Bazen bazı kelimeler, müzikler, bir laf, bir koku, bir ses, bir insanı hatırlatır. Eskilerde tanıdığını düşündüğün bir insanı. Çıkartmaya çalışırsın adını, yüzünü kim olduğunu. O kadar uzaksındır artık ama hatıralar uzaklaşsa bile kalır bir yerlerde. O eskiden tanıdığını sandığın insan, eskiden olduğun insandır. O kadar uzaktır sana artık. Ve bir o kadar da tanınmaz halde. Yine de içinde bir ürperme olur. Yine de sana bir şeyler anlatır. Artık büyümek değildir bu hissedilen, yaşlanmaktır. Dönüp arkana baktığın zaman, eskiden olduğun insancığa "kim bu çocuk" diyorsan, bazı şeylerin zamanı geçmiştir. Bazı şeyler eskimeye yüz tutmuş, bazı hisler artık tanınmaz olmuştur. Bazı sen'ler, sen olanlar ise ölmüştür. Ruhu ile karşılaştığın zaman da sana bunları yazdırır.
saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...
Yorumlar
Yorum Gönder