Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

İlk başlarda olan şey.

Aşk yazasım geliyor. Aşk'a inanmıyorum diye de başlayasım var. Fakat o cümleden de tiksiniyorum. Yine de şöyle diyeyim Aşk ne mnyakoyim. Neyine inanmıyorum.. Buna inanmıyorum. Çünkü başka bir şey. Bir "üzüntü" gibi değil. Üzülmek nasıldır? Herkes aynı üzülür. Surat asar, ağlar bilmemne. Söyler üzüldüğünü ya da söylemez ama hissedilen bambaşka cümlelerle ifade edilmez. Aynıdır. Aşk da bir duygu durumu değil midir? Herkes farklı bir şey diyor. Kafam karışıyor. Hiç daha önce aşık mıyım? değil miyim? aşık olmayım. aşk bitti. falan gibi cümleler kullanmadım, sorular soramadım da kendime. Çünkü hiç o kadar irdeleyecek kadar aklım yerinde olmadı, heyecanlı olduğum zamanlara isim koymaya çalışacak kadar da durup düşünemedim. Ben genelde heyecan olmadığı zaman böyle düşüncelere kapılıyorum. Yine kapıldım. Cevaplar aradım bir iki kez. Şimdi yazarak bulasım geldi. Ne değildir aşk? 

Mesela, aşığım diyor sonra gidiyor başkasının koynuna giriyor. Aşk varsa mesela bence bu olmasın. Gitsin yani. Bu ne lan. Tek biri değil midir? Heh. Evet. Bir kişiye olunabilsin. Aynı anda bütün dünyanın güzellikleri kalbe sokulmaya çalışılmasın. Sonra görmek istemen lazım o insancığı. Görmek istemek yetmemeli. Gördüğünde de yanından gitmek istememek lazım. İstiyorsan bence bu aşk olmamalı. Köpeğe kediye hissettiğin şey aşk olmamalı. Ben hep aşık olduğumu söylüyorum çünkü tanımı yok aşkın bende. Salak bir şey, söylemesi zevkli bir de çok fazla duyguyu ifade ediyor benim için. En çok da sürekli sarılma hissi. Bu bana bir tek kedimle olduğundan ona aşık olduğumu söylüyorum. Söylerim ne olacak zaten.. Tutku söz konusu olmalı. Tutku nedir? Burada detaylı açıklamayacağım fakat bir takım şeyleri sürekli istemek manasında tutku. Dokunmak, koklamak, sarılmak vb. Bunlarda yoksa aşk olamaz. Olmamalı. 

Yoğun hisler deniyor. Yoğun dediği bazen ben güldüğüm zaman kahkaha sanki içeriden bir yerlerden geliyor gibi oluyor. O işte mesela yoğun bir hissediş. Sanki birisi gerçekten iç organlarını gıdıklıyor gibi. Bunun gibi bir hissediş, bunun gibi bir irkilme olmuyorsa da aşk olmamalı. 

O zaman bir çok şey değil aşk. Hatta genel olarak böyle bir şey yok. Şöyle var. Geçen arkadaşımla konuştuk. Ve her şey bir anda açıklığa kavuştu. Neler olmadığına emin olduğum aşkın ne olduğunu buldum. Çok salak bir şeymiş. Çok kısa süreli. Çok heyecanlı. Çok fiziksel. 

"Aşk" dedim ben, o dedi ki. "Hee o ilk başlarda olan şey"

Doğru lan dedim. Diyebildim. İlk başlarda olan şey aşk işte. Herkes herkese aşık oluyor o zaman. Hemen oluyor. Hemen bitiyor. O yıllarca süren şeyi daha önce açıklamıştım sanırım. Yıllarca süren o sürekli yanımda olsun, evimde olsun, evcil olsun, hep bana baksın, hep benim olsun hep hep hep olsun hissiyatı ne yazık ki "bağımlılık" bunu ben söylemedim. Bunu prof. doktor söyledi. Bağımlılık bir gerçek ne yazık ki. İnsan bağımlılığı. Aşk maşk demeyin kafanızı kırasım geliyor. Aşkla çok ilgim alakam yok. Çok da sallamam. Çok olmasın bile hatta komple gidebilir bence içerisinde az ya da çok acı/işkence barındıran her şey yok olmalı. Ama yine de bir saygınlığı olsun ya, ortak paydada bulaşalım biraz. 

Gittiğinde yoksunluğunu hissettiğin şey bağımlılıktır.
Vazgeçemem dediğin insana bağımlısındır. Aşık değil. 
Aşk değil. 
Aşk sadece ilk başlarda olan şey. O kadar. Çok sevdim bu tanımı. Çok benimsedim. Ergenler ne kadar da haklıymış. Sürkeli aşığım diye dolaşıyorlar ya, her hafta başkasına doğalmış yani. Doğal olan oymuş yani. Doğal olmayan -ki her şekliyle bence insanoğlunun en büyük hatası- yüz yıllarca süren aşklar(!) Yalan olabilir ancak bu. Ya da bir çeşit hastalık. 

Neyse işte. İlk başlarda olan şey zevkli. Herkese olmayabilir. Herkes ile olmayabilir. Olduğu zaman keyif verir. Aşk hakkında da yazı yazmış oldum. İçeriğinde olan çok var fakat direk kendisi hakkında konuşmaktan hep çekindim. Çok bilmediğimden ve hep başka şeyler düşündüğümden herhalde.. Şimdi yazdım. 

Eminim. Düzeltmem yok. 
Publish. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ "Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu." "Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm" NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI "Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır." "Harry Emerso...