Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Ayak var.

               


Yazıyorum ve hiç zaman geçmeden unutuyorum. Bu benim doğa üstü güçlerimden bir tanesi. Çok daha eğlenceli ve daha enteresan olanlar var. Bu da çok işlevsel bir güç. Ne bok geldiyse başıma yazdım, ne hissettiysem ya da ne hissettiğimi sandıysam yazdım. Olayları kafama ya da götüme göre yorumladığım zamanlarda, acı, korku, bunalım, ergenlik, adam, kişi, salaklar ve gerizekalılar hakkında hiç durmadan yazdım. Ve hiçbirini hatırlamıyorum. Ekranda buluşan düşüncelerimin yazıları nasıl ters algılanıyorsa, hemen siliniyor. Hisleriyle, isimleriyle, acıları, duyguları ile, hemen gidiyorlar. Sonra hep söylediğimi söylüyorum; kim lan bunu yazan?!

Hafif şizofreniyi andıran bu doğa üstü gücüm sayesinde bir çok badireyi hasarsız atlatabildim. İstemeden mektup gönderdim, tasarladığım hayatları bir gecede sildim. Anılarımı yok saydım ve boşalttım. 

Fiziksel olarak sindirme ve boşatma sistemimiz işlemediğinde nasıl sıkıntılarda boğuluyorsak, duygu sistemimiz daha önemli. 

Boşaltmadığım anlar geliyor. İzin vermediğm. Asla üstüne yazmadığım ve kendime yazmayı yasakladığım durumlar. 

Hissedebilmek için. Yaşayabilmek için. 

Kendime tuttuğum gardiyan içimde yaşıyor ve beni durdurma, koruma çabasıyla hissedileni silmeye yönelik çalışıyor. İşi bu. Yaşamamam ve hissetmemem. İnsan olduğumu daha da önemlisi yetişkin olduğumu hiçe sayıyor, biliyorum. Bunun için var ettim onu fakat bazen kendisini uyutmak zorunda kalıyorum. 

Bazen iyiyi alabilmek için biraz kötü gerekiyor. Bazen güzel kafalara, güzel suratlara, ellere ulaşabilmek için, kötüleri hissetmen gerekiyor. Hayali bir gardiyanın seni hapsetmesine izim vermek yerine, çıkıp oynaman gerekiyor. 
En önemlisi, bazen gerçekten de hissettiğin halde yazmaman gerekiyor. 

Yazarsam unuturum. Yazarsam benim hislerim olmaktan çıkar, yazılarım olur. Hayal olur. Fantazi olur. Bilim kurgu bile olabilir bilmiyorum. Fakat gerçek olmak dışında her şey olur. Yazıda her şey başkalaşır. Yazılarımda tutamam kendimi, olmayanı oldururum, var olmayanı varmış gibi yazarım, hissetmeyi sevmem ben ama hisleri yazmayı, tanımlarını, yazılarda duruşunu severim. İsmi olmaz ki yazının. 
Hiç kimsedir yazılar. 

Hiç kimse olmak istemiyorum ben bu ara. 
Gerçek olmak istiyorum. Ödüm kopuyor, altıma sıçıyorum korkudan da ama yaşamak istiyorum. Hissetmek ve hissettiğimin ne bokum olduğunu bilmek istiyorum. 

Kendime gidiyorum yine. Bu defa yazarak yok etmeyeceğim kendime. İlişkimiz ne olursa olsun yazarak hisleri öldürmeyeceğim geleceğime gidiyorum. Öğreneceğim, okuyarak, yazarak, yorumlayarak, durarak, anlatarak, dinleyerek değil. Nedir abi? Hissederek. Duyguların isimlerini bozulan sistemden dolayı hiç öğrenemedim ben. Hissedersem, bilme ihtimalim var. İzin verirsem, gardiyanı ücretsiz izne çıkarırsam, olabilir. 

Olduğum yerde gidiyorum. 
Hadi bakalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.