Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Söylesem tesiri yok.

Bir yazasım var, bir de fena susasım var. Konuşup arkasından günlerce kaçasım da var. Söylemek istediklerim ve ağzımdan çıkanlar bazen beni dehşete düşürüyor. Yalancı oluyorum ben de, bazen. Sadece kırmamak amaçlı ve nefret ediyorum bu durumdan. Hani bir laf vardır "bi şey söylicem ama ben kötü olcam" diye 2 gün içerisinde bu lafı sanırım 99 defa geçirdim kafamdan ama onu bile söyleyemedim. Yalnızca bir defa "öf" dedim. Bir kez de çok güzel sustum. Belki anlatabilmişimdir diye düşünürken.. Fakat düşündüğümü söyleyemememin sebebi nasıl ki "anlamayacaklar" ise aynı şekilde öflerken de biliyorum. Susarken de. Neyse problem değil bitti gitti. Sadece sıkıldım. Çok sıkıldım. Söyleyememekten, soramamaktan, sorgulayamamaktan. Baya baya çok şeyden. 

Kendi kendime boku yemişsin sen diye düşündüm. Bunu da baya düşündüm. Çünkü artık gerçekten hiç sevgi beslemiyorum. İçimde gram sevgi kalmadı. Kedim Cookie hariç. Sanırım onun suçu var bu durumda o kadar çok sevdirdi ki kendisini galiba olabilecek tüm sevgim toptan ona gitti. Geri kalanı için de pek bir şey kalmamış. Sevmeden zor ama.. Baya zor. Sevmek zorundasın gibi sanki hayat. Biraz sevmeye çalışmalısın gibi. Benim ise şuan en ağarından bir ilaç alıp gerizekalı bir gülümsemeye sahip olmam gerekiyor. Bazı zamanlar özellikle. Çünkü gülebilmek için insan kendi kendine yırtınır mı? 

Muhabbet etmek nedir mesela? Paylaşmak nedir? Konuşmak, iyi vakit geçirmek. Eşşek kadar adamlar bütün gün oturup ne yapar? Zaman nasıl geçirilir? Ortak bir nokta yoksa, ben hiçbir hislerini paylaşamıyor, hiçbir isteklerini anlamıyor, hiçbir üzüntülerine üzülmüyor, mutlu oldukları şeyleri salakça buluyorsam.. Muhabbet nedir? 

- Geçen hani şu oldu ya..
- Evet, oldu. (nokta bak. nokta önemli)

Bu mu? 

- Geçen bir film izledik ya hani bi sahne vardı hani..
- Evet, vardı. (nokta var)

Şöyle de bir şey var hayatta. Muhabbet ederken keyif almak. Vardı ya da. Ne biliyim yok muydu? Daha mı eğlenceliydik eskiden ya da daha mı sallamaz. Büyüdükçe istekler, endişeler değişince mi değiştik. Aynı hayatı yaşıyoruz ya lan. Ne kadar değişecek. En fazla sizin hayallerinize "plan" deniyor. Benim hayallerim ise hala benim hayallerim. Aramızda ki fark bu kadar. Ne zaman kaybettik bir şeyler hakkında konuşmanın verdiği zevki. Bir şeyler ama. Uzun süre üstüne konuştuğumuz "bir şeyler". Herhangi olan bir şeyler.. Plan değil. İnsanlar değil. Olan durum değil. İki dakika önce yaptığımız, iki dakika sonra yapacağımız şeyler değil. Ne biliyim.. Neler istediğimiz mesela. Neler var şu hayatta mesela. Afrikada ki açlar mesela. Yok değil de. Çok fazla şey var. Bitmezdi eskiden muhabbetler. Uyunurdu muhabbet ortasında. Muhabbetten yorulurduk. Ertesi güne kadar konuşacak milyar tane konumuz olurdu. Düşünürdük belki ondan mı? Eskiden düşünürdük. Plan yapan obsesif insanlar değildik. Her şey bu kadar ciddi ve gerçek ve olacaklardan ibaret değildi. Hala değil. Bana değil. 

Pişmanlık doldu içime. Anlatamadıklarımdan, söylemediklerimden, düşündürtmek isteyip "neyse hiç bulaşma" dediklerimden. Bırak bazı şeyler öyle olduğu gibi kalmalıdır, demekten. Midem bulandı. Sonra müzik dinledim. Kendim. Dinlerken de camdan baktım, gökyüzünü izledim. Bulutlar siyahlı beyazlı, yolda olunca sürekli değişiyorlar. Sahneler gibi. Güzel oldu. Bunu 2 saat yapmışım. Uyudum sanmışlar ben bile uyudum sandım fakat aslında yalnızca hayal aleminde eğleniyordum. Bunun ne kadar güzel bir şey olduğunu paylaşmadım. Bazı şeyleri paylaşmadan önce duvara çarpıp sana geri dönüp dönmeyeceğine bakman gerek. Ben baktım, sonra sustum. 

Yani sevgili günlük. Çok güzel bir günün içerisinde ben baya bir fazla düşündüm. Yine insanlar hakkında. Yine neden böyleler hakkında. Yine iç sıkıcı farklılıklarımız hakkında. Yine aradığını bulamamak, işte hayat neden böyle, niye bu kadar uzağız, kafaların arasındaki uzaklık en uzağıdır falan mı ne skimdi onlar hakkında. Niye bu kadar ayaklarım yerde, kafam da bulutlar da! hakkında. Düşündüm. 

2 günde toplam 2 saat uyudum. O iki saatin içerisinde 6456 defa uyandım. Beynim her zamanki yerinde değil. Zaten sanmıyorum benim beynimin sabit bir yeri olduğunu. 

Aklımda bir koca laf. Kocaman bir laf. İçerisinde şurada anlattığım ve hatta şu zamana kadar anlattığım, anlatmaya çalıştığım, anlamaya çalıştığım hayatta ne kadar açıklanamaz boşluğum varsa özetleyen. Söylenip üzerine benim susacağım bir laf. 

SÖYLESEM TESİRİ YOK. SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL. 

oh be. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...