Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Öğrendiklerim.

Soğuktu herhalde çok da hatırlayamıyorum. Her zaman ki gibi beynimin bir kısmını uyuşturmuştum. Başarılı bir, mutlu olabilmek için kötü kısımları silme yöntemiydi benim için. Soğuk olduğunu ellerinden hatırlayabiliyorum. Sıcaktı. Yani benim ellerim her zamanki gibi buz gibiydi. İçtiğim sigaradan hiçbir şey anlamıyorsam tek sebebi senin benimle paylaşmıyor olmandı. Berbat bir gün olmalıydı benim için. İki damla gözyaşım olmalıydı. Onları da çıkmadan bir süre önce içeride bir yerlerde dondurmuş olmalıyım ki göremedik..

Yağmur yağıyordu ve kafam her zamankinden çok daha fazla karışıktı. Alıp başımı gitmek istediğim "nadir" günlerdendi. Biraz sonra neler yapabileceğimi bilmiyordum. Gerçekten bir fikrim yoktu. Kendimi bilmiyordum. Korkuyordum da. Hayatımın sonuna gelmiş gibiydim. Çünkü en çok istediğim şey o an benim için en bitiricisi olacaktı. Yaptığım bütün hataların üzerine yapmadıklarımı koysam. Seçimlerimin en kötüsünü düşünsem daha kötüsünü yapmış olacaktım. Daha değil. En kötüsü. Ben durmayı tercih ettim. Sanki yeteri kadar soğukta durursam ben durursam etrafımdakiler değişir sanıyordum. Birileri olması gereken yerlere gelip, doğru olan kararları verirler diyordum. Herkesin aynı anda susması beklenmedikti. Hep birlikte durduk. Olmadı çünkü çok soğuktu. Birilerinin hareket etmesi, birilerinin en boktan yanlışı yapması gerekiyordu. Birileri bağırarak tükürerek birilerinin annesine küfür etmeliydi. Zamanda bir kesinti olmalıydı ki her şey başa alınabilsin. Kabloyu çekmek gibi. Baştan başlar her şey silinmiş olur. O çok çektiğin çelişkilerinden kurtulabilirdin belki. Yağmur durmak yerine hızlandı. Hayatımın en sevdiğim yerindeydim. Bir sokak. Bir duvara yaslandığımı hatırlıyorum soğuğu hissedemeyecek kadar fazla alkol vardı midemde ve kanımda. Daha fazlasına ihtiyacım var diyordum hala. İlk üç saniyesinde sevdiğim şarkılardan biri başlasın isterdim o an. Lemolo - Knives belki. Çalabilirdi o an. Tabi ki tek duyduğum kendi çığlıklarımdı. Sokaktan geçenlerin akıllarından geçirdiklerini de duyabiliyordum o an. Ya da karşımdakinin bakışlarında görebiliyordum. Ya beni ya kendini yok etmeliydi. İkimizden biri o gece atacağımız adımla yok olmalıydı. İki kişinin var olamayacağı bir gelecek için savaş veriyorduk. Asla kazanılamayacak bir zaferin baştan yenilmiş iki tane hayatı sikilmişi..

Bağırışlarım ben gittikten sonra o sokakta kalmışlar. Yankı gibi. Bitmeyen bir yankı. Duyulmuş hepsi tekrar tekrar. Ben ise sessizliğimle birlikte yola koyulmuşum. Düşünmemeye çalıştın mı hiç dedim. Sesli söyledim. Söylememeliydim. Taksici ne söylediğimi duymadı. Duysaydı bile anlamayacaktı. Asla anlatmayacaktım bütün bunları.

En susman gereken yerde konuşursun. En çok söylemen gerekenleri mezara götürürsün. Konuşulması gerektiğinde ceza olsun diye susarsın. Sen bütün yanlışları olabilecek en güzel yerlerde yapabilirsin. Ve kötü kısmı bu yanlışları seninle birlikte yaparlar. Doğrularına destek olacak birini, bir kişiyi bile bulamazken. Yanlışlarında sırtını sıvazlar herkes. Arkandadırlar. Görürler ve görmeye bayılırlar.

O gecede hayatımın en büyük yanlışını yaptım. Tebrik ettiler. Saflıklarına değil salaklıklarına veriyorum. Hatta herkese küfür ediyorum. Ben yanlış yapıyordum! Sorumluluk tamamen bana aittir. Sonunda teselli vermek için gelenleri geri gönderirsem de kızmayın. Teselli bok yedikten sonra bir işe yaramaz. Tavsiye belki işe yarar. İşin en başında. Güvenebilmek yalan. En büyüğünden.. Kızamıyorum ki artık. Çünkü ben kendime hiç yalan söylemedim. Bildim hastalıkların en büyüğünü kapmıştım. Kanımdaydı. Birlikte hastalandık. Hasta bir hayat yaşadım. Bunu o buz gibi gecede başlattım. Yemin ettim. Ben en boktan hayatı yaşayacağım diye. Kendime en büyük zararı vereceğim diye. Başa dönemeyecek hale geleceğim, dibe vurmak dediğin şeyi alıp dibe vuracağım diye. Birbirimize söz verdik. O da yemin etti binlerce defa. Bu yetmedi sana söz veriyorum daha fazlasını yapacağım sana. Yemin ediyorum bu yaşadıklarına şükredeceksin çünkü bunları unutmanı sağlayacak kadar zarar vereceğim sana. Ruhunla oynayacağım. Bir gün beynini bir gün ruhunu kandıracağım. Bir şeytan gibi. Dünyanın en kötü insanı olacağım hayatında. Ve karşına geçip ağlayacağım. Binlerce defa başa saracağım her şeyi sonunda yine diyeceksin ki "bu da yetmedi biraz daha!" Yaptım. Yaptık. Başardım! Başardın.

Şimdi günler sıcak. Ve ben bir şey hissedemiyorum. Yaşarken değil ama bittikten sonra herkesi dehşete düşürdüğüm için bir şey hissedemiyorum.Yasakların en büyüğü var şimdi bende. Başlama yasağı. Herhangi  bir şeye başlayamam. Var olan hiçbir şeyi değiştiremem. Her şey şuan olduğu gibi kalmak zorunda. Değişiklik virüs gibi. Bundandır hep söylerim.. Yaşanan orada kalmalı. Her yaşanan başka bir boyut gibi yaşanmalı. Şuan olduğum boyuta kimseyi ve hiçbir şeyi bulaştıramam. Ben olduğum boyuta geçmenin yolunu biliyorum benden başka kimse bilmemeli. Yoksa yanarız. Yoksa dehşetli günler başlar. Tek kalmalısın. Birliktelik diye bir şey yok. Güzel mi bu. Bence güvenli. Başkaları için güvenli. Sonunda baktığın zaman kendi tedavi sürecin kadarına başkaları da ihtiyaç duyuyor. Başkaları çok değerli oluyorlar. Senin için olmasa bile kendileri için. Yadsınamaz gerçekleri yok saymaya uğraşmak salakça. Hepsi gelsin hepsini kabul ediyorum. Bir daha o soğuk geceyi yaşamayacağıma yemin ettim. Bir daha soğuk bir şeyin tenime değmeyeceğine yemin ettim. Benim dışımda gerçekleşen ve söz vermediklerime anlatabilirim. Anlamasalar bile. Anlatırım. Sonunda sorumluluğu almamak için. Kimseye söz vermemek gerektiğini anlatabilirim. Saçmalama deseler de. Kendilerine olan güvenlerini alıp götlerine sokmalarını söyleyebilirim. Ben güvenin en kocamanını gördüm. Karşımda paramparça olduğunu da. Bir insanın kendine ne kadar çok yalan söyleyebileceğini gördüm. En inanmaması gerekenin kendi olduğu halde bunu kabul etmeyeni gördüm. Bu saatten sonra ben "ama ben kendime güveniyorum" diyeni sopayla dövebilirim. Ve suçsuz olurum. Yine de o kendine güvenmeye devam eder..

Sıcak günlerde. Her şey olduğu gibi kalacak. Yanlışlarım beynimi uçuklatamayacak. Ağzım sonsuza kadar açılıp bakmayacağım olanlara. Sakinlik. Sessizlik bile. Bi de müzik. Yaşamak yaşadığını hissetmek güzel. Ta ki hissedemediğin çıkmaza girene dek.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.