Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Anlayan varsa.

Eğlenmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmak yanlış olarak görülüyor. Bense yeterince eğlenmediğim için kendime kızıyorum. Olanlara gülmek ve yeri geldiğinde kahkaha atmak bile yapılabilir. İnsanlar ağlayacakları durumları abartıyorlar. Bence üzülmek, ağlamak çok abartılan bir durum. Geçebileceğini bildiğin şeylere takılıp kalmaksa aptallıktan başka bir şey değil. Öyle güzel şeyler var ki. Bulamadığım daha. Öyle çok eğlenebilirim ki kendi başıma. Zevk almaya çalışmak ne kadar da uzak herkese. Ağlamaya çalıştığınızı bile görebiliyorum bazen. Üzülmeye çalışıyoruz çünkü öyle olması gerektiğine inanıyoruz. Endişelenmek takdir edilecek bir davranış. Hissediyor gibi yapacak hale ne zaman geldik ki? Ben buna inanmak istemiyorum. Ağzımızdan çıkan yalanları hadi yine geç fakat hislerin bile fake olanlarını görünce.. Ya da boşver.

Çalışmayın. Olmayan şeyleri varmış gibi göstermeye çalışmayın. Gereksiz duygulara yer yok ki. Hayat kısa ve gerçekten yeterince saçma zaten. Saçmalığına, boktanlığına, olmayanlarına takıldığınıza inanmıyorum ben de. Herkes güzel vakit geçirmeye ve eğlenmeye çalışırken bunu saklamak nedendir ki. Birbirimizle güzel vakit geçirmemiz demek bunu sonsuza kadar yaşayacağımız ve birbirimizden sonsuzluğu beklememiz demek mi oluyor. Sonsuzluk çok abartılıyor. Sonsuz lafı girdiği zaman doğal olarak bir insanın korkup kaçması gerekmez mi. Ben sonsuza kadar yaşamayacağım benim hissettiklerimin olağan zamanından daha fazla yaşaması mümkün değil. Peki benden neden sonsuzluk bekleniyor. Ölene kadar bir sonsuzluk bizim için. Ölene kadar güzel vakit geçirmek istersen bunu anlayabilirim ama ölene kadar bir tek şeyi sevmek ve bir tek şey ile keyif almak hiçbir şeyi değiştirmemek ve olabileceğini düşündüğün en iyi haliyle sabitlemek hayatlarımıza hakaret olmaz mı? Sabitlemek. Yerleşmek. Bu laflar çok abartılmış değil mi?

Evet kaygılanıyorum ama bir tek kendim için. Yapacaklarımı düşünmek istiyorum, düşünürken bile eğlenebiliyorum, hayalimde bile iyi vakit geçirebiliyorum. Bunu paylaşmak istesem de bok edebileceklerinden korkup kendime saklıyorum. Bencilce iyi vakit geçirmek istiyorum. Elimden bir şey yapıp düzeltmek gelmiyorsa kötü şeyler için endişelenmek bana göre değil. Çok duyarsız olduğumu düşünüyorlar bazen. Yapabileceğim her şeyi yapıp geri çekilmenin nesi duyarsız ki. Boşuna yaptığım şeyler yüzünden kaybettiğim zamana acıyorum. Sürekli bir şey hakkında konuşup zaten söylediğin fikirleri bir daha bir daha söylemenin nesi iyi ve yapıcı ve normal ki. Yaptıklarını söyleyip takdir beklemek de öyle. Bu bir şeyi gerçekten yapmış olmanın değerini yok ediyor en azından benim gözümde. Ne yapabilirim ki daha fazla. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek isteğinden çok dünyamı daha iyi bir yer haline getirebilirim. Bunun bir faydası olabilir. Herkes kendi çevresini temizlese çöpçülere gerek kalmaz gibi bir şey sanırım. Bu da çok umurumda değil.

Birilerini etkilemek istediğimiz için mi yapıyoruz, takdir alabilmek için mi, sevilmek için mi, iyi biri olmak gerçekten de "iyi olmanın" öneminden dolayı mı, yoksa insanların bize yapacakları yorumlardan dolayı mı. Başkalarının ne düşündüğünü çok fazla önemsiyorsak nasıl bir insan oluruz ki. Bir şeyi yalnızca iyi hissetmek için yapıyoruz. Her sonuç buna çıkıyor. Beni takdir ederlerse iyi hissederim diyebiliyor muyuz? Beni severlerse iyi hissederim. Ya da çok güzel çıkmışsın yazarlarsa fotoğrafımın altına bundan büyük zevk yok! Diyebilir miyiz. Takdir edilmek doğal istek, beğenilmek de öyle. Ama bunun tersi olabilecek şeyleri sadece korkularımız yüzünden yapmıyorsak, yaşanacakları sadece bunlara endeksliyorsak bir yanlış yok mu? Bence var kocaman. Bu yanlışı yapmamak için kendini iyi bilmek gerekiyor. Keyif aldığın şeyleri yargılanma korkusuyla yapmamak. Aslında içinden geçenleri kaybetme, sevilmeme korkusuyla söylememek. Bunlar hep yaptığımız ve hep yanlış olanlar değil mi? Bazı şeyleri sadece ama sadece kendimizi eğlendirmek için yaptığımız gerçeğini kabul etmek neden bu kadar zor ve boş görünüyor.

Müzik dinlemenin zevkini abarttığım zaman da, kendi kendime vakit geçirirken gerçekten de iyi olduğumu söylediğim zaman da, sürekli ihtiyacımız olduğu söylenen şeylere gerçekten ihtiyacımız olmadığını düşündüğüm için de, bazı klişe hayallere ve isteklere sahip olmak, herkesin ilerde olacağı insan hayallerine karşı çıkan isteklerimi söylediğim zaman da garipseniyorum. Bunlar yapacaklarım olduğu için bile değil sıradan bir hayat yaşamaktan başka şansım olmadığı çok anım var. Fakat isteklerimin farklı olması kabul edilebilir değil. "İçten içe sen de istersin? Bir yuva kurmak, sabit bir hayat, sakin bir hayat." İçten içe nedir ki zaten. İçten içesi yok aslında. Olmamalı. İçten içe olan kısmı tamamen dışındaysan bütün bir insan olabilirsin. Benim içten içe istediklerim, belki yaşayabileceğim belki yaşayamayacağım bir hayat. İçten içe istediklerimi çok seviyorum ben. Bu beni ben yapan şey. Peki birisi sana içten içe istediklerinin farklı olduğunu söylediğinde neden kızamıyorsun. Bir boş yere kızmak sıkıcı. İkincisi anlatamazsın. Öğretileni değiştiremezsin. Doğru olarak hayatına koyduklarının "belki de bir alternatifi vardır" diye düşündüremezsin. Herkese yapamazsın. Yapabildiklerimle muhatap oluyorum. Bunlar konuşulması ve insanların üzerinde binlerce fikri olması gereken şeyler iken neden bir tane hayata, bir "olması gereken" e indirgeniyor. İnsansın, milyarca fikrin, isteğin, hayalin, insanın, zevkin, seçeneğin, ihtimalin, şansın olduğu hayatında tek bir istek, tek bir yaşam fikri; saçma değil mi?

Ben bütün yaşanabilecekleri düşünüp eğleniyorum. Düşündüğüm zaman çok büyük hayal kırıklıklarım yok yaşananlara dair. Biraz kızıyorum bazı zamanlar çok sıkıcı olduğum için. Hastalıklarım için. Fakat onlar bile bazı tamamlanması gereken eksikliklerdi. Daha çok fazlası vardır eminim. Daha çok olgunlaşacak yerim vardır eminim. Daha çok cevap vardır herhalde daha sorusunu bile sormadığım.

Okul, iş, evlilik, çocuk dörtlüsüne karşı olduğumdan değil aslında. Bunları yapmaya çabalarken kayıp giden zaman benim derdim. Benim derdim değil aslında. Başkalarının bu kadar zaman kaybını dert ettim. Dert ettiğimden de değil. Düşünüyorum sadece.. Biraz kişilik sahibi olması gerekiyor hayatlarımızın. Biraz bazı şeylerin dışında düşünmemiz gerekiyor. Hiçbir şey zorunluluk olmamalı. Biz bundan çok daha fazla olmalıyız. Çok fazlası olabilir. Çok fazla yaşanacak olabilir. İsteklerimiz tek bir düzlemde giderken bile genişletebiliriz. Bir sene sonra evlenecek bir insanın hayatına baktığın zaman "napıyorsun" sorusunun cevabını bile "evleniyorum" olarak veriyor. Boşanma oranına baktığımız zaman evlenmeye harcadığı çabayı doğru bir şey yapıp yapmadığını sorgulamaya harcamış olsaydı belki daha başarılı bir hayatı olabilirmiş diyebiliriz. Çoğu insan için tabi. Çoğunluk için ne yazık ki. Ya da bilmiyorum 3 senedir bulunduğum çevrenin yüzde doksan kadınlardan oluşması da bu düşüncemi bu kadar bariz hale getirmiş olabilir. Yine de yadsınamaz bir gerçek bu. İnsanların hayatlarını yaşarken "en büyük amaç" olarak edindikleri şeyler gerçekten çok sıkıcı. Ben neden bunlar hakkında bu kadar yazıyorum onu bilemiyorum. Aslında biliyorum, toplumsal olarak istenen şeyleri istemediğim zaman karşıdan gelen tepkiler. Büyük bir amaca hizmet eden bir hayatım olduğunu savunmak değil bu tabi ki. Büyük bir amaca hizmet ettiğimi düşünmesem de tek bir amaca yönelik hayatımı yönlendirmekten nefret ettiğim için. Seni bu yola sokmak isteyenler olabilir. Etrafında ki insanlar.. Genel düşünce. Genel tavır. Baskı. Tabular. Bunu seçmek daha zor olduğu için söylemiyorum aslında genel yaşanana göre yaşamak çok kolay. Yalnızca ben bunu yapmak istemiyorum. Ben güzel vakit geçirmek istiyorum. Yaşadığım andan keyif almak istiyorum ve evet yalnızca böyle yaşamak istiyorum. Keyfimin kaçtığı an hangi anda olursam olayım hemen uzaklaşmak istiyorum. Böyle de yapmalıyız hep birlikte diye düşünüyorum ben. Sorgular altında yaşıyorsanız çok basit yaşamayın. Sıkıyorsa sizi birileri ya da işiniz yapmayın. Mutlaka bir çıkış yolu vardır en azından bunu aramak için gücü bulabilirsiniz kendinizde.

Bu yazıma çok gülmeye başladım şuan. Ya biraz saçmaladım diye ya da kendini geliştirme kitaplarına benzediği için. İyi düşünün iyi olsun falan gibi oldu. Ama değil. Değil işte ama neden değil açıklayamam. Ben biliyorum ne yapılması gerektiğini ve yapıyorum. Bunu yaparken de genellikle iyi hissediyorum. Her zaman kötü hissetmek bir hastalık olabileceği gibi her zaman iyi hissetmek de bir hastalık. Bazı sorunların olması en doğalı. Bu sorunları abartıp içinden çıkılmaz hale getirebilir ya da en kestirme yoldan çözebilirsin. Sonra iyi vakit geçirmeye ve eğlenmeye devam edebilirsin. Aslında aklımdan geçen sevdiğim insan türleri hakkında yazı yazmaktı fakat bir tane tür bulabildim. Onun hakkında da yazacak çok fazla veri bulamadım. Bulduğum zaman o insan türü hakkında yazı yazacağım. Sanırım bilmiyorum.

Aslında sadece istediklerin önemli. Yapamasan bile gerçekte neyi istediğini bilerek bir insanı tanıyabilirsin. Ne istediğini bilmek ise başka bir boyut. Ne istediğine dikkat etmek ise çok sorumlu bir insanın yapacağı bir şey. Sanırım ben şu sıra ne istediğime pek dikkat etmiyorum. Fakat ne istemediğimi çok iyi biliyorum. Ezbere söylerim. Ve ne istemediğini bilmek de.. önemli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.