Bazen bazı kelimeler, müzikler, bir laf, bir koku, bir ses, bir insanı hatırlatır. Eskilerde tanıdığını düşündüğün bir insanı. Çıkartmaya çalışırsın adını, yüzünü kim olduğunu. O kadar uzaksındır artık ama hatıralar uzaklaşsa bile kalır bir yerlerde. O eskiden tanıdığını sandığın insan, eskiden olduğun insandır. O kadar uzaktır sana artık. Ve bir o kadar da tanınmaz halde. Yine de içinde bir ürperme olur. Yine de sana bir şeyler anlatır. Artık büyümek değildir bu hissedilen, yaşlanmaktır. Dönüp arkana baktığın zaman, eskiden olduğun insancığa "kim bu çocuk" diyorsan, bazı şeylerin zamanı geçmiştir. Bazı şeyler eskimeye yüz tutmuş, bazı hisler artık tanınmaz olmuştur. Bazı sen'ler, sen olanlar ise ölmüştür. Ruhu ile karşılaştığın zaman da sana bunları yazdırır.
sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza... küfürle giriş yaptım. çünkü öle.. büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler. sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar. biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor. anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...
Yorumlar
Yorum Gönder