Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Ciddi düşünüyorum.

Bir gün bir şarkı dinlersin. Sonra çok sonra. Seversin, hem de çok. Boy - Railway O şarkıyı dinlerken hissettiklerini düşünürsün ve dersin ki.. Bunu benimle birlikte hissedecek birini istiyorum. İstiyorsun işte. Paylaşmak. İçinden taşar hisler. Birine vermelisin bunu. Değer vermelisin o kişiye. Ben şarkılarımı paylaşamam çünkü. Onların bana hissettirdiklerini anlamayacağım insanlara veremem onları. Onlar dinlesin istemem. Ama her defasında her dinlediğimde bunları hissedecek birini! isterim. Onun varlığına inanırım. Ona inanmak isterim. Çünkü tek tatminim bu olabilir artık. Birlikte bir şeyleri sevebilmek. Birbirimizi belki. Birbirimizi sonra.

İlk defa duyduğumuz şarkının ilk notasında gözlerinin içine baktığımda hiçbir şey söylemek zorunda kalmayacağım biri hayalindeyim. Nouvelle Vague - In a manner of speaking Hiç konuşmak hiç anlatmak zorunda kalmayacağım biri. Bunun hayalini kurarken anlayabiliyorum, ancak böyle bir şeyi sevebileceğimi. Bunun bana enerji verebileceğini. Bunun bir bedelinin olmayacağını. Aynı müzikle aynı şeyleri hissetmek istiyorum. Bana onu versin istiyorum. Bir müzik bir şarkı versin. Her gün bana nota katsın. Doves - The man who told Everything En kalabalık en gürültülü yerlerde kulağımın seçtiği o muhteşem şarkıda "ama bu müzik.. bu şarkı" derken "hangi?" demesin. Nancy Sinatra - Bang bang Benim duyduğumu duyarak benim kulaklarımdan içime akan hisler onda da olsun. Hisleri olsun şarkılara. Aşık olsun bir şarkıya. Bir şarkının peşinden şehirler dolaşsın. Onu her yerde, her şekilde dinlemek istesin. MS MR - Bones Benim desin şarkılara. Benimkiler olsun. Onunkiler. En güzel anlarımızın fon müzikleri olsun. Her zaman. Hayatımızı paylaşalım müzikle. Müzikle uyuyalım ve müzikle uyanalım. Daha ne kadar güzel olabilir. En büyük paylaşım bu değil de nedir? Böyle bir insan var mıdır?! Bence var.

Sadece ben yanlış şeyleri istedim. Ben başka şeylere inanmak istedim. Olur sandığım o normal insan hayalleri bana göre değil bilemedim. Olur dediklerim benim yapabileceklerimin sınırlarını aşmıştı. Hayal olarak kalacak olsa bile ben başkasını istemiyorum. Diyemedim. Çünkü normal olmak istedim. Hayaller insanı yaşatan bunu unuttum. Her şeyi unuttum. Stand-by'a aldım hayallerimi. Belki sonra dedim. Olmayanı dışarıdan eklemeye çalıştım. Yadırgadım beğenmedim. Yapmaya çalıştım. Yapamadıkça kendimi bozdum. Ben benzerim belki o zaman olur dedim. Yapamadım. Hiç olmazmış. Hayaller en güzeliymiş. Müziklerim en güzeliymiş. Onların bana hissettirdikleri en benim içimdekiler-miş. Yadırgamıyorum. Dışlamıyorum. Kendimle kavga etmeyi bile bıraktım. Bu hissettiklerimi seviyorum. Bu hissettiklerimi sevip hissedecekler var onlarla ben konuşabiliyorum. Ve bir tek ben bunu istiyorum. İç dünyamda yaşadığım, kurduğum, sevdiğim, benimsediğim hislerimi. Bunu bozmaya niyetim yok. The Honey Trees - Orchard İçinde karanlık hisler, berbat düşünceler olduğunda bile şarkıya boğarsın bunları. "Gül biraz" derler. Dinlersin sen. "Noldu" derler. Anlamaz ki. Dinlerken seninle dinlese. Seninle dinlerse çünkü, sana hissettirdiklerini hissetmiş olur. Elini tutar herkes. Saçını okşar. Anlat ister. Anlat rahatlarsın! Dinlesem ve sadece sussam rahatlayacağım anlar olur. Ve ben dinlerim. Trentemöller - Moan

Çok uzaklarda olsan bile yanında olabilir. Kasmaya gerek yok. Lafları sıralamaya gerek yok. İletişimin dibine vurmaya çalışmak yok. Hiçbir şeye gerek yok. Bir şey yeter sadece. Oh Land - White nights Çoğu şeye gereğin olmadığı hayatta neden bu kadar yırtındığımızın kanıtı bu işte. Oldurmaya çalıştığımız şey ilişki. Hep vardığı yer "beni anlamıyorsun." Aslında şu: "benim hissettiklerimi hissetmiyorsun." Bunu hangi kanaldan gerçekleştirmeye çalıştıysam yapamadım. Olmaz da zaten. Nası mümkün olsun. Senin gibi hissetmesi. Bir defa olabilir. Belki bir kez. Belki bir insanla. Belki hiç. Ama ben biliyorum ben hissediyorsam birileri hissedecek. O kanalı bulursam ben gideceğim. O kanal benim olabilir. Benimserim onu.. Benimsemişim bile ki. Olmuyor başka türlüsü. İlk anladığım an. İlk an! Aklımdaki. Hayatımdaki. Bir daha yaşanmayan.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ "Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu." "Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm" NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI "Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır." "Harry Emerso...