Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

tanzanya'da bayram.

Gecen sene bu zamanlarda ilk ucusumu yaptim. Hicbir sey hatirlamiyorum. Gercekten hatirlamiyorum. Sanki dun gibi geliyor bir yandan.. bir yandan da o kadar uzak ki neredeyse hic olmamis yasanmamis gibi. Garip bir his. O gun neler oldugunu tabii ki hatirliyorum. Hatirlayamadigim kismi o gun ne hissettigim.
Demek ki cok muhim bir gun degilmis diyorum. Boyle tartiyorum gunlerin ozel olup olmadigini. Hislerimi hatirlamaya calisiyorum. O gun ki kokulari, duydugum cumleleri, tanistigim insanlari degil de. Ne hissetmistim?

Bazen ne hissettigimi bazen de o gun ustumde neler vardi diye hatirlamaya calisiyorum. Onu hatirladigim zaman da o gunu ozel diye degerlendirebiliyorum. Onemsemisim demek ki diyorum, daha gune baslamadan onemsemisim. Bunlari dusunuyorum suan tanzanya da... Yine uyuyamamanin verdigi o guzel kafa ile. Bugune kadar yasadiklarimi dusunuyorum yine her zaman oldugu gibi. Mesela bir adamin yuruyusu aklima geliyor. O yuruyuse asik olurken neler vardi ustumde dusunuyorum. Ve cok garip, hatirliyorum. Sonra bir gun mac izliyordum, nefret ederim futboldan, fakat izliyordum. O gun dinledigim sarki geliyor aklima. O sarkiya asik oldugum an.. Cok iyi hatirliyorum ne hissettigimi. Bunlar cok kopuk tabi. Basi sonu yok. Devami gelmemis. Bir sarkiyla iliski zaten yasanamaz fakat o an, o benim icin ozel olan an. O koca gunde, o gunun icindeki sacmaliklarin, gurultunun icerisinde kaybolmus. Gitmis.

Bir de tam tersi var iste. Koca bir gun. Koca bir bekleyisin ardindan yasanacak. O gunun tarihi bir sene oncesinden belli ya da bilmem kac zaman oncesinden.. Beklenilmis heyecanla. Neler olacagi milyonlarca defa yasanmis, kafanin icinde tabi. Sonra o gun. Gelmis gecmis.. Ne hissettigimi bile hatirlamiyorum. O hisler icimde hic yasanmamis gibi. Var olmadan yok olmus gibi. Sanki o gunu ben ruyamda gormusum de sonra unutmusum gibi. Yok gibi. O gunleri unutuyorum ben. Onemli sandiklarima deger veremiyorum sonradan. Cunku korktugun sey aslinda korktugun kadar kotu olmadigi gibi, en iyi sandigin o kadar iyi olmadigi gibi, kafanda buyuttugun hic bir sey aslinda o kadar onemli degil. Degil iste.

An'lar onemli. Tesadufler. Ufacik sandigin detaylar. Unutmak icin soyledigin bir kac soz. Unuturum diye dinledigin bir kac nasihat. Bosver dediklerin. Ya da isteksizce yaptigin seyler. Hatta yaptiginin farkina bile varmadigin iyilikler. Ya da daha acisi kotulukler. Cok oylesine bir gunde yasadigin bir minyatur ani. Uyandiginda hissettigin o muhtesem his. Aslinda abartilacak bir sey yokken.. Yok iste. Ama his bu. Oyle hissediyorsun. Ortada bir sey yok.. Ama sen oyle hislerle uyaniyorsun. Yapilacak bir sey yok, heyecanlisin.
Sonra o gunun o an'i, uyandiginda hissettigin o muhtesem duygu icine doluyor. Baska bir an'da ve zaman'dasin ve o duygu icinde.

Iste bu tarifi olmayan bir sey. Cunku aciklamasi yok. Cunku normal bir gunden farki olmayan bir gunde hissediyorsun bunlari. Bir gun once yasadiginla degil bugun yasadiginla hissediyorsun. Degisen tek sey senin hislerin. Buna sebep olan bir insansa eger.. Benim normal sartlarda kendime verdigim sozu tutup kacmam gerekir. Ya da kendimi kandirip, bekleyelim belki gecer demem gerekebilir..

Iste bu hisleri anlatmak boyle de karisik. Nerden baslayip nereye gelebiliyorum. Dile getirmekte zorlaniyorum. Yalnizca hissedebiliyorum. Ve ben en buyuk sicis diye adlandirdigim seyleri genelde boyle yasiyorum. Butun semptomlarini tasiyorum fakat bir turlu teshisi koyamiyorum. Koysamda soyleyemiyorum. Tanzanya da bayramin 1. gunu oturup bir seyleri gercekten hissettigim gunleri, o gunlerde ne giyindigimi falan hatirlamaya calisiyorum. Ve tahmin ettigim gibi her konuyu ayni yere bagliyorum ya da baglamak istiyorum. Baglamak icin gotumu yirtiyorum cunku o icerilere gommeye calistigim kocaman hisler tasiyor ama yok ben ustune oturuyorum. Sacma dusuncelerle beynimi yorup uyutmaya calisiyorum. Nereye kadar boyle gider bilmiyorum ama bir sey var ki.. bir yerde patlak verip kabullenisim olacak o ani bekliyorum. Ve en son boyle oldugu zamani hatirliyorum. Sadece zamani degil, tam olarak nerde durdugumu, ustumde ne oldugunu, elimde ne oldugunu ve onu nasil sikica tuttugumu, soylerken sesimin titredigini, cok korktugumu hatta dehsete dustugum icin bunu daha fazla icimde tutamadigimi.. o an tam olarak vucudumun her yerinde hucrelerime kadar ne hissettigimi hatirliyorum. Net. Hatirliyorum.

Bunun da oyle olacagini biliyorum. Dehsete dusecegim ana kadar beklemedeyim.. Ara ara duser gibi oluyorum ama yataktan hizlica kalkip su iciyorum geciyor.

Bir baska uykususzluk kafasinda gorusmek uzere diyorum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ "Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu." "Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm" NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI "Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır." "Harry Emerso...