Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Hatırlatayım dedim.

Saçın ıslak uyumak, terli terli soğuk su içmek, klimayı açıp altına oturmak, ayakları üşütmek, güneşin altında kafayı açıkta bırakmak. Ne olur bunları yaparsak? Hasta oluruz. Hayvan gibi içersek, sarhoş oluruz. İçkileri karıştırırsak, kusarız. 1 saatte 2 litre su içersek, çişimiz gelir. Kesin gelir. Çok kahve iç, uyuyamazsın. Ayran içersin, uykun gelir. Apranax'a aban miden çöksün. 4 hafta yemek yemezsek, 1 hafta su içmezsek ne olur? Ölürüz. Basit bazı şeyler, direk sonuca götürüyor. Bazı şeyler de çok kesin başka alternatif yok. Olacaklar fiziksel olduğunda ne kadar harika aslında. Biliyorsun. Hızlı giden bir arabanın önüne atmazsın kendini, köprüden atlamazsın çünkü en iyi ihtimali bile çok aşırı kötü. Bunları öğrendiğimiz zamanı, öğretildiğini bile hatırlamıyoruz. Neden hatırlayalım ki? Bunlar bizim yaşamımızı sürdürebilmemiz için ve kolay sürdürebilmemiz için gerekli bilgiler. Ve gerçekler. Altında belki, bazen olanlar vardır. Biraz azı biraz çoğu vardır. Her türlü kaçarız.. Kimse zarar gelsin istemez. 

Bir de bunları kendimiz için düşünmekle kalmayız. Başkaları için de düşünürüz. Kimse yakınındaki birinin üşütmesini hasta olmasını istemez. Ne kadar yakın olduğuna göre değişebilir. İyi bir insan olduğuna göre yakınlık çevresini önemsemen de değişir. Tanımadığın insanın ölmemesini istemezsin bunun için özel bir çaban ya da özel bir duan olmaz tabi. Fakat ölmesi, zarar görmesi için de olmaz. Yine ne kadar iyi kalpli olduğuna göre bu katlanır ve ya azalır. 

Bunlar bu kadar basitken. Ruh ve akıl sağlığı konusunda tam tersi olmamıza çok şaşırdım. Sorun kimsenin kimseye ruhsal bir zarar verip vermemesi değil. Kimsenin sorumluluk almaması değil. Kimsenin bu kadar umursamadan birbirini kırması, üzmesi, yalan söylemesi işte bilumum ne kadar kötülük varsa yapması değil. Kimsenin "neyin iyi, neyin kötü" oluğunu bilmemesi. Hem kendilerine yapmaları gerekenler açısından hem de başkalarına. Doğru ve yanlışın karışması. Hatta baya karışması. Hep bu muhabbetlerden çıkmış bir kanı. İnsanlardan bire bire gelen bir veri. Kimse ne yapacağını bilmiyor ya lan! Umursamıyor tamam da. Aynı zamanda hep aynı cevaplar içerisinde dönüp duruyorlar. Ne biliyim bir sorunun kafalarında 8 tane cevabı var. Bir sorunu çözmenin 20 yolu var. Hepsi yapılabilir onlara göre.. Fakat bakıyorsun asıl çözüm daha ihtimaller dahilinde bile değil. Çünkü bize bu öğretilmemiş. Çünkü biz o konuda hiç eğitilmemişiz. Sorumluluklar yüklenmemiş. Yani anadan doğduğumuz halimizle 30 yaşımıza geldiğimizde bile, 200le giden bir araba gördüğümüzde önüne atlama ihtimalimiz var. Ya da birisi atlarken dur dememe ihtimali. Çok korkunç aslında. Bunu 20 yaşında görürsün ya da 30 ya da hiç. Ama görürsün, ufakları var, görünmezleri var. Sonra bakıyorum diyorum neden herkes hasta? Neden herkes kafayı sıyırmış. Neden herkes bunun sebebini bilmiyor, hasta olduğunu bile bilmiyor. Çünkü biz neyin zarar neyin değil olduğunu bile bilmiyoruz. Hiç görmediysen gözün kapalı gidiyorsun otobanda. Çarparsa sıçtın. Sürekli saçın ıslak yatmak gibi de olabilir. Hemen hasta olmazsan da, hemen ölmesen de, sinüzit olursun. Belki sonra. Ruh ve akıl! Önemli hem de çok. 

Eğitimi nedir bilmiyorum. Fakat önce kendine neler yaptığını düşünerek başlayabilirsin. Mesela ateşe elini yaklaştırınca bir daha ateşi gördüğünde direk üstüne oturma ihtimalin var mı? Yok. Ama öncesinde bir yaklaşıp kaçman gerekiyor? Yani yavaş! Her şey yavaş. Düşünerek. Algılayarak. Kendine yapacağını.. Neler hissedeceğini. Ya da hissetmeyeceğini. Sonrasında yapacağın şey, az yaktı diye bekleyemezsin çünkü sonra yanarsın. Kaç. Evet. Git ne bileyim. Ne yapıyorsan onu yapmayı bırak ve tam tersini yap. O kadar. Böyle böyle belki önce kendini hasta olmaktan, sonra başkalarını hasta olmaktan ve hatta belki başkalarını hasta etmekten kurtulabilirsin. Dünya bir kaç ruh ve akıl hastasından ya da onları tetikleyecek bir kaç şeyden kurtulmuş olur. Ve bizler "en önemlisi sağlık" derken ciddiyiz. Fakat sadece fiziksel sağlık aklımıza geliyor. Başka bir şey yokmuş gibi. Hatırlatayım dedim.. Var!

Asla olmaz dediğimiz şeyler ufak bir tetiklenmeye bakar. Asla hissetmeyeceğim sandığın şeyleri hissedersin, asla kendini yaparken görmeyeceğini sandığın şeyleri yaparken bulursun.. Şok olursun. Ne oldu lan dersin. Aslında çok basit, hastalık. Gerçi o saatten sonra o kadar basit değildir.. Neden? çünkü kimse sebebini bilmiyor. Sonra ara ki bulasın. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...