Kendimi bildiğim an, hangi ansa artık bilmiyorum hep bir konuyla mücadele ettim. İnsanlarla ve onlarla olan ilişkilerimdeki sorunlarla. Sürekli aynı şeyleri sorguladım ve aynı cevaplara vardım. Her defasında bana aynı soruları sormamı sağlayacak başka durumlar çıktı. Sürekli aynı şeyleri yaşamanın sebebini aramaya başlamıştım. Normal değildi çünkü bir insanın hep aynı durumların içerisinde kendini bulması. Daha sonra insanlara baktığım zaman onların da aynı durumlarda kendilerini bulduklarını gördüm.
Biz kendimizi aynı durumlarda buluyoruz çünkü aynı olan bir şey var o da karakterimiz. Asla değişmeyecek bir şey varsa o da yine karakterimiz. Durumlar etrafımızda şekillenirken bizler aynı insanlarız, aynı tepkileri veriyor, aynı isteklerle yaşıyor, farklı davrandığımızı düşünüyor olsak bile durumu aynılaştırıyoruz. Bunu yapan biziz. Bunu değiştiremeyeceğimi gördükten sonra biraz daha rahatladım. Bunda değiştirebileceğin "yaşamaktan vazgeçmek" ile olur. Başarabilirsin sana kendini iyi hissettirmeyen her şeyi yaşamamayı tercih etmek akıllıca oluyor. Bu da değiştirebilme gücünü ve sana iç huzuru verebilecek yegane yeti.
Yaşamamayı tercih ettikten ve düşünmeye kafa yormaya devam ettikten sonra, tercih kısmı büyüyor. Büyüdükçe insanlıktan, onları çözmeye, değiştirmeye, düzeltmeye çalışmak bir yana dursun uzaklaşıyorsun. Bunu yaşamaya başladığım zaman uzun zaman önce. İlk önceleri hissediyordum. Uzaklaşma ve uzak durma isteğimin çok kuvvetli olduğunu. Fakat bununla birlikte toplumdan uzaklaşmak fikrinin yanlış olduğunu düşündüm her zaman. Çünkü içerisinde yaşadığın insanların herhangi birinde buna benzer ufak bir nokta bile göremiyorsun. Ve kafandaki normal fikri diğer insanların neler yaptığına göre şekilleniyor. Benim normal fikrim hiçbir zaman o şekilde kesinleşmese bile "normal" denildiği zaman içimde bir korku hissederdim. Ben normal dediklerine normal demediğim zaman hissettiğim korku. Dışlanma korkusu. Yalnız olma ve yalnız kalma korkusu. O korkudan biraz uzaklaşma ile başladım. Fakat bu düşüncelerimi destekleyecek fikirlere ihtiyacım vardı. Bunun için bulduklarımı ise yine birileriyle paylaşmaya ve onay almaya çalışarak benimseyemedim. Onay almak kısmının saçmalığını şuan görebiliyorum. İnsanlardan daha önce hiç düşünmedikleri ve normal olduğuna asla inanmadıkları şeyler hakkında onay almaya çalışmak. Konunun konuşulmasının bile anormalliğini, paylaştığın ortamdaki boş bakışlardan anlayabiliyorsun.
Bu benim normal düşüncelere sahip olmadığım anlamına gelebilir. Fakat normal düşüncenin de "sağlıklı" olduğu anlamına gelmez. Normal düşünce tarzı, yalnızca normaldir. Normal ise çoğunluğun düşündüğüdür dersek eğer benim için çok bir anlam ifade etmiyor. İç huzurum açısından normale takılıp kalmamayı da öğrendikten sonra, onay alma isteğini yok ettim. Evet artık kendi düşüncelerime ve kendime onay vererek bir hayat sürdürebiliyorum.
Korku, onay alma isteği, dışlanma söz konusu olduğu zaman zaten insan asıl neler düşündüğünü ölçüp biçmeye başlayamaz. Bu sahte duygular senin aslında neler düşündüğünü, neler istediğini, nelerin senin için iyi olduğuna inandığını gölgeleyebilir. Ortadan kalkan sahte düşünceler, gerçek düşünceleri kirleten bazı yalan düşünceler ile temiz olana ulaşabilirsin.
Belki daha şu zamanlarda gerçek düşüncelerime ulaşabiliyor olabilirim. Gerçekten ne istediğimin bir temelini oluşturuyor olabilirim. Yalnız kalmak, yalnız kalabilmek, yalnız kalmak istemek, insanlardan kaçmak, insanlarla ortak bir nokta bulmaya çalışarak zaman harcamak istememek, fikir paylaşımının çoğu zaman boş olduğuna inanmak bunların hepsi daha önce sorguladığım ve cevap bulduğum her şeyin sonucu. Bulduğum cevaplar her zaman benim istediklerimi "neden istediğim" konusunda bana yardımcı oldular. Bu sıra bulduğum cevaplar yardımcı olmaktan daha fazlasını yaparak benim isteklerimi kuvvetlendirdi.
Tek başına kaldığında alabildiğin keyif ve birlikte olmaya çalışarak kaybettiğin zaman arasında benim için büyük fark var.
Nadiren başkalarında bulabildiğin o keyfin sebebi de aynı şekilde açıklanabiliyor. Ortak noktamız çok olarak açıkladığımız durum aslında aynı şeyi hissedebiliyoruz demek. Aynı ruh halinde olması iki insanın zor ve hatta çok zor bulunabilen bir şey. İki insanın aynı ortamda çok farklı ruh hallerinde olmasının yaşattığı gerginlik ile anlatılabilir. Aynı ruh halinde olan iki insanın birbirlerini çekmesi ile de görülebilen bir durum.
Fikir paylaşmak karşındakinin o fikri algılayabilmesi ile olabilecek bir şey. Algılayamayacak bir insanla fikir paylaşmaya çalışmak, ona bir şeyler anlatmak, anlamasını istemek de kedine bir şeyler anlatmaktan farksız. Paylaşmak arzusu ihtiyacı da tamamen bizim uydurduğumuz bir şey. İnsanın paylaşmaya ihtiyacı olmayabilir. Olmuyorsa eğer bu da güzel bir şeydir zaten. Ben bu güzel şeyi yakaladığım ve ne olduğunu anladığım zaman rahatlamış hissetmiştim. Bu duyguya her zaman tutunamadığım bir gerçek. Ben de sahte istekler ve sahte duygularla boğuşuyorum kimi zaman. Ben de yanılıyorum ve yanıltıyorum kendimi. Kendimi bir kafese tıkanmış gibi hissetmemin sebebi de hep bu sahte duyguların gerçek olduklarını sanmam. İstemediğin bir şeyi aslında gerçekten istiyormuşsun gibi almaya çalıştığında, eline geçen şeye bakıp büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirsin. Ben bunu yaşadım, yaşayabilirim de tekrar eğer gerçekliğimden ve kendimden uzaklaşırsam. Gerçek isteklerimi, gerçek duygularımı ve gerçek düşüncelerimi gölgeleyecek diğer saçma gereksiz şeylere kapılıp gidersem.. Bunu yapmadığım zamanlarda fark ediyorum daha az ilişki ve daha az sohbet oluyor hayatımda. Daha az paylaşım ve daha az gereksiz düşünce. Daha az kirlilik ve çok daha fazla huzur. Yani daha öncede söylediğim gibi "cehennem başkalarıdır"
Bu lafı bu kadar sevmemin sebebini her geçen gün daha iyi anlıyorum. Daha çok benimsiyorum bu lafı. Daha çok kendimi, istediklerimin anormalliğini, düşüncelerimin netliğini sorgulamayı bırakıyorum. Ve yalnızca düşünebiliyorum. Kafam karışmadan karar verebiliyorum. Basitleştirebiliyorum hayatımı. Ruh halimin dengesini bulabiliyorum. Orada kalabilmek için yaptıklarımı ise yargılamıyorum. Sabit olabilmek için yaptıklarımı yargılamıyorum. Böyle kalabilmek için uzaklaşmak istiyorsam eğer bunun haklı bir sebep olduğuna gönülden inanıyorum.
Daha fazla düşünmek ve daha fazla neden sonuç ilişkisi oturtmak istiyorum. Şuan olduğum insanı bilmek ve neyi neden yaptığımı anlamak için. Bilmek, anlamak, benimsemek ve huzurlu olmak bu isteklerimle olacak.
Kirletmemek için düşüncelerimi, kaçmam gerekiyormuş gerçekten.
Gitmeye çalışmamı sorgulamamam gerekiyormuş.
Tek başına kalıp düşünmek istemek faydalıymış.
Boş bakışların bu kadar rahatsız etmesi, anlaşılmamanın sebebini bulduğun zaman geçiyormuş.
Sorun anlaşmaya çalışmakmış. Anlaşılmamak değil.
Sorun ilişkileri bitirmek istemek değilmiş, başlı başına var olmalarıymış.
Bir şeylerin var olduğunu hissetmen için onları birileri ile paylaşmana gerek yok. Onlar var. Ve huzur dolu.
İstediğin ne varsa kendinde bulabilirsin.
Başkasında bir şey bulduğunu sandığın o an aslında kendinde olanı görmenin verdiği mutluluktan başka bir şey değil.
Sende olan şey başkasında yoksa eğer onu ona vermeye çalışma.
Algılamak, duyarlılık, kendini bilmek yemek ve su kadar değerli şeyler.
Onlara odaklanarak bir hayat yaşamaya çalışmak ise daha değerli.
Kirli olan ne varsa uzak durmak en güzel yaşama şekli.
"Yaşamaktan kaçtığın şeyler çoğaldığı zaman korkmak yersiz. Yaşamaktan kaçmak, düşünmekten ve bilmekten kaçmak değil. Ve yalnızca sana huzuru verebilecek şeylerden kaçmak değil. Gerçekçi olarak başına gelecek her türlü kötülükten uzaklaşarak düşünceleri ve ruhu temiz tutmak. Bu kadar işte."
Yorumlar
Yorum Gönder