Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

söyledi ve uyandım.

sabah uyandığım zaman sırtımdaki terden anlıyorum ne kadar derinlere varmış rüyalarım. rüyalarım benim. en benim olan... tek benim olan. 

ne kadar gerçeğe yaklaşmışım, kendi gerçeğime, istediğim gerçekliğe.

yavaş da olsa geliyoruz oraya. 

güzellikler peş peşe geliyor. yokluğa karıştığımı hissettiğim an, biraz daha yok olduğum an hissedebiliyorum. uçmayı. 

bulutlara yakınım olduğum yerde. 

buz gibi ve yakıcı bir güzellik. 

bir müzik, bir yaylı çalgı, bir kadın sesi. anlamıyorum ne söylediğini. ve aslında çok iyi anlıyorum. 

mutluluğu en derinden hissetmek benim ödülüm. 

acıyı en uzaktan derinin altına çekmek ise lanetim. 

bu hastalık duygularımı dağıtmaktan geçiyorsa, isimlerini bile unuttum. hatırlayamıyorum. öğrenemiyorum. 

bir iyi var, bir de kötü. bir dünyada yaşıyorum, çamura basıp sonrasında göklere çıkıyorum.

en benzersiz şekilleriyle yoğruldum yalnızlığın. sonunda kendimi yalnızlığın kendisi olarak buldum. 

ince bir ipin üzerinde sallanıyorum sürekli. düşmek varken, düşmek güzel gelirken, aşağısı bitiş ve başlangıç... 

hava bile fazla bazen. nefes bile çok geliyor. 

ciğerlerimi doldurmak istemiyorum, bazen de unutuyorum içime çekmeyi. 

bedenim bazen ruhumdan daha çok gitmek istiyor. çürümek ve yok olmak istiyor. ruhun özgürlüğüne kavuşmasını istiyor belki. 

belki beden de kaldıramıyor bu ruhun işkencelerini. 

manikle güzelim. güzeliz. sağlığım benim, canım. 

kurduğum hayaller tertemiz, herkesten habersiz yaşadığım dünya gibi. rüyalarım ise bana asıl yalancıyı içimde sakladığımı hatırlatıyor. yıkıp geçiyor. bir cümle duyuluyor sonrası karanlık.

bir sesle uyanıyorum, sonrası gürültü. 

bir insanın gözleri bana bakıyor, gözümün içine, derinlere ve içindeki pis ruhu gözlerimi yakıyor, kemiriyor beni. 

görmek istemediklerimi anlatıyor. beni korkutuyor, yaralıyor. 

sonra bir kadın sesi, anlamadığım dildeki şarkıyı söylüyor kulağıma. fakat ben ne söylediğini anlıyorum. acıdan bahsediyor ve ben onu çelişkilerim ile derinden yaşıyorum. 

çelişkilerimi öldürmek demek son demek. çelişkilerimle yaşamak demek, sonum demek. 

çelişkilerim ve ben birlikte varız. ayırmaya çalıştığımda atılan çığlıklar kabusum. 

bir gün attığım adım, bir gün dinlediğim bir müzik, bir gün sesini duyduğum bir adam, dokunduğum soğuklar, bir gün, bir an, bir ömür, bir ben oluyor. 

her şeyle değişiyorum, her şeyle ilerliyorum, gelişiyor, büyüyor, fazlalaşıyor ve yaklaşıyorum. en güzel anıma. 

sızlıyor şimdi bütün yaralar. hepsi birlikte uyuduğu gibi hepsi birlikte uyanıyorlar. kaldırabilir misin hepsini bir defada. 

mutluluğun en coşkulusunu, amacının olmasını, normal olmayı, temiz düşünceleri, sevebilmeyi kaldırabildiğin gibi bu ve bundan çok daha fazlasını kaldırabilirsin. 

rüyamdaki kadın konuştu benimle, böyle dedi; 

"sen böyle dizayn edilmişsin. 

sen böyle doğru olabilirsin. 

sen kafan ve ruhun arasındaki uçurumda kaybolmamak adına çelişkilerini derinde yaşamalısın. yaşamalı, görmeli, yok saymamalısın. 

yoksa sen bir gün bu rüyadan uyanamazsın..."

yoksa ben bir gün rüyamda devam edeceğim...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten. 

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ--- Irvin D. Yalom

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ ÖLÜM: "İnsan büyük bir boşluktan, ciddi bir hastalıktan, yeni doğmuş gibi, derisini dökmüş bir şekilde, daha duyarlı ve kötücül neşe için daha duyarlı bir damak zevkiyle, bütün iyi şeyler için daha duyarlı bir dille, daha büyük bir keyifle, tehlikeli bir masumiyetle, daha çocuksu bir şekilde, ama daha önce hiç olmadığı kadar kurnaz bir şekilde çıkar. " Nietzche "Ölümün sunduğu karanlık arka plan, hayatın yumuşak renklerini bütün saflığıyla öne çıkarır." Santaya Sorumluluğun üstlenilmesi kişinin nihai kurtarıcıya olan inancından vazgeçmesiyle de sonuçlanmaktadır. ANLAMSIZLIK: "Şu anda yaptığım ve yarın yapacağım şeyden ne yarar gelecek? Benim bütün hayatımdan ne yarar gelecek? Başka şekilde ifade edecek olursam - Neden yaşamalıyım? Neden bir şey yapmalıyım. Yine başka bir ifade ile: Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Tolstoy Nevroz: Anlamını bulamamış olan ruhun acı çekme...