Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Dağınıklık

Konuşulmasın istiyorum. Hatta paylaşılmasın. O an paylaşılsın orada olanlarla. Sonrası unutulsun. Orada mı eğlendik? Orada kalsın. Delirdik mi bir gecelik. Yorumsuz kalsın. İrdelenmesin ve çözümlenmeye çalışmasın çünkü ben çok yoruldum. Anlam bulmaya çalışmak nedir ya! Ben kafama estiğini yaptığım zaman bunun bir anlamı bir ulvi amacı olabilir mi? Olmamalı. Laaaan. Kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Daha iyi insanlar olmaya belki. Ya da daha donanımlı. Ne demekse o. Daha dolu. Dopdolu. Yapalım bunu. Öğrenelim, eğitelim beyinlerimizi. Daha hızlı daha çabuk çalışsınlar. Sorun çözme odaklı olalım. Sorun çıktığında panikle çıldırmayalım. Evet bence de! Ama yaşarken. An'lar an'ları kovalarken durup düşünmeyelim. Her şey anlamlı olamaz. Biz anlamlı olamayız. Biz çok büyük yaşamlara, hayatı değiştirecek adımlara koşamayız. Biz biziz işte. Öylesine insan. Siz ben değilim sanıyorsunuz biliyorum. En büyük amacın ne desem dut gibi bakarsınız. Benim sarhoş gözlerim gibi. Bütün gün bok gibi telefonda oyun oynarsın, bütün sosyal alemlerde milyar fotoğraf paylaşırsın, yorum, like, follow.. Yap bunları. Banane amk. Ama sonra bana gelip: Senin için endişeleniyorum deme. Deme lan. Sen öyle kafanı sikiyorsun. Ben de böyle sikiyorum. Kendi kafamı. Bırak sikmek istiyorum sadece. Önemi yok. Berisi gerisi yok. Sadece bazen boş anlar istiyorum. Bomboş. Sabah kalktığımda silip attığım anılarım var. Olmamış gibi davrandığım. Yapmadım varsayıyorum bazı şeyleri. Ancak öyle anlamsızlaştırabilirim yaptığım saçmalıkları. 

O soruların hepsini sordum ben daha önce. Neden. Nasıl. Sonra, Yapma! dedim bin defa. Sonra düzelmeliyim ben! dedim bir süre. Sonra da siktiret!! dedim. Bunları zaman zaman baştan alıp, sorup cevap verip siktirediyorum. Çok alıştığım için bunu artık çok kısa bir sürede yani gözümü açıp yataktan çıkana kadar bitiriyorum. Çünkü anlıyorum. Çoğu şeyin sebebi yok. İlerisini düşündüğün zaman göremiyorsun. Asla göremiyorsun. Asla plan, hayal bilmem ne giremezsin. Neyin ne olacağı, yarın ne hissedeceğin, kimin aslında kim çıkacağı bilemeyeceğin şeyler. Kabul et. Bilemezsin. E o zaman şimdi ben oturup düşüneyim mi? Ne yaptığımı ya da yapacağımı. Yoksa sadece yaşarken keyfini mi çıkartayım. Hazır yaşayabiliyorken. Hazır kendimi kapana sıkışmış bir şekilde bulmamışken. Hazır ellerim ayaklarım varken ve kafam az da olsa çalışıyorken. Hazır kendi kafamı kendim sikiyorken başkalarının sikmesine izin vermiyorken. O yüzden işte böyle oluyorum. Bana sorularla geldikleri zaman deliriyorum. Bana yapma dedikleri zaman deliriyorum. İrdeledikleri zaman da öyle. Beni benden iyi tanıdığını düşünen insanlar konuştukça kafalarına matkapla delik açıp oraya anlatmak istiyorum. Ya da siktir git demek istiyorum ama ben iyiyim ya diyemiyorum. Yok hayır ben aslında yalnızca kendimi kafama takıyorum bir tek buna yerim var demek istiyorum. Yok diyemiyorum. 


Evet boktan anlara düştüğüm oldu. Çok boktan. Sabah gözümü açtığımda hayır hayır gerçek değildi demek istediğim. Ve hiçbir zaman da keşke yapmasaydım demediğim. Yapmasaydım yerine yapacağım şey de çünkü dünyaya katkısı olacak bir şey olmayacaktı. İnsanlığa büyük bir iyilik yapmayacaktım. En azından bunu biliyorum. En azından ama..


Bir gün gelecek benim de kayıp gecelerim olmayacak. Kafamı unutana kadar içmek istemediğim zaman gelecek. Muhtemelen gelecek. Belki gelecek bilmiyorum. Gelene kadar ki ben bundan ibaret. Yani böyle dağınık, karışık. Odam gibi. Dolabım gibi. Saçlarım gibi falan. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ "Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu." "Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm" NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI "Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır." "Harry Emerso...