Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

korkudan hoşlanmıyorum.

Hepimiz korkuyla yönetilmeye karşıyız ya. Korkutulduğumuz, tehdit edildiğimiz ortamlarda huzursuz hissediyoruz. Güven hissedemiyoruz. İnsanlar bizi kaybedeceklerimizle tehdit ediyorlar. Aslında bizim olanlar mı değil mi bilmediğimiz ama görünürde "sahip olduklarımız" la. Genelde bunlar huzuru kazanmak için gözünü kırpmadan korkuya karşı durup "kaybetmen" gereken şeyler. Zaten eksikliklerini gördüğünde benim değillermiş ki.. diyorsan problem yok. Dayanıyorsan kaybetmemek için, bazı şeylerin bağımlısı bazılarının da kölesi olmak için hazır olmalısın. Hayat bu. Hayatın gidişatı bu. Çalışma hayatının, insan ilişkilerinin hatta aile ilişkilerinin bile düzeni bu. Korkutmak. Beni kaybedersin der annen, bazı söylemlerinin "alt metninde" bu yatar. Ya da arkadaşların... Onları kaybetmemek için bazı doğruları kendine saklamak istersin. Korktuğun sürece kaybedeceğini bilirsin.

Korkmadığın zamanlar da var. Aslında hep olması gereken. Fakat bazen bir seçenek gibi önüne sürülen korku. O korku kayboluyor, uzaklaşarak yok oluyor benden. Korkudan kaçarken çoğu şeyden de kaçıyorum. Denemekten. İstemekten. Değiştirmekten. Farklılıktan. Kendimden ve vereceğim tepkilerden. Geçen söylemiştim, bitirmek zor gibi görünüyor aslında başlamak ona bin basar. Bitirirken neye adım attığını biliyorsun. Belirsizlik yok. En kötüsünün olabileceğini düşünüyorsun. Çok acı çekeceğini... Ya da normal olacağını. Bilinçli bitirilmiş her şeyde yolun sonu senin huzurlu hayatına çıkar bu bir gerçek. Ama başlamak? Asıl bitirmek başlamak. Normal giden hayatını bitiriyor ve bir yenisine başlıyorsun. Bu kadar abartı görünüşünün sebebi benim. Ben bunu bu hale getirip bu kadar büyüttüm. Bitirince kendi hayatıma dönmüş olmam, başlayınca hayatımı terk edecekmişim hissini veriyor. Ne yazık ki.

İşte bu huzurlu hayatta her şeyin olduğu gibi kalması için çabalarsın. Aklına gelen "ama, belki, acaba" düşünceleri de aklına geldiği hızıyla yok olur. Bazen de yok olmaz. Belki huzurlu hayatta yapılacak bir değişiklik o huzura kardeş bir huzur getirir. Böyle bir şeyden bahsetmek benim için çok zıt. Tek başına bulunur huzur. Tek başına özgürdür insan. Başka bir insan ona ancak rahatsızlık getirebilir. Ancak zorluk getirebilir. Diyorum fakat bazen ütopik hayatıma eşlik edebileceğini gördüğüm zamanlar oluyor. Kafa uyumu çok basit. Bir de korku var. Korku çok şeyi ele geçirmiş bende. Hayatımda ki anlamlı ne varsa bir yere dayandırmışım. Yaptığım her şeyin sebebini harika açıklayabiliyorum. Adımlarım belli ve beklendik. Şaşırmıyorum, şaşırtmıyorum. Ama belki de ilk kez dürüst olamıyorum. Çünkü korkuyorum. Dürüst olmaya başladığım an her şey tersine dönecekmiş gibi. İlk defa kendi istediklerimi söylemiyorum. Kendi planlarımı söylemiyorum. Kafamda yarattığıma aykırı bir şey gelirse korkumdan. Yapamıyorum.

Bunları bile ativan etkisiyle yazabildiğime eminim. Tam da göremiyorum ekranı, gözlük şart. Benim istediğim hayat çok güzel görünüyor. Bağ kurmak. Beyinsel bir bağ kurmak bana güzel geliyor. Her şeyi söylemeden, her şeyi yazıp çizmeden, kesin kararlar vermeden, gelecek planı yapmadan, bahanesiz çıkışa olanak veren bir hayat. Böyle bir hayat düşünüyorum. Ve istiyorum. Tek korkum bu bir ilişki. Kız erkek ilişkisi. Ben onu istemiyorum. Çünkü tanımı, yaşanış şekli, gidişatı bunu yaşayan insanları sevmiyorum. Sevmemek bile değil.. Korkunç derecede üzülüyorum. Bir kapana kapanmışlar ve çıkamıyorlar çünkü kapanın içerisinden hayat onlara çok korkunç görünüyor. Aslında değil. Ama bana nasıl bir kapan verilirse verilsin ben onun içerisine giremem. Vazgeçilmeyecek bir şeyler yaşamaktan korkarım. Vazgeçemiyormuşum gibi davranmak istemem. Çünkü yalan olur. Şuan da yalan söylüyorum istediğim şey çok açık fakat söylüyorum. Çünkü istediğim şeyin tanımı yok, bunu daha önce yaşayan insan görmedim. Daha önce mutlu olunabilecek bir durum görmedim bu düşündüklerimle.

Daha başlangıç olan bir plan bu kafamdaki. Asla anlatılmayacak, teklif edilmeyecek olması da gidişatına göre yaşanması esas olan bir plan olduğu için. Gelişine yaşayarak. Birbirine geçmiş iki çember değilde, birbirine teğet duran iki çember olarak yaşamak. İkisi de birbirine zarar vermeden dönüyor. İkisinin de gideceği ayrı yolları var ve diledikleri zaman o yola yuvarlanabilirler. Hızlı ya da yavaş. Gidebilirliğinin teğet durduğu çemberle bir ilgisi olmayan. Bu fikir her ne kadar sağlıklı geldiyse bile öyle bir kapatmışım ki düşünceleri. Açamaya başladıkça bile korkuyorum. Dehşete düşüyorum. Uzak kaldığım her şey şuan ben yaşamamışım gibi geliyor. O kadar olmamış. Olmayacak, olamaz. İçine doğru giriyorum bu durumun farkına varmak istiyorum ama yine aynı şeyi yapıyorum "yokmuş gibi davranıyorum" hislerime. Haklıyım da. Varlığı yokluğu pek ayırt edilebilir değil. Nasıl ki hissetmek. Emin değilim. Olmazsa olmaz, olabilir mi? Hiç olmadı ki.

İşin bok tarafı ben bunu yazıyorum. İzlediğim film hakkında oturup yazacakken benim bunu yazasım geldi. Çünkü bunu düşünmeye başladım. Tam olarak neyi istediğimi anlamaya çalıştım. İstediğim şeye isim koymaya çalıştım evet yaptım. Ve yok. Öylesine bir şey olabilir, alışveriş olabilir, hissiyat alışverişi, ihtiyaç alışverişi, dokunmak, ön görmemek, bilmek olabilir, dürüstlük alışverişi olabilir, öylesine bir şey işte. Yine de önemli bir şey olabilir hayatta. Başlangıcı olan bir şey olur. Gelişmesi güzel olursa devam edebilir. Canının sıkıldığı ana gelene kadar basitliğiyle ve güzelliğiyle kalacak. Yüksek ses olmaz ve sana yeter. Bana yeter. Yetmediği an olur, ya atlatabilirsin ya da gidebilirsin. Zorlanma olmayan. Çabalama olmayan. Beklenti olmayan. Sıradan, standart. Kim kırılabilir ki. Kim üzülebilir. Kim istemeyebilir ki. Anlatması zor, yaşanması en kolay şeyi istiyorum. İsterken korkuyorum ama korkumdan nefret ettiğim için önce onun gitmesini istiyorum. O giderse görebilirim. Kafamda oluşturduğum bu minik, ütopik hayat işleme konulabilir mi. Mide kramplarını atlayarak, boş konuşmaları atlayarak, sadede gelebilir miyim. Sadette huzurumu sabit tutabilir miyim. Tutamazsam gidebilirim. Ya da bu istekler olmazsa gidebilir miyim. Çok umursayamam. Biliyorum. Kendimle çözdüm bunları daha önce.

Şuan ki durum rahatsız etmiyor. Şuan ki durumum iyi. Huzurlu. Yeterli. Her şeyim yerli yerinde. Akıl sağlığım da dahil. Sadece bir şeyler dürtüyor beni. O dürtüye güveniyorum genelde ben ve zaten çok zor gelir. Fakat benden alakasız konmuş kurallar var. Görülmez kurallar. Görünmez gereklilikler. Görünmez planlar. Görünmez bir gelecek beklentisi. Benden ayrı, benim dışımda gelişenler var. Korkutucu olanlar. İnsanların soruları var. İnsanların sığ beyinleri var. İnsanların düşünceleri çok sınırlı. İnsanlar anlamıyorlar. İnsanlara anlatmak zorunluluğum yok ama yine de... İstediğim şey için bütün bu insanlara ihtiyacım yok. Hiç kimseye ihtiyacım yok. Güzel anlar istiyorum. Güzel geçen geceler, gündüzler. Ve bu kadar. Güzel geçmeyen geceleri-m, gündüzleri-m bile yok artık. Yalnızca biraz paylaşım istiyorum. Bu paylaşımı herkesle istemiyorum. Bu paylaşımı hiç kimse ile istemiyorum. Sadece paylaşmam gerektiğini biliyorum ve bunu yapabileceğimi biliyorum. Ve bunun çok eğlenceli olabileceğini biliyorum. Farklı olabileceğini biliyorum. Dilediğim kadar kendim olabileceğimi biliyorum. Sanki bir dolu üst üste giyilmiş kılıftan kurtuluyormuşum gibi hissediyorum. Bu his güzel. Bu hisle kalmak bile güzel. Bunu nadir hissettiğim kesin. Nadir olması bunu tek başıma bulmamış olmam. Yardımlarla fark etmiş olmam. Fark ettim evet. Bazı aynı sandığım şeyler ve iğrendiğim şeyler ve bulunmak istemediğim durumlar tek seçenekli değilmiş. Varmış başka bir yolu. Farkında olmadan bana gösteriyor. Bense düşünüyorum işte. O seçeneğin var olmasını bile görmek o konuları attığım, ışıklarını kapattığım odada bir mum gibi yanıyor. Elde değil ki görmemek. Elde değil ki istememek. Güzel bir paylaşımı kim istemez. Güzel şeyler, hali hazırda güzel işte. Bir de onları paylaştığında! İşte o zaman hayatın sana vermesi gereken o enerjiyi almamak mümkün değil. Benim doğal ürettiğim enerji biraz sıkıcı da. Yetiyor ama sıkıcı. Öyle güzel bir enerjiyi almak isterim ben.

O zaman belki oluru vardır diyebilirim. Rahatsızlığın olmadığı insan ilişkileri kurulabilir. Sessizliğin batmadığı insan ilişkileri kurulabilir. Garip yanlarının garip olarak algılanmadığı insan ilişkileri kurulabilir. Salak yorumlara "baka kaldığın" ilişkiler dışında. Elini ayağını nereye koyacağını bilemeyen insan görmeden. Sadece güzel olanların paylaşıldığı ve kötü herhangi bir şeye yer vermeyen bir ilişki. İlişki ulan işte. İlişki. Milyar laf etsem de istediğim bu. Benim istediğim şekliyle. Yeni modeliyle. Sıradan ilişkilere, olması gerekenlerin çok abartıldığı, sıradan ilişkilere de bakış atmak istiyorum. Bakın bir de böylesi var diye. Eğlenerek. Huzurlu kalarak. Kusmadan, bıkmadan, zarar vermeden, kızmadan, avuçlarını-dişlerini sıkmadan, söylememen gereken hiçbir şeyin olmadığı bir ilişki. Düşünsene? Ben düşündüm.

Bunu geçenlerde ciddiye almıştım. Gerçekten olabilecek bir şeydi fakat deneysel olduğu kesin, çünkü deneyin haberi yoktu. Bahsedilmedi, standart bir şey olacağını hissetti yalnızca. Herhangi bir değişikliği sezmedi, sorgulamadı, düşünmedi. Ve tabii o şekliyle olmadı. Denekte zaten zeka geriliği çıktı.

Sanırım bunun bir kısmını en yakın arkadaşımla yaşıyoruz, paylaşıyoruz birlikte ama paylaşımlarda ki zevk kimin paylaştığına göre bir hayli değişiyor olsun. Paylaşmamıza dur diyen bir şey değil. Elimizden geldiği kadar bu standart, yalansız, düz, eğlenceli ilişkili sürdürüyoruz.
Yani bu da %35 oluyor demek.

Korkularıma söz geçirebiliyorum az çok. Anlık gelenleri halledeceğim. Bakalım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.