Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Helikopterler. Gelsin.

İnsanlığa dair umutlarım var hala fakat benim yaşayıp biteceğim dönem içerisinde bu umutlara yer yok. Bunun alışılmış bir söylem olmadığının farkındayım. Alışılmış olmaması ve mantıklı olması ilgisiz. Bir şeyi herkes biliyor ve herkes yapabiliyor olsaydı hayat çok farklı bir boyutta olurdu, öyle değil mi? 

Ben düşüncelerimi yazdığım zaman olabiliyor fakat birilerine söylediğin zaman başka bir boyut kazanıyor. Çünkü kendisine söylendiği zaman ancak insan "benden de bahsediyor" diyebiliyor. Ve kendinden de bahsediyor aslında diyemese bile kendini mutlaka içine katıyor. "Evet, ben de insanım. Bu durumda benim de mi yok olmamı istiyor aceba?" Diyebiliyor. Genel olarak evet. Herkesin çok gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bir şeyler üreten ve gerçekten hayata değil ama dünyaya katkısı olabilen insanları ayrı tutuyorum. Bir de sanatçıları tabi ki. Bu boş hayatta beynini olmasa bile ruhunun bir bölümünü daha işe yarar olması, bir bölümünün daha hissedilebilmesi, sevgiyle takdirle coşması bir ömrün ne kadar zararsız ve faydasız olsa da güzel geçebileceğini gösteriyor. 

Tüketimin dibine vuruyoruz sonra fakirlere üzülüyoruz. Ölen binlerce insan için facebook profil fotoğraflarımızı değiştiriyoruz belki bir ay önce bir çantaya verdiğimiz parayı "bağışlıyoruz" onlara. Başka birileri ölene dek her ay aynı çantayı almaya devam ediyoruz. Sonra tekrar bir profil fotoğrafı değiştiriyor, tweet atıyor ve haksızın yanında olduğumuzu söylüyoruz herkese. 

Herkes herkese ne kadar yardım ettiğini anlattığı zaman benim gözlerim dolmuyor daha çok mide bulantısıyla karışık bir tiksinme hali geliyor. 

İki dakika önce ailesinden birini kaybedeni teselli ederken takındığımız o sahte ton bile mide bulandırıcı. Tesellinin lüzumsuzluğunu vurgulamak burada çok yersiz. Yapılması zorunlu gibi görünen toplumsal kurallar bunlar. 

Duyarlı bireyleriz biz bunu göstermek için iletilerin yanına konulan smiley'lerden ibatetiz. O kadar saçma ve düşünmekten uzağız. 

Ve aslında duyarlılık dediğimiz bütün bunların hiçbirisi. Duyarlılık dediğin bir şey yapabilmektir. Elinden geleni yapabilmektir. Ve bunu bir an için bir adam için bir aile için yapmamaktır. Bunu yapabiliyorsan gerçekten yapmak ve arkasından susabilmektir. Susmak öyle büyük bir erdemdir ki... Bir şeyi sadece yaptığını anlatmak için yapmamayı gösterir. 

Hiç kimsenin haberi olmadan yapılan iyiliktir. Gerisi de yalandır. Oh be.

Aslında gerçekten çoğunluk gösteriştir. Gösteriş ise tüketim toplumunun besini. Tüketimin geldiği ve gideceği yer. 

Biraz düşünsek yalnızca bir soru ile "gerçekten gerekli mi?" Kendini düşünüyorsun burada aslında. "Gerçekten gerek var mı?" sorusu hayatını kurtarır. Hayat kurtarır.

Ben bir yola girdim, o yol çelişkilerimden başladı. Söylediklerim, aklımdan geçenler ve bilinç sahibi olmadan yaptıklarımı düşündüm. Hepsi ne kadar uç noktalarda diye düşündüm. Yapılabilir mi bilemediğim fakat olsun istediğim bazı şeyleri dile getirmekten korktuğumu fark ettim. Toplumdan dışlanmamak ve bazen fikirlerim onaylansın diye yalan söylediğimi fark ettim. Ve sonra da şunu fark ettim; ben fark etmeye bir yerden başladım ve sonu olmayan, acı verecek, ne zararlar verdiğini ve ne kadar nefes alması bile yasaklanmalı bir varlık olduğumu gösterecek bir yolda olduğumu fark ettim.

 Çelişkilerle yıkanıyoruz!  
 Çelişkiler var ya.. Hiç düşündün mü? Nedir çelişki??!

Yukarda yazmışım işte, bin adet daha çıkar oradan. Normal hayat çelişkileri. 

Ya da düpedüz salak ve gereksiz hareketler. Bomboş ve bombok kafalara sahip olmana yol açan saçmalıklar.

İstediklerin bile senin istediklerin değil?
Hiç düşündün mü lan.. Bir şeyi neden istiyorsun?

Ben hep. Hep düşündüm. Hepsine cevap bulamadım ama düşünmeye devam edeceğim.

İnsanlığa dair umutlarım kaybolmaya yüz tutmuşken, düşünmeye ve bazı şeylerin belki bir gün nefret edilip, tiksinilip bırakılacağına dair umudumu yeşertmeye çalışacağım. Yeşertmek. Nasıl da yaşlıyım şuan.
Yaş almışım bir gecede ki böyle konuştum.

Hayır basit mantık moda diye bir şey var ve herkes sorgusuz, sualsiz takipte. Üzerine düşünmeden takılıyor direk, peşindeyiz! 

Ya düşünmek bir gün moda olursa?

Düşünsene, herkes düşünüyor lan deyip herkes düşünmeye başlıyor. 

Dünya değişir. İnsanlık tarihi değişir.
Robotumsu ve aynı şeyi aynı anda yapacaklardan ve yapmazsa eğer ölür hastalığından kurtuluruz. 

Düşünüyorum. Öyleyse moda tek çözüm. Ortak nokta. Sonsuzluk. Manasızlık. Saçmalamak. Hashtag. Ananınki. 

Bir kez helikopterler istemiştim, serinletsin diye. Helikopterler..
Kafamdan aşağı. Lütfen... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...