biraz gerizekalıdır falan. şaka. 


sadece babaları sevememiş. kendileri de babalarının sevememe şeklini tutmuş onunla sevmeye çalışmış. başaramazlar sevmeyi. çünkü başlangıcı yanlış. ama farketmez. zaten hiçbir zaman farketmeyeceği için de bütün bunlar asla farketmez. 


benim de tabir-i caizse kriptonitim buymuş. farketmemek. barınamam. boğurulurum yanımda kim varsa onu da sürüklerim. o yüzden fuck you all. 



o zaman değerli müzik grubu backstreet boys'dan bir lyricle bitiriyorum. 

                                  

"I'll never break your heart"

As time goes by you will get
To know me a little more better
Girl, that's the way love goes baby, 
And I, I know you're afraid
To let your feelings show 
And I understand
Girl, it's time to let go, ooh
Girl, it's time to let go






saygılarımla arz ederim. 









ne olduğunu bilmediğimiz ve yine de günlük hayatımızda bolca kullandığımız iletişimin tanımını da eklemek isterim:


iletişim

ad

1. kişiler arasında, duygu, düşünce, bilgi, haber alışverişi, duygu, düşünce, bilgi ve haberlerin, akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılması.

2. kişilerin birbirlerini anlaması.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.