Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

bunlar hep sıkıntıdan..

yarın başımıza bir şey gelmeyeceğinin bir garantisi var mı? diyoruz ya bazen. keşke hep desek bunu. sürekli desek. desek ve sürüncemede kalan ve değiştirmesi elimizde olan şeyler hakkında tembel ve korkak olmasak. bazıları elimizde değilken bile insanın midesine kramplar sokuyor beklemekten bekleyen yerlerin uyuşuyor ya da sıkıntıdan delirmiş gibi oradan oraya zıplamak gibi saçma isteklere sahip oluyorsun. bir de halledebileceklerimizin listesi var bende o liste uzun. duruyor öyle. genelde unutmaya çalışıyorum ya da yok sayıyorum sanki öyle doğmuşum aslında hiç değişmeyecek gibi davranıyorum. içten içe bilsem bile asla bir şey yapmıyorum. yaparsam ölürüm çünkü. çözülebilecek şeyleri çözersem çok ayıp olur. yani yarın başımıza bir şey gelmeyeceğinin garantisi yok tabi ki ama bu cümleye inanıp gidemiyorsun işte. içten içe garantisi var sanıyorsun. ta ki başına gerçekten bir şey ya da aynı anda bir kaç şey gelene kadar. o zaman da yine ne yapıyorsun.. HİÇBİR ŞEY. insanoğlu inanılmaz. bir şeyleri değiştirmeyi ömür boyu isteyip bir adım bile atmayan. elinden gelebilecekler sınırsız ama buna inatla sınır koyan. beklemekten istemekten sıkılmayan ama aynı anda bunlar için hiçbir şey yapmadan benim gibi boş bir sayfaya kusan ya da millete anlatan, belki bir gün ben sabit dursam bile etrafımdakiler değişir inancıyla yaşayan varlıklarız. ya istemeyeceksin. ya susacaksın. ya da değiştirmek için fırsatın olduğunda o fırsata balıklama atlayacaksın. ben o fırsatı gördüm belki de kendim yarattım ama inandım. öyle bir fırsat olduğuna. ne yaptım peki? aynen şunu söyledim.. "neyse ya olacağı varsa olur" nasıl olsun. nasıl olabilir. bu zamana kadar olmadıysa kendiliğinden şimdi nasıl olsun. başvurmadığın bir işten kabul beklemek gibi. ve bir tek ben değil herkes böyleyken bir şeylerin değişmesini beklemek salakça olabilir.. herkes beklerken. herkes bir başkasından beklerken. bekleyerek geçecek bir ömre küfredebilir misin. edersin aslında. onu da yaparsın. çünkü küfretmeyi severiz, şikayet etmeyi, söylenmeyi, sabahlara kadar dertlerimizi anlatmayı hatta dert yarışına girmeyi (o da bi şey mi benim başıma geleni anlatıyım..) çok severiz. sonuç ne peki? aynı derdin içinde sürünüyorsun dimi. aynı bulanık sulardasın. hiç bir çaban yok netleştirmeye dair. sadece bulanık olanı daha çok bulandırmada başarılısın. işte bu yüzdendir ki insan sadece kendini suçlamalı başına gelenlerde. kendi tercihin dediğimde sinirlenmemeli. bunu hak ettin dediğimde sinirlenmemeli. birileri seni üzdüğünde bile şunu söylemeyi bilmeli "beni üzeceği ortamı ben ona yarattım" zor biliyorum. birini suçlamak daha kolay. hatta kader demek, hayat işte, yaşanması gerekiyormuş, demek daha kolay. kolay biliyorum çünkü ben de yapıyorum. yapmamak için götümü yırtıyorum ama en azından. en azından görebiliyorum kendi kendimi sürüklediğim yerleri. giderken farkındayım başıma geleceklerin. dur diyebileceğim yeri göre göre geçiyorum. yapabileceklerimi bildiğim halde yok sayıyorum. bazen sadece bir cümleyle anlatabileceklerim varken sustuğum zaman anlaşılsın istiyorum. bazen sadece kötüye gideceğine böyle kalsın dediğim için susuyorum. iyiye gitme ihtimalini hiç mi hiç sallamıyorum ve ciddiye almıyorum. bazen göz göre göre zaman aşımına uğrayan isteklerimin arkasından bakıyorum. şimdi de aynısı oluyor. zaman geçiyor ve ben durdukça yalnızca uzaklaşıyorum. sonunda yok olacak yine.. her şey gibi bu da eylemsizliğim yüzünden bitecek. korktuğum için. sustuğum için. beklediğim için. neyse ki kafama takmak konusunda da aynı donukluğu sergiliyor ve düşünmemeyi başarıyorum. bana bir şey olmuyor yani. sadece olabilecek şeylerin olmamasını sağlıyorum. kendi çizgimde ilerliyorum. o çizgi çember ama. çember olduğu için aynı şeyin etrafında dönerken ilerlediğimi sanıyorum. düz bir çizgi değil bu onun farkında olsam bile umursamıyorum. umursayamıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten. 

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ--- Irvin D. Yalom

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ ÖLÜM: "İnsan büyük bir boşluktan, ciddi bir hastalıktan, yeni doğmuş gibi, derisini dökmüş bir şekilde, daha duyarlı ve kötücül neşe için daha duyarlı bir damak zevkiyle, bütün iyi şeyler için daha duyarlı bir dille, daha büyük bir keyifle, tehlikeli bir masumiyetle, daha çocuksu bir şekilde, ama daha önce hiç olmadığı kadar kurnaz bir şekilde çıkar. " Nietzche "Ölümün sunduğu karanlık arka plan, hayatın yumuşak renklerini bütün saflığıyla öne çıkarır." Santaya Sorumluluğun üstlenilmesi kişinin nihai kurtarıcıya olan inancından vazgeçmesiyle de sonuçlanmaktadır. ANLAMSIZLIK: "Şu anda yaptığım ve yarın yapacağım şeyden ne yarar gelecek? Benim bütün hayatımdan ne yarar gelecek? Başka şekilde ifade edecek olursam - Neden yaşamalıyım? Neden bir şey yapmalıyım. Yine başka bir ifade ile: Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Tolstoy Nevroz: Anlamını bulamamış olan ruhun acı çekme...