Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

eylül.

Bir saçmalık var bu eylül aylarında. Sevmiyorum bir yandan çok şey katıp bir yandan çok fazlasını da götürüyor. Ne olursa olsun başa sarıp yaşadığım ay eylül. Doğum günüm diye mi bilmiyorum ama en başa dönüyorum. En kötüsüne ve en iyisine. Genelde aynı insanlar oluyor ya da aynı olaylar. Tekrarlardan ibaret bir ay.

Her sene.. her geçen sene de yine değişmediğini anlıyorum. Her şey aynı sanki. Bir de arada yaşananlar var. Karmakarışık bir hayata dönüş işte. Tekrar ve tekrar. Kafa karışıklığı boşu boşuna. Bunun devamında ne var çok iyi biliyorum, soyutlanmak. Her şey ve herkesten. Bunun sonucu da bir garip ve biraz kötü. Nefret etmek herkesten ve her şeyden. Ama huzur da orda ya ona şaşırıyorum ben... Huzur soyutlanmada. Öyle iyi. Ya da ben öyle iyiyim. Çünkü aynı bu laf gibi; başkaları cehennemdir. İnsanlar cehennemdir. İyi insanların var olduğuna inanmak istiyorum hala. Karamsar bir düşünce değil bu dediğim, iyi insan yok derken kendimi ayrı tutmuyorum zaten. Benim kırdığım kalplerden de bir şehir dolar. İçine ettiğim hayatlar var yok değil. Bilerek değil, istemeden. Ama insan kendine hakim olabilir. Biraz da olsa geleceği görüp durdurabilir olacakları. Sadece bencilliğinden ya da deneme kaygısından oluyor bunlar. Ama insan kendini bilir, bilebilir. Uzak durabilir. Belki olur diyerek bambaşka şeyler düşündürmeyebilir karşısındakine. Zordur bu. Ama bunu yapabildiğim dönemler vardı. Artık pek yok. Bencilim. İnsanlar da öyle. Suçlayamam ama cehennemi yaşattıkları gerçeğini göz ardı edemem. Edersem bu benim kendime düpedüz yalan söylemem olur.

Ama bir eylüle kaç yanlış sığar. Bunu geçen senelere dönerek saymak istiyorum. Çok fazla doğru yaşadım sandığım şeyle doluyken senelerim eylüller hepsini silip atıyor. Kendimi soyutlama isteğine kadar götürüyor. Acımasızca şeyler görüyorum ve ben de acımasız olabiliyorum. Kendime bile. Bazen yalnızca kaldırıp kaldıramayacağımı görmek için bile bazı şeylerin içine balıklama atlayabiliyorum. Bu ne salak bir cesarettir. Ne kör.. Bilerek. İsteyerek. Bunu eylüllerde yapıyorum. Eeeeeh! Yeter be diyerek her şeye birden açıyorum kapılarımı. Düşünmekten sıkılarak. Bunalarak. Sıkılmaya devam ederek yapıyorum. Eğlenmeyerek. Ama yalnızca biraz da tartmadan düşünmeden hissetmeden yaşamanın hazzıyla yapıyorum. Hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamadan.

Sonunda düşüş var ama. Var o. Ondan kurtuluş yok. Şimdi oradayım bunu da görmek zorundayım. Görmek istemiyorum. Öyle ağar geliyor ki görmemek pek mümkün değil. Bence alnımda bile yazıyor olabilir. Kaçması gerekenim, kaçılması gereken de aynı zamanda. Bir dönem bu hayatımda. Her şeyin durması gereken. Her şeyin zarar verdiği. Her şeyin planlarımın dışında gerçekleştiği. Hiçbir planımın kalmadığı ay. Ağustos sondur heralde.. Sonmuş. Biraz daha.. diyerek kendimi zorladığım. Eylül tamamen bir vazgeçiş. 

Keşke dinlensem. Yoruluyorum. Kendimi sebepsiz yere yoruyorum. Sebepsiz. Dinlenmeye çalışırken hem de?
Ben hala bunu kendime yapıyorum. Olmaması gerekenleri var ediyorum. İnanıyorum en kocaman aldatmalara bile. Salak mıyım? Ben.. 

Ama bitti. Hissediyorum. Öyle yorgunum ki.. Hala fiziksel yorgunluğum mu yoksa ruhsal mı karar veremiyorum. Bir yerlerde çok fena sıçıcam onun farkındayım ve bu beni çok korkutuyor. Sanki sürekli direkten dönüyorum gibi bir his var içimde. Her şey çok fazla karıştığı anda.. işte o anda. Bir şey olacak ve çok fena bir düşüş yaşayacağım. Çünkü bir zamanlar her şey çok güzel gidiyordu. Ben kendimden çok emin mutlu huzurlu bir hayat yaşıyordum.. Taa ki. Kendi ellerimle içine sıçana kadar. Şimdi bunun geri dönüşünden korkuyorum. Hem de bir anda. O andan çok korkuyorum. Aslında bir an önce bitse şu eylül. Bu korkutucu karışık bulanık boktan ay. Bir an önce bitse de temize çıksam. Korkmadan yaşamaya devam etsem. Kendimden korkmayı kessem. Artık bir an önce. 

İyice boka sarmadan.. Eylül.

i don't have a smile on my face. not anymore.. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...