Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

öf5

Gitmek bir hastalık mıdır? Bulaşıcı mıdır? Gitmek istemeyen insanlardan bulaşan bir şey midir? Onların kalma isteğine karşılık gitmek istemek. Etkiye tepki gibi hani. 

Yerleşmek istedikçe onlar sen gitmek istersin. Onlar otururlar oturdukça oturası gelir onların. Hep aynı yerde aynı kafayla. Oturmak, durmak, yerleşmek, ev, evdeki huzur, evin kokusu, evim, evleri olsun isterler. Ev almaya çalışırlar! Senin satasın gelir. Her şeyi! Bir anda. Neyin varsa. Sat git. Dimi? Gelmez mi böyle. 

Gidesiniz gelmez mi. 

Gidesin gelmesi ayrı bir durumken bir de gitmek zorunda olmak var. Gidesin varsa eğer, geçiştirebilirsin. Geçiştir yani.. Giderim mutlaka bir gün de. 

Gitmek zorunda hissettiğin zaman ise kavgalar başlıyor. Kendinle olan kavgalar. Beden ayrı ruh ayrı. Konuşulanlar ayrı, duydukların ayrı. Söylediklerin ayrı, aklından geçenler apayrı. Başka iki kişi gibi olduğun zaman. O zorunluluk. 

Ses tellerinin kavgası bu. İki kişi konuşmaya çalışırken bir çıkış yeri olduğu zaman başlayan kavga. 

Başladığı zaman izlemesi çok keyifli olan kavga. Aynı kafa, sözler farklı. Bazen düşünüyorum da karşımda bir kişi olduğu zaman, onun gözlerinin içine baktığımda duyabilsin istiyorum. Bazen uzun uzun bakıyorum o gözlere. Sonra içimden geçiriyorum aslında söylemek istediklerimi. Çünkü bende söylemeye ne güç var ne cesaret var. Belki diyorum onun doğa üstü güçleri vardır ben kendimdeki engeli kaldırdığım zaman o duyar sanıyorum. Sonra belki devamını da duyar. Devamını da dinler. Sonra o an sorulması gereken doğru sorular var onları sorabilir. O doğru soruları sormazsa çünkü doğa üstü güçlerinin olması bir şey ifade etmiyor. Doğru soruları ben soramıyorum. Belki diyorum birisi beynimi okur, birisi beynimi anlar, birisi daha sonrasındaki ne varsa onları çözer falan. 
Sonra bu gitmek zorunluluğunu bulur. Ondada vardır belki. Zorundadır. 

Ya da bendeki zorunluluğu kaldırdıktan sonra kalırız. Benim de oturaklı bir beynim olur. Oturmak isteyen. Zırt pırt ayaklanmayan. Kıçını kırıp oturan, oturmuş düşünceler. Bir kişi konuşur, bir kişinin sesi duyulur. Bir kişi olurum ben de. 

Bazen içimdeki heyecanı anlatmaya kelimeler bulamıyorum ve gerçekten bulamıyorum ve yinede anlatmaya çalışıyorum. Anlatmak o anı yaşamak istiyorum. Hemde çok hissederek yaşamak. O heyecan, yaşama heyecanı. Zor geliyor bazen çok geliyor. Bazen o kadar çok geliyor ki korkuyorum çünkü gidişi çok koyacak diye düşünüyorum. 

Sonra bazen de zorla gülüyorum. Gülüyorum ama yinede. İnsanlar ne oldu diye sormasınlar diye gülüyorum. Bazen gülemiyorum. Bazen ağzımı açmaya çalışıyorum yalnızca bir kelime söyleyebilmek için baya bir uğraşıyorum. Bazen çok zor çıkıyor bazen de mırıl şeklinde duyuluyor. Sonra birisi "efendim" diyor. İkinciye mi söyleyeceğim hassiktir ya diyorum. Fakat söylüyorum. Çünkü söyleyememekten daha çok başka bir şeyi söylemekten korkuyorum. Söyleyince olur derler ben ona inanıyorum. O yüzden ne söyleyebiliyorum ne yazabiliyorum. Belki bir gün sadece yapabilirim. 

Bazen de susuyorum. Söylemiyorum lan bana ne sikerler diyorum. 

Gelip yazıyorum. Yazmayı seviyorum. Yazıp gittiğim zaman da gerçekten gidebiliyorum. Burada bıraktıktan sonra gidebiliyorum. Söyleyemediklerimi yazıyorum, söyleyince çok saçma yazınca belki anlaşılırdır diyorum. Aslında hep konuştuklarım fakat hep başka cümlelerle anlattıklarımı yazıyorum.

Bazen uçuyor gibi hissediyorum. Hiçbir yerle temasım yok gibi. Bazen buz gibi suya atlamış gibi hissediyorum. İyi hissettiren cinsinden. Bazen buz gibi suya dalmışım derinden gidiyormuşum gibi hissediyorum. Bazen hep suyun altında kalmak istiyorum. Bazen de hep güneş yaksın istiyorum. Çoğu zaman güneşten kaçıyorum. Geceden de kaçıyorum bu sıra. Bu sıra kaçmaya çalıştığım her şeyden toptan kaçıyorum. Bacaklarıma kramp girmeye başladı zaten. 

Denek mi? İnsanlar denek mi? Değiller. Peki neden deneysel yaklaşıyoruz. Ne zaman bu kadar strateji oldu hayatımızda ben bilmiyorum. O ne zamansa, o zaman dönebilir miyiz? Düzeltesim var. Bir yandan izleyesim var bir yandan benim de yapasım var. Fakat denek olasım yok. O biraz kötü. Onu anlıyorum neyse ki. Fakat ben yaptığım zaman da anlasınlar, anlamalılar gibi geliyor. Eğer anlamıyorlarsa çünkü yüzde yüz dürüst olamıyorum. Biliyorum ki olsam bile anlayamaz. Denek olabilen bir insan senin anlattıklarını nasıl anlayabilir ki? Bazen ben de öyle oluyorum. Anlamıyorum bazılarını. Hiç anlayamıyorum ve o zaman diyorum ki belki de başka dünyaların değil de başka boyutların insanlarıyız. Onun kafası ile benim kafam zamanın birinde boyut karıştırmış. Ya o, ya da ben bu boyutun adamı değiliz. Sonra gerçekten de yok oluyor. Ya ben uydurmuş oluyorum bütün bunları ya da gerçekten boyutlar var. 

Bugün çok öf bir gündü. Öf günlerinde öf yazıları yazılabiliyor. Neyse ki yazabiliyorum öf olan her şeyi. Öfler manasız. Öfleri seviyorum. Beynimde uçuşan öfler. Güle güle öfler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten. 

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ--- Irvin D. Yalom

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ ÖLÜM: "İnsan büyük bir boşluktan, ciddi bir hastalıktan, yeni doğmuş gibi, derisini dökmüş bir şekilde, daha duyarlı ve kötücül neşe için daha duyarlı bir damak zevkiyle, bütün iyi şeyler için daha duyarlı bir dille, daha büyük bir keyifle, tehlikeli bir masumiyetle, daha çocuksu bir şekilde, ama daha önce hiç olmadığı kadar kurnaz bir şekilde çıkar. " Nietzche "Ölümün sunduğu karanlık arka plan, hayatın yumuşak renklerini bütün saflığıyla öne çıkarır." Santaya Sorumluluğun üstlenilmesi kişinin nihai kurtarıcıya olan inancından vazgeçmesiyle de sonuçlanmaktadır. ANLAMSIZLIK: "Şu anda yaptığım ve yarın yapacağım şeyden ne yarar gelecek? Benim bütün hayatımdan ne yarar gelecek? Başka şekilde ifade edecek olursam - Neden yaşamalıyım? Neden bir şey yapmalıyım. Yine başka bir ifade ile: Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Tolstoy Nevroz: Anlamını bulamamış olan ruhun acı çekme...