Hayatlar yaşanıyor ve bu hayatlar paralel. İç içe geçmeye olan merakımız ve bitmek bilmez sahip olma arzumuz ile kısacık yaşamı ızdırap haline getirmemiz manasız değil mi?
Hayatlar ayrı ayrı daha görülesi. Daha canlı. Ölmüyor hisler, ölmüyor an'lar, öldürmüyoruz hiç kimseyi.
Kimse, kimsenin olamaz zaten derken bundan bahsediyorum. Olabilirsin aslında fakat bir taraf mutlaka ölür. Ve ancak böyle bitersin. Ancak böyle başka bir ölümlü birlikteliğe yol alırsın. Görüyorum herkes gömüyor kendi cesetlerini ve üstünde dans ediyor başka ceset-olacaklar ile.
Yan yana dururken yaşanan zevklerin iç içe geçildiğinde yaşanamayacağını görüyoruz. Net.
Yan yana dururken çekilen acıların iç içe geçildiğinde öldürücü darbeler haline geldiğini de görüyoruz. Ağlıyorlar katılarak.
Bunların hepsini ben doğuştan kabul ederek ve sindirerek yaşamış olsaydım bir çok çöp anıya sahip olmamış, adını bile hatırlamadığım berbat hislerle gecelerce uyumamış ve uyanmamış olurdum.
Zaman artı yaşananlar ve bir kez "belki çoğunluğun istediği doğru değildir" diye aklımdan geçirmem ile başlayan bir macera sonrası gelişen düşünceler...
Karamsarlık sınırında bir gerçekçiliğe koşuyorsam ben, öncelikle hayatın acı olduğunu kabul ettikten sonra yorumlamalara geçmem gerekmez mi?
Hayat olduğu haliyle güzellikten çok uzak.
Burası şüphesiz.
İnsanlar da çirkin ve çoğunlukla işe yaramaz. Genellikte tanımamak tanımaktan çok daha faydalı.
Kendisini gerçekten görebilen biri yani aynaya korkmadan, kaçmadan, yalın haliyle bakabilen birinin aksini iddia etmesi beklendik değildir.
Evet, böyle bir hayatı yaşamaya çalıştığımız doğru. İçerisine berbat anılar ve berbat insanlar katmak yerine, güzel insanları çirkinleştirmeden ve onları duru halleriyle, harika hatalarıyla ve korkutucu çelişkileriyle yaşamaya çalışsak daha güzel ölmez miyiz?
Yapmaya çalıştığım her şey basit aslında. Ve ben içimden bir ses çıkıp "acı fazla geliyor" demediği sürece "yaşamaya varım" dedim. "Ben oynamıyorum lan" dediğim zamanlar da olmuştu ama şimdi yaşamayı seçtim, yine kendi yaşadığımı seçmeye çalışarak...
Gülmek istediğim her an eksik etmiyorum an'lardan gülümsemelerimi. Ve hiç kimsenin gülmediği zamanlarda bile gülümseyebiliyorum. Kötü hislerin yok oluşunu, sigara dumanının camdan çıkmasını izler gibi izleyebiliyorum.
Ben yalnızca iyi hisleriyle iyi hissedebildiğim insanlara varım. Ben sonsuza kadar sabit ve huzurlu kalabilirim.
İç içe geçmeyen hayatlarda herkesin bunu yapabileceğine eminim. Acıtmadan, yalansız, sade ve düz bir çizgide. Böyle bir hayatında varlığını bazen kendimi tutamayıp "arkadaşlar bir alternatif daha var" diyerek anlatıyorum. Çünkü hayatımda sahip olduğum tek sabit.
Dinamikleri çok önemli olan bir alternatif; yalnızlık sınırında fakat korkutmayan bir alternatif; her an her güzel hisse koşabileceğin bir alternatif ve en güzeli acının bile gerçek olduğu bir hayat.
İllüzyon peşinde koşmadan gerçeklerle yaşayabildiğin bir hayat. İç içe geçmesen bile yazılmamış kuralları olan bir hayat benim yaşadığım.
İlişkilerimin temeline oturttuğum. Katıksız sevgiyi görmemi sağlamış, en güçlü bağın kan bağı olmadığını kusursuz bir şekilde göstermiş ve gerçek dürüstlüğü en parlak haliyle yaşamamı sağlamış bir yaşama şekli.
Bir kez bu dürüstlüğü, stratejisiz ilişkileri, neredeyse dokunabileceğin, görebileceğin kadar sağlam paylaşımları tecrübe edince de bütün dünya sana bir illüzyon gibi geliyor.
İşte o kısımda sıkıntılar başlıyor. En güzelini yaşadığını düşün. Seni hiç yormayan bir hayat bulduğunu, çocukluğunda temelini attığın, her adımında daha da sağlamlaştırdığın bir hayatı düşün. Arkanı dönebildiğini ve içinin rahat olduğunu düşün. En mükemmeli düşün hayal et, elindeki bütün gerçekliklerden sıyrıl, tüm çelişkileri at, bencilliği ve egoyu hesaba katma ve iki hayatın birbirine karışmadan, bulanmadan, yan yana bu şekilde sürebildiğini düşün.
Bundan sonra neye gerçek diyebilirsin? Ve hangi insan sana doğru yaklaşabilir, bu dengeyi nasıl ve kimse anlatabilir, yaşatabilirsin?
Sıkıntı bu ve sıkıntı değil.
Sıkıntı sende gibi görünür. Aslında geri kalan herkestedir.
Ne acıdır ki kimse istemez, herkes fazlasını ister biz en azını istedik, bulduk, kurduk, yaşadık ve bitmez.
Şimdi ben diyorum ki "bana bu arkadaşlıklar, bu sevgi, bu ilişkiler ters"
- Hepsi mi lan.
- Evet, hepsi.
Hayatlar ayrı ayrı daha görülesi. Daha canlı. Ölmüyor hisler, ölmüyor an'lar, öldürmüyoruz hiç kimseyi.
Kimse, kimsenin olamaz zaten derken bundan bahsediyorum. Olabilirsin aslında fakat bir taraf mutlaka ölür. Ve ancak böyle bitersin. Ancak böyle başka bir ölümlü birlikteliğe yol alırsın. Görüyorum herkes gömüyor kendi cesetlerini ve üstünde dans ediyor başka ceset-olacaklar ile.
Yan yana dururken yaşanan zevklerin iç içe geçildiğinde yaşanamayacağını görüyoruz. Net.
Yan yana dururken çekilen acıların iç içe geçildiğinde öldürücü darbeler haline geldiğini de görüyoruz. Ağlıyorlar katılarak.
Bunların hepsini ben doğuştan kabul ederek ve sindirerek yaşamış olsaydım bir çok çöp anıya sahip olmamış, adını bile hatırlamadığım berbat hislerle gecelerce uyumamış ve uyanmamış olurdum.
Zaman artı yaşananlar ve bir kez "belki çoğunluğun istediği doğru değildir" diye aklımdan geçirmem ile başlayan bir macera sonrası gelişen düşünceler...
Karamsarlık sınırında bir gerçekçiliğe koşuyorsam ben, öncelikle hayatın acı olduğunu kabul ettikten sonra yorumlamalara geçmem gerekmez mi?
Hayat olduğu haliyle güzellikten çok uzak.
Burası şüphesiz.
İnsanlar da çirkin ve çoğunlukla işe yaramaz. Genellikte tanımamak tanımaktan çok daha faydalı.
Kendisini gerçekten görebilen biri yani aynaya korkmadan, kaçmadan, yalın haliyle bakabilen birinin aksini iddia etmesi beklendik değildir.
Evet, böyle bir hayatı yaşamaya çalıştığımız doğru. İçerisine berbat anılar ve berbat insanlar katmak yerine, güzel insanları çirkinleştirmeden ve onları duru halleriyle, harika hatalarıyla ve korkutucu çelişkileriyle yaşamaya çalışsak daha güzel ölmez miyiz?
Yapmaya çalıştığım her şey basit aslında. Ve ben içimden bir ses çıkıp "acı fazla geliyor" demediği sürece "yaşamaya varım" dedim. "Ben oynamıyorum lan" dediğim zamanlar da olmuştu ama şimdi yaşamayı seçtim, yine kendi yaşadığımı seçmeye çalışarak...
Gülmek istediğim her an eksik etmiyorum an'lardan gülümsemelerimi. Ve hiç kimsenin gülmediği zamanlarda bile gülümseyebiliyorum. Kötü hislerin yok oluşunu, sigara dumanının camdan çıkmasını izler gibi izleyebiliyorum.
Ben yalnızca iyi hisleriyle iyi hissedebildiğim insanlara varım. Ben sonsuza kadar sabit ve huzurlu kalabilirim.
İç içe geçmeyen hayatlarda herkesin bunu yapabileceğine eminim. Acıtmadan, yalansız, sade ve düz bir çizgide. Böyle bir hayatında varlığını bazen kendimi tutamayıp "arkadaşlar bir alternatif daha var" diyerek anlatıyorum. Çünkü hayatımda sahip olduğum tek sabit.
Dinamikleri çok önemli olan bir alternatif; yalnızlık sınırında fakat korkutmayan bir alternatif; her an her güzel hisse koşabileceğin bir alternatif ve en güzeli acının bile gerçek olduğu bir hayat.
İllüzyon peşinde koşmadan gerçeklerle yaşayabildiğin bir hayat. İç içe geçmesen bile yazılmamış kuralları olan bir hayat benim yaşadığım.
İlişkilerimin temeline oturttuğum. Katıksız sevgiyi görmemi sağlamış, en güçlü bağın kan bağı olmadığını kusursuz bir şekilde göstermiş ve gerçek dürüstlüğü en parlak haliyle yaşamamı sağlamış bir yaşama şekli.
Bir kez bu dürüstlüğü, stratejisiz ilişkileri, neredeyse dokunabileceğin, görebileceğin kadar sağlam paylaşımları tecrübe edince de bütün dünya sana bir illüzyon gibi geliyor.
İşte o kısımda sıkıntılar başlıyor. En güzelini yaşadığını düşün. Seni hiç yormayan bir hayat bulduğunu, çocukluğunda temelini attığın, her adımında daha da sağlamlaştırdığın bir hayatı düşün. Arkanı dönebildiğini ve içinin rahat olduğunu düşün. En mükemmeli düşün hayal et, elindeki bütün gerçekliklerden sıyrıl, tüm çelişkileri at, bencilliği ve egoyu hesaba katma ve iki hayatın birbirine karışmadan, bulanmadan, yan yana bu şekilde sürebildiğini düşün.
Bundan sonra neye gerçek diyebilirsin? Ve hangi insan sana doğru yaklaşabilir, bu dengeyi nasıl ve kimse anlatabilir, yaşatabilirsin?
Sıkıntı bu ve sıkıntı değil.
Sıkıntı sende gibi görünür. Aslında geri kalan herkestedir.
Ne acıdır ki kimse istemez, herkes fazlasını ister biz en azını istedik, bulduk, kurduk, yaşadık ve bitmez.
Şimdi ben diyorum ki "bana bu arkadaşlıklar, bu sevgi, bu ilişkiler ters"
- Hepsi mi lan.
- Evet, hepsi.
Yorumlar
Yorum Gönder