Her şeyin üstüne geldiği -en çok da duvarların- günler oluyor. Sanki bir boktanlık olmuş fakat sen tanımlayamıyorsun bir türlü ne olduğunu bulamıyorsun ama sanki göğsünün üzerine fil oturuyor gibi hissediyorsun. Bazı günler var öyle. Sanki her şey çok kötü ve asla düzelmeyecek durumda. Çaresizlik çok hissedilir. Sıkışmış kalmış gibi hissedersin. Öyle bir gündür ki sanki dünyada yapılacak her şey bitmiş gibi. Hiçbir şey zevk vermez ve hatta şu zamana kadar hiçbir şeyden zevk almamışsın bir daha da alamayacaksın gibi. O günler baya bir boktandır. Bu günlerin en garip olan kısmı şudur, ortada elle tutulur bir problem olmaz. Regl olmak, işsizlik, sevgiliden ayrılmak vs. yoktur. O zaman genelde bir şey yapamadığın için kızarsın kendine çünkü hiçbir şey yapmak istememenin sonucu doğal olarak hiçbir şey yapmadan öylece durmaktır. Seni yiyen şey o aslında. İlla ki bir şey yapman gerektiğine olan inancın seni yer. Hiçbir an boş geçmemeli düşüncesi yer seni. Evden çıkmak istemezsin fakat çıkman gerektiği hissi seni bunaltır. Çözdüm ben geçen gün.. Çözümü hiçbir şey yapmamak. Biraz farklısı.
Hiçbir şey yapmazken neden hiçbir şey yapmadığını sorgulamamak. Hiçbir şey yapmak istememenin anormalliğini düşünmemek. Kendini zorlamamak, zaten içinde olduğun çıkmazda kendini daha çok boğmamak. Bırakabilirsin. Bırak yapma hiçbir şey. Yatıp tavanı izlemek de bir şey yapmak. Day dreaming de bir şey yapmak. Yeterli bile aslında. Ne kadar verimli olabilirsin ki o an. Film açsan 2. dakikası kafan başka yerde, kitap okusan sayfayı bitirdiğinde başa dönersin, yazmaya kalksan ne kadar sıkıldığını yazmaktan daha çok sıkılabilirsin. Biriyle konuşup anlatmak kafa dağıtmak zaten içinden gelmez. Yorgunsan harika, uyuyabilirsin. Yorgun değilsen uyumaya çalışmak intihar olabilir. Zorlamayacaksın. Yatıp tavana bakabilirsin. Düşünebilirsin. Hatta hadi çok polyanna olayım, güzel şeyler düşünebilirsin. Ne istiyorsan onu düşünürsün. Kaptırıp gidersin. Hikayeler, senaryolar, film, dizi, kitap çıkar o düşüncelerden.
Çocuklar bu hislere kapılmaz. Çünkü onlar hayal kurmayı bir iş olarak farkında olmadan yaparlar. Oyuncaklarıyla oynayan bir çocuk kendi kendine konuşur, sallamaz onun ne kadar saçma olduğunu. E doğal olarak bunalımdan bunalıma koşmaz çocuk. Kaygısı yoktur. Endişelenmez. O an herhangi bir şey yapıyor olmak yeterlidir onun için.
Ben buldum bunu kendim için. Çok derin düşüncelerle araştırmadım tabii. Bu sıra bu bunalma fazlalaşınca mecbur kaldım.
Uyumaya çalışmak gibiydi çünkü. Uykun yok. Sabahlamaktan artık gına gelmiş. Uyumaya çalışıyorsun çünkü uyuman gerektiğine inanmışsın. Nedense? Ta ki sabaha kadar uğraşırken bir yerden sonra eeh yeter be deyip uyumuyorum lan diye kalkıyorsun yataktan. Bu da aynısı işte. Kastır kastır bir şeyler yapmak için. Yahu içinden gelmiyor işte. Bırak. Ne zorluyorsun. Bırak git düşün. Yat öylece. Sanki kansere tedavi bulacaksın da boş durduğun her vakit kayıp mı? Bu kadar endişelenmeye gerek yok. Zaman geçiyor diye bu kadar kendini parçalamaya gerek yok. Çoğu şeye olmadığı gibi buna da gerek yok.
Bugün denedim bunu. Çok acayip işe yaradı. Şimdi uyumaya çalışıp uyuyamadığım zaman anladım ne yaptığımı. Bilinçli değildim fakat sadece eeh yeter be dediğimi hatırladım. Aynı "eeh yeter be" stratejisini çoğu şeyde kullanıyorum ben. İnanılmaz faydalı oluyor.
Çok ciddi durumlar hariç. Yani gerçekten ama gerçekten yapman gereken şeyler hariç, gerçekten bulunman gereken yerlere gitmek hariç, gerçekten çözmen gereken problemler hariç "eeh yeter be" dediğin zaman puf diye bütün kaygılar yok olabiliyor.
Buna bazı zamanlar siklemezlik diyorlar. Bense sağlıklı olmak diyorum. En azından sağlıklı kalmaya çalışmak olabilir. İşe yarıyorsa yapmaman için bir sebep olamaz.
Sevdim bunu.
Bazen orada burada birileri sinirlerini bozar, bir laf söyler ve gıcık olursun ama fazla da değer verdiğin birisi değildir. Ya da aslında konuşmakla, anlatmakla, tartışmakla bir yere gelemeyeceğini bilirsin ama insan oğlu işte denemek istiyor. Bir dürtü oluşuyor "göt etmek isteği" adı altında. Bazen de sadece gereksiz bir sinir oluyor. Gıcık oluyorsun sadece ama sebepsiz. O zaman da bu eeh yeter be yerine siktiret taktiğini uyguluyorum. O an içimden hissederek bir siktiret diyorum. O zaman da puf diye yok oluyor o anki şiddetli zarar verme isteğim. Ya da tartışma ya da daha çok moral bozma, kötü bir ortam yaratma isteklerim. Kolay aslında. Zor değil. Kimsenin yapmamasına çok şaşırıyorum aslında çok fazla insan yapsa, bir şeyleri ciddi bir problem değilse siktiretsek, trip atılmaz kimse kimseyle kolay kolay tartışmaz, kimse kimseyi kırmaz. Hayat bayram falan olabilir hatta. İnsanlar o kadar iğrenç mahluklar gibi görünmez. Güzel çözüm. Şehir suyuna xanax katmak ya da her sabah lustral almayı zorunlu kılmak da çözüm olabilir. Sakinliğin, sakin olmaya çalışmanın her türlüsü çözüm olabilir. Her şey için. Savaşı bırak kavga çıkmazdı yemin ediyorum.
"Eeh yeter be" den nerelere geldim. Canım sıkılmış. Sıkılınca konuşmak birilerinin kafasını açmak yerine yazmak daha mantıklı. Bu saatte birini arayıp bunları anlatsam herhalde gerçek "siktiret" i duyabilirirm. Ya da "siktir git" daha mantıklı olur bu durumda bana. Neyse sktirip gideyim ben en iyisi.
Yorumlar
Yorum Gönder