Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi.

hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum.

bunu kötü ve dark bir şey olduğunu düşündüğümden söylemiyorum. o kadar bile hissim kalmadı aslında. sadece bu böyle olduğundan söylüyorum. dark olmaya mutlu olmaya ne kadar yakınsam o kadar yakınım. her şey çok fazla komik hatta. en fazla hissettiğim şey bu. sürekli bu aşırı umursamaz ve "whatever works" kafamız beni çok fazla güldürüyor.

eskiden saatler çok hızlı, hisler çok yavaş yaşanırdı. yıllar süren duygusal bağlılıklar şuan ortalama 38 saniye sürebiliyor. 2 38 saniye arası yıllar olabiliyor ya da saatler. farketmiyor. asıl sorun şu ki, hiçbir şey hiçbir zaman farketmiyor.

yaşadığın yer, gördüğün insan, isteklerin, istemediklerin, değişiyor. insanlar yok oluyor, var oluyor, ölüyor, doğuyor. çılgınca bir çaba etrafında küçük sorunları ve çok büyük sorunları atlatıyor, yaşıyorsun. kaçıyorsun, üstünü kapatıyorsun bazen çözüyorsun ve hemen unutuyorsun sonunda bakıyorsun hiçbir şey farketmiyor.

harika anlar oluyor o anı yaşarken bile içinden "oha her şey yerli yerinde ve ben yüzde yüz hissediyorum" demediğin. o an kendi aklın aklına bile gelmemiş oluyor. kendi aklını değilde tamamen o an neyle çevriliysen onu deneyimlediğin anlar. anlatması zor ama ben kendi aklımdan çıkabildiğim zamanları keyifli addediyorum. çünkü her an kendi aklımın içerisindeyim. uzun dialoglar fazlaca soru cevap. neyse ki genellikle düşünce silsilelerimin sonu baya bir komik. kendi kendimi eğlendirebiliyorum.

her neyse bunlar değildi düşündüklerim.

bu kadar hızlı geçmesiydi her duygunun.

buna bağlantılı bir kaç şey var düşündüğüm başlıklar şöyle;

- hiçbir şeyi içimden aşırı derecede geldiği için yapmıyorum. sadece bana iyi geleceğini tahmin ediyorum. (bana kalsa gerçekten herhangi bir an herhangi bir şey yapmam)
- yaptığımda çok iyi hissettiğim şeylere karşı tekrar yapmak adına bir istek duyamıyorum.
- nadir gelen çok istediğim şeyler oluyor onlar içinde: iptal olan bir plan, yıkılan bir hayal olabilir. beklediğimden çok daha az üzüntü hissetmek. (neredeyse hiçbir şey hissetmemek ya da çok kısa süre kötü hissetmek)
- çoğu deneyimin ne hissettirdiğini hiç hatırlamamak. (yaşananlar bellekte fakat duygu hafızası hiç yaşanmamış gibi)

başlıklar bunlar ama 2 uç noktaya olan düşüncelerim; geleceğe dair (2 saat sonra ya da 10 sene sonra) herhangi bir heyecan hissetmiyor olma kısmıyla ilgili çok az sıkıntım var. ama çok da şey değil.. üzüntü duymam gereken durumlarla ilgili herhangi bir şey hissetmeme ya da aşırı kısa süreli bir üzüntü hissetme kısmıyla ilgili neredeyse hiçbir sıkıntım yok. bu saatleri, günleri sonra da yılları aşırı hızlı harcıyor oluşum hissi duygularımın tekdüze oluşuyla çok ilgili. ben sabitim ve etrafımda bir şeyler dönüyor kafasından hiç çıkamadım. ne olursa olsun fark yaratmıyor, yaratamıyor.

bu ben değilim sadece. çok büyük bir topluluk bu. belki benim kadar kafasının içinde yaşayan bir topluluk değil. ben sabitimi kafamın içine kurdum gibi biraz. herkesin sabiti farklı ama gerçekten dünya bizim etrafımızda dönüyor lafından yola çıkarak dünya sanki biz olmadan dönüyor gibi. kimse hiçbir yere doğru gitmiyor, bir yerden gelmiyor, bir yere varmıyor, sonuca ulaşmıyor ve hatta herhangi bir şeye başlamıyor. hangi gün, hangi ay, hangi yıl değil artık. 1 dakikalık kendini kaybettiklerinden geriye döndüğün andasın. 1 zaman var sadece. 1 anlık aklından çıkıp, yaşadıklarını yaşayıp geriye döndüğün zaman. yani ilk anındasın. hiç değişmeyen bu aklı var edip, sahiplenip, ilk olduğun andasın.

bazen ben de kendime bi siktir git salak salak konuşuyosun yine diyorum. haklısın.

bu konuyla ilgili şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar.


another dream.pyrit.mp3

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...