Bir sürü karar alırdım ben eskiden, bir süre geçerdi ve dönüp baktığımda aldığım kararlardan çok uzakta bir yerlerde olduğumu görürdüm. Tekrar şekillendirip aldığım kararları.. bir süre daha verirdim kendime. Her defasında farklı bir yenilgi. Her defasında kendine bir sürü küfür yağdırma. Yine aldığım kararlardan bir süre geçti. Bu defa düşündüm ve aldığım kararları uyguladığımı gördüm. Biraz şaşırdım.. ama çok da fazla bir şey hissetmedim her zaman olduğu gibi. Eskiden ne kadar duygusaldım onu düşündüm. Simdi bakıyorum değilim. Hiç. Kendime çok kızardım eskiden duygusallığım yüzünden. Artık kızamadığımı fark ettim. Çünkü duygu namına pek bir şey kalmamış içimde. Hayal kurardım çok fazla. hep olmazdı çünkü olmayacak hayaller kurardım. İnsanlar bana hayalperest derdi. Artık demiyorlar. Çünkü hiç hayal kurmuyorum. Gerçeklerle yaşıyorum. Elimdekilerle. Ne azı, ne fazlasına tahammülüm yok. Bir gün sonrasını bile çok zor düşünüyorum. En büyük planım yarın ne giyeceğimi düşünmek oluyor o da sabah kalktığımda beni zahmetten kurtarsın diye.
Bütün sürüncemeler bitsin istedim. Aslında uğruna beklemeye değer şeyler, bazı insanlar içindi. Değildi aslında. Kurduğum hayaller beni öyle bir yanılsama içine sokardı. Hiç benim olmayan hayaller, bana göre olmayan hayaller. Bir bakardım kendimi içinde bulmuşum hayallerin. Halbuki benim için bir şey için beklemek çok saçma. Beklemek nedir? Her şey olacağı varsa olur. Kadercilik de değil bu. Senin zorladın diye, sen bekledin diye olmaz bazı şeyler. O kadar. Adım atmak önemli. Adım atmadan beklemek salaklık tabi. Beklemiyorum artık. Bekleyeceğim bir şey yok.. Olacaklar var ve olmayacaklar. Her şeyin farkındayım. Çünkü basit.
Aslında çoğu şeyin oturduğunu fark ediyorum bu günlerde. Gerçekten canımın istediği şeyleri yapıyorum ve sadece canımın istediği şeylerden bahsediyorum. Canım ne kadar isterse o kadar konuşuyorum insanlarla. Kendimle de. Çözümlemeye çalıştığım hiçbir şey kalmadı. Kalmamış yani.. bakıyorum da istediğim her şeyi anlamsızlaştırabilmişim. O nasıl kelimeyse işte.. Zorla anlam katmaya çalışanlara ise bir kaç cümle ile susmaları gerektiğini anlattım. Anlamsız hayallerden, anlamsız isteklerden bahsetmiyoruz artık. İhtimallerden konuşuyoruz en gerçek hali ile.
Gereksiz hiçbir insana hayatımda yer kalmadı. Benim tahammül sınırım eskiden çok yükseklerdeydi. O kadar çok tahammül ederdim ki insanlara. Ne kadar salakmışım. Şimdi bakıyorum da hiç yok. istemiyorum tahammül etmek. Çoğunlukla tahammül etmek zorunda kalacağım durumları daha en başından tespit edip bulaşmıyorum. Aynı kafada olduğum arkadaşımla bazı hayali durumları kafamızda oluşturup muhabbet ederken tek bir cümle söylerdik "hiç bulaşmam" sonra gülerdik gamsızlığımıza. Gamsız sayılamam aslında. Belki biraz.
Kaygılarımın da yönü değişti. Çoğu yok oldu aslında. Olan bu. Kaygım pek kalmadı ve bir şeyleri kaybetme korkum da doğal olarak yok oldu. Bu ikisi aynı doğrultuda. Kaygılanmak ve kaybetme korkusu. Bir zamanlar kendime zorla öğrettiğim iğneden korkmamak gibi. Korku bir şeylerin çözümü olamaz. Sadece gereksiz bir duygu. Ne fark ediyor ki korksan da, korkmasan da olacak. Önüne geçebileceğin bir şey varsa önüne geçersin, önüne geçemiyorsan durduramıyorsan korkmanın ne anlamı var ki. Sen o iğneyi olacaksın. Eee.. o zaman. Sus. 10 saniye çekeceksin sonra geçecek. Yok oldu korku. İğneyi oldum ve bitti. 8 yaşındaydım sanırım. Bir daha da korkmadım. Yetişkin korkularım için de aynı yolu izledim. Sonra hepsi geçti. Yapabileceklerimi yapıp ortamı terk etmek. Duyguları terk etmek en iyi yaptığım şey artık.
Bir iki şey daha var uğraşmam/vazgeçmem gereken. Bir tanesi zamanın çok hızlı geçmesinden dolayı hissettiğim "hiçbir şey yapmıyorum" hissi. Çünkü yapmıyorum. Yeterince yaşayamadığıma dair bir düşüncem var. Yeterince yapmıyorum istediklerimi. Çok fazla adım atmıyorum. Yapmak istediğim şeyler adına, olmak istediğim insan olma yoluna çok fazla takılmıyorum. Daha doğrusu takılıyorum ve bir şeyler yapmadığım için kendime çok kızıyorum. Bu durumda da ya gerçekten bir şeyler yapmaya başlamam gerekiyor ya da mızmızlanmayı bırakmam.. İkisinden biri. Yoksa zamanı durduramam. Zaman çok hızlı geçiyor ve bu durum beni çok sinirlendiriyor. Uyuyarak geçirdiğim saatler için kendime çok çok fazla kızıyorum. Ve bunu yalnızca uyuduğum zamanlar yapmıyorum. Uyurken "aman boşver uyu" diyorum. Kalktığım zaman müthiş bir vicdan azabı hissediyorum. Uyurken geçirdiğim vakitte yapabileceklerimi düşünüyorum ve kendimden nefret ediyorum. Nitekim günlerce aylarca bunu yapıyorum. Sonunda baktığım zaman hala bir şey yapmış değilim. Zamanın geçip gitmesine olan bu takıntımın geçmesi gerek. Bunun için mantıklı olanı biliyorum. Mantıklı olan gerçekten götümü kaldırıp bir şeyler yapmak. Bir şeyler yapmak için dışardan yardım beklememek. Uyanmak. Az uyumak. Çok iş yapmak. İnsanın yapabilecekleri çok sınırsız ve bense bu sınırsızlıkta kendime berbat bahaneler bularak sınırlar koyuyorum. Bunu yapmayı bırakmalıyım. Ve gerçekten zamanı değerlendirmeliyim.
Bu herhalde kendimle ilgili sorunları çözdükten sonra geldiğim nokta. Çözmek kolay olmadı. Kimse için de kolay olabileceğini düşünmüyorum. Bazı insanlar var hayatımda, kendileriyle ilgili sorunların bile farkında değiller. Bunlarla yüzleşmeleri için bile belki milyonlarca -aynı- hata yapmaları gerekiyor. Milyonlarca hatanın sonunda bile başkalarını, hayatı, şartları suçlamaları gerekiyor. Yine de sorun acaba bende olabilir mi diye bir ufacık düşünce bile kafalarından geçmiyor. Bu kadar kendilerinden habersiz bir şekilde yaşarken biri çıkıp "belki de bu senin sorunun olabilir" dediğinde geri tepiyorlar. Düşünmedikleri sürece, sorunun kaynağına nasıl inebilirler? Bir sorun olduğunu bulduktan sonra bile insanın kalkan gibi etrafında oluşturdukları bütün ön yargıları bir defada yıkması gerek. Kendisiyle ilgili hayatı boyunca oluşturduğu bütün inançlarını tekrar inşa etmek üzere yıkması gerek. Kendisini en baştan oluşturmak için, bu defa doğru dürüst şekliyle, bu defa sağlam şekliyle.. savaş vermesi gerekir. Kimseyi bulaştırmadan. Kimse için değil. Kendisi için bunu yapması gerekir. Ne yazık ki çoğu insanın buna "zamanı olmaz" bunu düşünmez, önemini kavrayamaz. Sorunlarıyla yaşar, bu sorunları etrafındakilere yaşatır, veya yaşamalarını ister, yaşamadıkları zaman onlara kızar ve böylece gider..
Ben yalnızca sorun olduğunu anladığım vakti hatırlıyorum. Bir sorun vardı fakat neydi bulamamıştım ve çözene kadar yapabileceğim her şeyi yaptım. İnkar etmek dışında. Zorlu bir süreç. Kendinle ilgili problemlerin geçmişine dayandığını öğrenmek bile kabul edilmesi zor bir şey. Kendinle ilgili sorunları çözmek için kendini çözümlemek zorunda kalmak ve hatta başka birinin seni çözümlemesine izin vermek zorlu bir süreç. Ruhsal tedavi zorlu bir süreç. Deli damgası yemek kolay bir şey değil. Çok uzun bir dönem geçirdim kendimle uğraşarak. Geçmişten bu yana girdiğim saçma sapan ruh hallerini irdeledim hep. Bazı durumlardaki davranışlarım bana çok saçma gelirdi. Bir anlam bulamazdım hepsinin bir anlamı varmış. Her şeyin yüzeyde görünür olduğuna inandığım için ben bu anlamları bulamamışım. Bir nevi kendine dışarıdan bakmak. Başka bir insanın gözüyle. "Seni bir arkadaşın anlatsa hangi cümleleri kullanır?" sorusunu bile çoğu insanın kendine hiç sormadığını düşünürsek gerçekten sorulacak ne kadar çok soru varmış anlaşılabilir. Bir dolu soru, sorun, yaşanan hepsini en baştan düşünmek. Eğlenceli bir yandan. Bir yandan da çok sıkıcı. Sonuca ulaşmak için her zaman eğlenemezsin. Her zaman olmamış gibi davranamazsın. Basamaklar şeklinde düşünürsen hayatı bir basamağı atlayıp bir sonrakine zıplarsan düşebilirsin. Her adımda sakin olmalısın. Es geçtiklerini düşünüp geri dönüp eksik olan yerleri tamamlamalısın. Bu tamamlama sürecini ciddiye almalısın. Almazsan ne olur. Sürekli tökezlersin. Geri döndün tamamladın, bir diğerine devam ettin, şuan var olduğun zamana gelene kadar ki tüm pürüzleri düzelttin var sayalım. Olduğun anla ilgili de düzeltmen gerekenler olacaktır. Hayatında yoluna koyman gerekenler. Şu zamana kadar açık olmadığın bazı durumlar olacaktır. Bazı insanlara yıllardır olduğun insanla ilgili yalan söylediğini fark edersin. Seni sevsinler diye ya da huzursuzluk çıkmasın diye ya da üzülürler diye söylediğin çeşitli yalanlar. Bunlarla önce sen yüzleşirsin sonra sonuçlarına katlanmak pahasına karşındakiyle yüzleşirsin. Bu da uzun bir süreç olacaktır. İnsanları değil de kendini önemsediğini kanıtlamak olur bu. İstediklerini açıkça belli etmek. Öz güven sorunlarını yenmek. Oyalamak ve oyalanmaktan kurtulmak. Net olmak. Hepsi bu kendini bilmek ve ne istediğinden emin olmaktan sonra gelecektir. Arka arkaya.. çok uğraşmana gerek yoktur artık. Her şey netleşir. Uzun zamandır neden bulanık bir şekilde bakıyormuşum dersin. Salaklık başka bir şey değil..
Bulanıklıktan kurtulalı uzun zaman oldu. Her şeyi net görebiliyorum bazen görmek istemesem bile görüyorum. Bazen başkalarının bile görmesini sağlayabiliyorum. Onlar yine de görmek istemedikleri için görmüyorlar. Görmek de kolay kısmı. Eyleme geçirmek zor olanı. Düşüncelerini isteklerini nasıl bir hayatta yaşamak istediğine göre davranmak zor olanı. Acımasızca davranmak zorunda kalabiliyorsun. Kendine bir dolu yasak koyuyorsun. Bu yasaklarla yaşamaya alışmak gerekiyor. Ben alışmışım. Ve onlar benim doğrularım olmuş. Bir zamanlar söylemiştim.. "bütün doğruları yıkıp yerine yenilerini koymak" diye. Bütün doğrular dediklerim aslında doğru sandıklarım. Hepsini yıktım baya oldu. Yerine yenilerini koydum.. bu da bir süre önce başardığım bir şey. Ve bunları eyleme dökmek. İşte bunu başardığımı fark ettim bugün.
Kafa kurcalayan bir şeyler yok. Var mı yok mu belli olmayan şeyler yok. İstemediğim halde sürdürdüğüm bir şey yok. Yalanım yok. Kafam rahat işte. En kısa ve öz tabiri ile.. Bütün bu yazdıklarımı açıklayan tek cümle evet. Salak bir cümle gibi görünüyor, içi boş gibi sanki.. ama aynen öyle "kafam rahat"
Bu cümleyi söyleyebilmek için gerçek bir çaba gerekti benim için. Çok takıntılı olduğum için, kendi kendime çok fazla konuştuğum ve zamanında bu konuşmalara bir türlü anlam bulamadığım için. Benim bu cümleyi söyleyebilmem diğer insanlara nazaran çok uzun zamanımı aldı. Yine de söyleyebiliyorum artık. Kafam rahat. Ve bu rahat kafayı artık farklı şeylere yormalıyım.
Bütün sürüncemeler bitsin istedim. Aslında uğruna beklemeye değer şeyler, bazı insanlar içindi. Değildi aslında. Kurduğum hayaller beni öyle bir yanılsama içine sokardı. Hiç benim olmayan hayaller, bana göre olmayan hayaller. Bir bakardım kendimi içinde bulmuşum hayallerin. Halbuki benim için bir şey için beklemek çok saçma. Beklemek nedir? Her şey olacağı varsa olur. Kadercilik de değil bu. Senin zorladın diye, sen bekledin diye olmaz bazı şeyler. O kadar. Adım atmak önemli. Adım atmadan beklemek salaklık tabi. Beklemiyorum artık. Bekleyeceğim bir şey yok.. Olacaklar var ve olmayacaklar. Her şeyin farkındayım. Çünkü basit.
Aslında çoğu şeyin oturduğunu fark ediyorum bu günlerde. Gerçekten canımın istediği şeyleri yapıyorum ve sadece canımın istediği şeylerden bahsediyorum. Canım ne kadar isterse o kadar konuşuyorum insanlarla. Kendimle de. Çözümlemeye çalıştığım hiçbir şey kalmadı. Kalmamış yani.. bakıyorum da istediğim her şeyi anlamsızlaştırabilmişim. O nasıl kelimeyse işte.. Zorla anlam katmaya çalışanlara ise bir kaç cümle ile susmaları gerektiğini anlattım. Anlamsız hayallerden, anlamsız isteklerden bahsetmiyoruz artık. İhtimallerden konuşuyoruz en gerçek hali ile.
Gereksiz hiçbir insana hayatımda yer kalmadı. Benim tahammül sınırım eskiden çok yükseklerdeydi. O kadar çok tahammül ederdim ki insanlara. Ne kadar salakmışım. Şimdi bakıyorum da hiç yok. istemiyorum tahammül etmek. Çoğunlukla tahammül etmek zorunda kalacağım durumları daha en başından tespit edip bulaşmıyorum. Aynı kafada olduğum arkadaşımla bazı hayali durumları kafamızda oluşturup muhabbet ederken tek bir cümle söylerdik "hiç bulaşmam" sonra gülerdik gamsızlığımıza. Gamsız sayılamam aslında. Belki biraz.
Kaygılarımın da yönü değişti. Çoğu yok oldu aslında. Olan bu. Kaygım pek kalmadı ve bir şeyleri kaybetme korkum da doğal olarak yok oldu. Bu ikisi aynı doğrultuda. Kaygılanmak ve kaybetme korkusu. Bir zamanlar kendime zorla öğrettiğim iğneden korkmamak gibi. Korku bir şeylerin çözümü olamaz. Sadece gereksiz bir duygu. Ne fark ediyor ki korksan da, korkmasan da olacak. Önüne geçebileceğin bir şey varsa önüne geçersin, önüne geçemiyorsan durduramıyorsan korkmanın ne anlamı var ki. Sen o iğneyi olacaksın. Eee.. o zaman. Sus. 10 saniye çekeceksin sonra geçecek. Yok oldu korku. İğneyi oldum ve bitti. 8 yaşındaydım sanırım. Bir daha da korkmadım. Yetişkin korkularım için de aynı yolu izledim. Sonra hepsi geçti. Yapabileceklerimi yapıp ortamı terk etmek. Duyguları terk etmek en iyi yaptığım şey artık.
Bir iki şey daha var uğraşmam/vazgeçmem gereken. Bir tanesi zamanın çok hızlı geçmesinden dolayı hissettiğim "hiçbir şey yapmıyorum" hissi. Çünkü yapmıyorum. Yeterince yaşayamadığıma dair bir düşüncem var. Yeterince yapmıyorum istediklerimi. Çok fazla adım atmıyorum. Yapmak istediğim şeyler adına, olmak istediğim insan olma yoluna çok fazla takılmıyorum. Daha doğrusu takılıyorum ve bir şeyler yapmadığım için kendime çok kızıyorum. Bu durumda da ya gerçekten bir şeyler yapmaya başlamam gerekiyor ya da mızmızlanmayı bırakmam.. İkisinden biri. Yoksa zamanı durduramam. Zaman çok hızlı geçiyor ve bu durum beni çok sinirlendiriyor. Uyuyarak geçirdiğim saatler için kendime çok çok fazla kızıyorum. Ve bunu yalnızca uyuduğum zamanlar yapmıyorum. Uyurken "aman boşver uyu" diyorum. Kalktığım zaman müthiş bir vicdan azabı hissediyorum. Uyurken geçirdiğim vakitte yapabileceklerimi düşünüyorum ve kendimden nefret ediyorum. Nitekim günlerce aylarca bunu yapıyorum. Sonunda baktığım zaman hala bir şey yapmış değilim. Zamanın geçip gitmesine olan bu takıntımın geçmesi gerek. Bunun için mantıklı olanı biliyorum. Mantıklı olan gerçekten götümü kaldırıp bir şeyler yapmak. Bir şeyler yapmak için dışardan yardım beklememek. Uyanmak. Az uyumak. Çok iş yapmak. İnsanın yapabilecekleri çok sınırsız ve bense bu sınırsızlıkta kendime berbat bahaneler bularak sınırlar koyuyorum. Bunu yapmayı bırakmalıyım. Ve gerçekten zamanı değerlendirmeliyim.
Bu herhalde kendimle ilgili sorunları çözdükten sonra geldiğim nokta. Çözmek kolay olmadı. Kimse için de kolay olabileceğini düşünmüyorum. Bazı insanlar var hayatımda, kendileriyle ilgili sorunların bile farkında değiller. Bunlarla yüzleşmeleri için bile belki milyonlarca -aynı- hata yapmaları gerekiyor. Milyonlarca hatanın sonunda bile başkalarını, hayatı, şartları suçlamaları gerekiyor. Yine de sorun acaba bende olabilir mi diye bir ufacık düşünce bile kafalarından geçmiyor. Bu kadar kendilerinden habersiz bir şekilde yaşarken biri çıkıp "belki de bu senin sorunun olabilir" dediğinde geri tepiyorlar. Düşünmedikleri sürece, sorunun kaynağına nasıl inebilirler? Bir sorun olduğunu bulduktan sonra bile insanın kalkan gibi etrafında oluşturdukları bütün ön yargıları bir defada yıkması gerek. Kendisiyle ilgili hayatı boyunca oluşturduğu bütün inançlarını tekrar inşa etmek üzere yıkması gerek. Kendisini en baştan oluşturmak için, bu defa doğru dürüst şekliyle, bu defa sağlam şekliyle.. savaş vermesi gerekir. Kimseyi bulaştırmadan. Kimse için değil. Kendisi için bunu yapması gerekir. Ne yazık ki çoğu insanın buna "zamanı olmaz" bunu düşünmez, önemini kavrayamaz. Sorunlarıyla yaşar, bu sorunları etrafındakilere yaşatır, veya yaşamalarını ister, yaşamadıkları zaman onlara kızar ve böylece gider..
Ben yalnızca sorun olduğunu anladığım vakti hatırlıyorum. Bir sorun vardı fakat neydi bulamamıştım ve çözene kadar yapabileceğim her şeyi yaptım. İnkar etmek dışında. Zorlu bir süreç. Kendinle ilgili problemlerin geçmişine dayandığını öğrenmek bile kabul edilmesi zor bir şey. Kendinle ilgili sorunları çözmek için kendini çözümlemek zorunda kalmak ve hatta başka birinin seni çözümlemesine izin vermek zorlu bir süreç. Ruhsal tedavi zorlu bir süreç. Deli damgası yemek kolay bir şey değil. Çok uzun bir dönem geçirdim kendimle uğraşarak. Geçmişten bu yana girdiğim saçma sapan ruh hallerini irdeledim hep. Bazı durumlardaki davranışlarım bana çok saçma gelirdi. Bir anlam bulamazdım hepsinin bir anlamı varmış. Her şeyin yüzeyde görünür olduğuna inandığım için ben bu anlamları bulamamışım. Bir nevi kendine dışarıdan bakmak. Başka bir insanın gözüyle. "Seni bir arkadaşın anlatsa hangi cümleleri kullanır?" sorusunu bile çoğu insanın kendine hiç sormadığını düşünürsek gerçekten sorulacak ne kadar çok soru varmış anlaşılabilir. Bir dolu soru, sorun, yaşanan hepsini en baştan düşünmek. Eğlenceli bir yandan. Bir yandan da çok sıkıcı. Sonuca ulaşmak için her zaman eğlenemezsin. Her zaman olmamış gibi davranamazsın. Basamaklar şeklinde düşünürsen hayatı bir basamağı atlayıp bir sonrakine zıplarsan düşebilirsin. Her adımda sakin olmalısın. Es geçtiklerini düşünüp geri dönüp eksik olan yerleri tamamlamalısın. Bu tamamlama sürecini ciddiye almalısın. Almazsan ne olur. Sürekli tökezlersin. Geri döndün tamamladın, bir diğerine devam ettin, şuan var olduğun zamana gelene kadar ki tüm pürüzleri düzelttin var sayalım. Olduğun anla ilgili de düzeltmen gerekenler olacaktır. Hayatında yoluna koyman gerekenler. Şu zamana kadar açık olmadığın bazı durumlar olacaktır. Bazı insanlara yıllardır olduğun insanla ilgili yalan söylediğini fark edersin. Seni sevsinler diye ya da huzursuzluk çıkmasın diye ya da üzülürler diye söylediğin çeşitli yalanlar. Bunlarla önce sen yüzleşirsin sonra sonuçlarına katlanmak pahasına karşındakiyle yüzleşirsin. Bu da uzun bir süreç olacaktır. İnsanları değil de kendini önemsediğini kanıtlamak olur bu. İstediklerini açıkça belli etmek. Öz güven sorunlarını yenmek. Oyalamak ve oyalanmaktan kurtulmak. Net olmak. Hepsi bu kendini bilmek ve ne istediğinden emin olmaktan sonra gelecektir. Arka arkaya.. çok uğraşmana gerek yoktur artık. Her şey netleşir. Uzun zamandır neden bulanık bir şekilde bakıyormuşum dersin. Salaklık başka bir şey değil..
Bulanıklıktan kurtulalı uzun zaman oldu. Her şeyi net görebiliyorum bazen görmek istemesem bile görüyorum. Bazen başkalarının bile görmesini sağlayabiliyorum. Onlar yine de görmek istemedikleri için görmüyorlar. Görmek de kolay kısmı. Eyleme geçirmek zor olanı. Düşüncelerini isteklerini nasıl bir hayatta yaşamak istediğine göre davranmak zor olanı. Acımasızca davranmak zorunda kalabiliyorsun. Kendine bir dolu yasak koyuyorsun. Bu yasaklarla yaşamaya alışmak gerekiyor. Ben alışmışım. Ve onlar benim doğrularım olmuş. Bir zamanlar söylemiştim.. "bütün doğruları yıkıp yerine yenilerini koymak" diye. Bütün doğrular dediklerim aslında doğru sandıklarım. Hepsini yıktım baya oldu. Yerine yenilerini koydum.. bu da bir süre önce başardığım bir şey. Ve bunları eyleme dökmek. İşte bunu başardığımı fark ettim bugün.
Kafa kurcalayan bir şeyler yok. Var mı yok mu belli olmayan şeyler yok. İstemediğim halde sürdürdüğüm bir şey yok. Yalanım yok. Kafam rahat işte. En kısa ve öz tabiri ile.. Bütün bu yazdıklarımı açıklayan tek cümle evet. Salak bir cümle gibi görünüyor, içi boş gibi sanki.. ama aynen öyle "kafam rahat"
Bu cümleyi söyleyebilmek için gerçek bir çaba gerekti benim için. Çok takıntılı olduğum için, kendi kendime çok fazla konuştuğum ve zamanında bu konuşmalara bir türlü anlam bulamadığım için. Benim bu cümleyi söyleyebilmem diğer insanlara nazaran çok uzun zamanımı aldı. Yine de söyleyebiliyorum artık. Kafam rahat. Ve bu rahat kafayı artık farklı şeylere yormalıyım.
Yorumlar
Yorum Gönder