Bir saçmalık var bu eylül aylarında. Sevmiyorum bir yandan çok şey katıp bir yandan çok fazlasını da götürüyor. Ne olursa olsun başa sarıp yaşadığım ay eylül. Doğum günüm diye mi bilmiyorum ama en başa dönüyorum. En kötüsüne ve en iyisine. Genelde aynı insanlar oluyor ya da aynı olaylar. Tekrarlardan ibaret bir ay.
Her sene.. her geçen sene de yine değişmediğini anlıyorum. Her şey aynı sanki. Bir de arada yaşananlar var. Karmakarışık bir hayata dönüş işte. Tekrar ve tekrar. Kafa karışıklığı boşu boşuna. Bunun devamında ne var çok iyi biliyorum, soyutlanmak. Her şey ve herkesten. Bunun sonucu da bir garip ve biraz kötü. Nefret etmek herkesten ve her şeyden. Ama huzur da orda ya ona şaşırıyorum ben... Huzur soyutlanmada. Öyle iyi. Ya da ben öyle iyiyim. Çünkü aynı bu laf gibi; başkaları cehennemdir. İnsanlar cehennemdir. İyi insanların var olduğuna inanmak istiyorum hala. Karamsar bir düşünce değil bu dediğim, iyi insan yok derken kendimi ayrı tutmuyorum zaten. Benim kırdığım kalplerden de bir şehir dolar. İçine ettiğim hayatlar var yok değil. Bilerek değil, istemeden. Ama insan kendine hakim olabilir. Biraz da olsa geleceği görüp durdurabilir olacakları. Sadece bencilliğinden ya da deneme kaygısından oluyor bunlar. Ama insan kendini bilir, bilebilir. Uzak durabilir. Belki olur diyerek bambaşka şeyler düşündürmeyebilir karşısındakine. Zordur bu. Ama bunu yapabildiğim dönemler vardı. Artık pek yok. Bencilim. İnsanlar da öyle. Suçlayamam ama cehennemi yaşattıkları gerçeğini göz ardı edemem. Edersem bu benim kendime düpedüz yalan söylemem olur.
Ama bir eylüle kaç yanlış sığar. Bunu geçen senelere dönerek saymak istiyorum. Çok fazla doğru yaşadım sandığım şeyle doluyken senelerim eylüller hepsini silip atıyor. Kendimi soyutlama isteğine kadar götürüyor. Acımasızca şeyler görüyorum ve ben de acımasız olabiliyorum. Kendime bile. Bazen yalnızca kaldırıp kaldıramayacağımı görmek için bile bazı şeylerin içine balıklama atlayabiliyorum. Bu ne salak bir cesarettir. Ne kör.. Bilerek. İsteyerek. Bunu eylüllerde yapıyorum. Eeeeeh! Yeter be diyerek her şeye birden açıyorum kapılarımı. Düşünmekten sıkılarak. Bunalarak. Sıkılmaya devam ederek yapıyorum. Eğlenmeyerek. Ama yalnızca biraz da tartmadan düşünmeden hissetmeden yaşamanın hazzıyla yapıyorum. Hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamadan.
Sonunda düşüş var ama. Var o. Ondan kurtuluş yok. Şimdi oradayım bunu da görmek zorundayım. Görmek istemiyorum. Öyle ağar geliyor ki görmemek pek mümkün değil. Bence alnımda bile yazıyor olabilir. Kaçması gerekenim, kaçılması gereken de aynı zamanda. Bir dönem bu hayatımda. Her şeyin durması gereken. Her şeyin zarar verdiği. Her şeyin planlarımın dışında gerçekleştiği. Hiçbir planımın kalmadığı ay. Ağustos sondur heralde.. Sonmuş. Biraz daha.. diyerek kendimi zorladığım. Eylül tamamen bir vazgeçiş.
Keşke dinlensem. Yoruluyorum. Kendimi sebepsiz yere yoruyorum. Sebepsiz. Dinlenmeye çalışırken hem de?
Ben hala bunu kendime yapıyorum. Olmaması gerekenleri var ediyorum. İnanıyorum en kocaman aldatmalara bile. Salak mıyım? Ben..
Ama bitti. Hissediyorum. Öyle yorgunum ki.. Hala fiziksel yorgunluğum mu yoksa ruhsal mı karar veremiyorum. Bir yerlerde çok fena sıçıcam onun farkındayım ve bu beni çok korkutuyor. Sanki sürekli direkten dönüyorum gibi bir his var içimde. Her şey çok fazla karıştığı anda.. işte o anda. Bir şey olacak ve çok fena bir düşüş yaşayacağım. Çünkü bir zamanlar her şey çok güzel gidiyordu. Ben kendimden çok emin mutlu huzurlu bir hayat yaşıyordum.. Taa ki. Kendi ellerimle içine sıçana kadar. Şimdi bunun geri dönüşünden korkuyorum. Hem de bir anda. O andan çok korkuyorum. Aslında bir an önce bitse şu eylül. Bu korkutucu karışık bulanık boktan ay. Bir an önce bitse de temize çıksam. Korkmadan yaşamaya devam etsem. Kendimden korkmayı kessem. Artık bir an önce.
İyice boka sarmadan.. Eylül.
i don't have a smile on my face. not anymore..
Yorumlar
Yorum Gönder