Çok hararetli ve uzun ve başarılı bir manik dönemi de geçirdik. Renkler parlak, müzikler neşeliydi. Sessizlik tahammül edilebilir değil insanlarsa "gelsinler" di. Şimdi ise "her şey bir süreliğine gidebilir mi?" Dönemindeyiz. Özellikle de kör kafalar. Hissiz olanlar, robotumsu hayvanlar.
Rüyaların tadı değişiyor, olacaklarla birlikte.
Yere yat ve cenin ol. İçine doğru kapanırsan belki çıkamaz dışarı hayaletler. Ölüler. İçimizdeki ölmüşler.
Karanlık aşkı ve sessizlik bağımlılığı başlasın.
Hiç acımadan yitirilecek ne varsa yok olmaya başlasın.
Hiç acıtmadan kimseyi, bu işi halledelim.
Herkesin elmas gibi ruhu var, değerli. Herkes özel, önemli.
Ve ben yine bir yerlerde gördüm...
Kırılmaya doyamayan kalpler toplanmışlar. Birbirlerine bağırıyorlar, fakat sessizler. Her söylenen ilk defa söyleniyor gibi. Her zaman sadece bir kişiye söylenmiş, o kişi tek'miş ve hatta ilk'miş gibi. Ama ben görüyorum. Benim gözlerimin arkasından bakıyorlar. Neden böyle, ama ben böyle, ama o böyle, ama sen git, ötekine de soralım, bir diğeri de aynısını derse demek ki neymiş! Ben mükemmelim!
Anlaştı kırık kalpler, kalpler sarıldı, yeniden atmaya başladı. Bir sonraki kırımda görüşmek üzere ayrılırlarken, herkes az önce konuşulanları unuttu. Zaten hiç kimse hatırlamamıştı.
Sonra duruyorum ben. Bir hissin gelmesini beklerken günler geçiyor. O his geliyor ve gidiyor. Uzun zaman önce gitti ve beni bu yabancı bedende bıraktı. Bu yabancı ellere ve ayaklara sözüm geçmiyor. Yorgun bunlar. Ve yaşlı. Ve sıcak. Ben soğukları tanırım.
Kimin gözlerine bakabildim ki ben? Gerçek olabildim mi hiç?
Her ağzımdan çıkan yalan olduysa bu zamana dek, ben hiç var oldum mu?
Yarın ölsem diyorum bazen, beni kim biliyor. İsmimi, evet.
Ne kadar bebek herkes. Ne kadar güzel istiyorlar bir şeyleri. Bense sadece neleri istemediğimi biliyorum. Sonuca baktığım zaman istemediklerimden kule yapmışım, altında ezilmiş her şey.
Temassızlık var bir yerlerde fakat çözümsüz.
Rüyaların tadı değişiyor, olacaklarla birlikte.
Yere yat ve cenin ol. İçine doğru kapanırsan belki çıkamaz dışarı hayaletler. Ölüler. İçimizdeki ölmüşler.
Karanlık aşkı ve sessizlik bağımlılığı başlasın.
Hiç acımadan yitirilecek ne varsa yok olmaya başlasın.
Hiç acıtmadan kimseyi, bu işi halledelim.
Herkesin elmas gibi ruhu var, değerli. Herkes özel, önemli.
Ve ben yine bir yerlerde gördüm...
Kırılmaya doyamayan kalpler toplanmışlar. Birbirlerine bağırıyorlar, fakat sessizler. Her söylenen ilk defa söyleniyor gibi. Her zaman sadece bir kişiye söylenmiş, o kişi tek'miş ve hatta ilk'miş gibi. Ama ben görüyorum. Benim gözlerimin arkasından bakıyorlar. Neden böyle, ama ben böyle, ama o böyle, ama sen git, ötekine de soralım, bir diğeri de aynısını derse demek ki neymiş! Ben mükemmelim!
Anlaştı kırık kalpler, kalpler sarıldı, yeniden atmaya başladı. Bir sonraki kırımda görüşmek üzere ayrılırlarken, herkes az önce konuşulanları unuttu. Zaten hiç kimse hatırlamamıştı.
Sonra duruyorum ben. Bir hissin gelmesini beklerken günler geçiyor. O his geliyor ve gidiyor. Uzun zaman önce gitti ve beni bu yabancı bedende bıraktı. Bu yabancı ellere ve ayaklara sözüm geçmiyor. Yorgun bunlar. Ve yaşlı. Ve sıcak. Ben soğukları tanırım.
Kimin gözlerine bakabildim ki ben? Gerçek olabildim mi hiç?
Her ağzımdan çıkan yalan olduysa bu zamana dek, ben hiç var oldum mu?
Yarın ölsem diyorum bazen, beni kim biliyor. İsmimi, evet.
Ne kadar bebek herkes. Ne kadar güzel istiyorlar bir şeyleri. Bense sadece neleri istemediğimi biliyorum. Sonuca baktığım zaman istemediklerimden kule yapmışım, altında ezilmiş her şey.
Temassızlık var bir yerlerde fakat çözümsüz.
Yorumlar
Yorum Gönder