Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ

"Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu."

"Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm"

NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI

"Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır."

"Harry Emerson Fosdick - Gerçek bir birey olmak üzerine"

İNSANLARA YAKLAŞMA

"Birinci grup yani uyumlu tip, insanlara "yaklaşma" dediğimiz eğilimin tüm özelliklerini gösterir. Belirgin bir sevgi ve onay ihtiyacı içindedir; özel olarak ise "hem hayattan tüm beklentilerini karşılayıp hem iyiliğin ve kötülüğün tüm sorumluluğunu üstüne alacak bir eşe" -yani bir arkadaşa, bir sevgiliye, bir karı ya da kocaya- gereksinim duyuyordur.

"Öç ve intikam isteği öyle derinlere bastırılmıştır ki çoğu zaman nasıl bu kadar kolay gönlü alınabildiğine ve hiçbir zaman fazla kin tutmamasına şaşırır. Bu bağlamda önemli olan başka bir şey de otomatik olarak suçu, hatayı üzerine alma eğilimidir. Gene gerçek duygularından bağımsız olarak -yani gerçekte kendini suçlu hissedip hissetmemediğinden bağımsız olarak- herhangi bir haksız eleştiri ya da saldırı karşısında diğerlerindense kendini suçlama ve kendinden süphe etme eğiliminde olacaktır"

"Ayrıca hayatı büsbütün başkalarına yönelik olduğundan, ketlendiği alanlar çoğunlukla kendi için bir şey yapmasını ya da kendi başına bir şey yapmasını ya da kendi başına zevk almasını engeller. Bu öyle bir noktaya gelebilir ki, her hangi biriyle paylaşılmayan bir deneyim -bu ister bir yemek, ister bir gösteri, ister bir müzik, ister bir manzara olsun- anlamsızlaşır. Kuşkusuz, haz ve eğlencenin böyle katı bir biçimde sınırlanması yalnızca o kişinin hayatını fakirleştirmekle kalmayıp, onu diğerlerine daha bağımlı kılar."

"Uyumlu kişi için aşk, diğer her şeyi dışlama pahasına peşinde koşulan bir hayalete dönüşür. İnsanlar, doğa, iş, herhangi bir eğlence ya da ilgi onlara tat ve heyecan katacak bir aşk ilişkisi olmadığı zaman anlamsızdır."

Fritz Wittels - Nevrotiklerdeki bilinçdışı hayaletler

İNSANLARIN AKSİNE GİTME

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...