Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

naber?

Of ne büyük duygular yeşeriyor içimde. En içerilerde kalmış, bebekken koymuşlar fakat büyümemiş. Su verilmemiş. Bugünlerde görüyorum kendilerini. O duyguların gelip karşıma oturmaları.

Endişeli gözlerimi görebilirsiniz. Hem de en uzaklardan bile...

Endişeden yaşarmış olabilirler. Korku değil bak. Endişe. 

Kendini şaşırmış gözler bunlar. Daha önce hiç görmedikleri canavarımsı bir yaratığa bakan gözler gibi. Tanışmak istiyor fakat korkuyor. 

Biz dostuz. Sen benim içimde büyümüşsün. Çocuğum gibisin. Sen benimsin, benden bir parçasın... Fakat korkuyorum neden biliyor musun?

En çok senden çıkan seni yaralar. En çok seni üzen, sensin aslında.

Bunu anlamanız zaman alabilir. Anlamadan da ölebilirsiniz. O duygular sizin içinizde büyüyor. Kendiniz suluyorsunuz, yemeğini, mamasını, ilacını, kanını, ruhunu siz veriyorsunuz. 

Sizsiniz bütün acıların sahibi. Biziz bütün aşkları var eden. Bizden çıkma bütün o geri dönüşümü yapılmayan duygu yıkıntıları. 

O yüzden ortalık bok gibi ya. 

Herkes ortaya atıyor ölmüş duyguları. Sanki hiç onların olmamış gibi. Hiç görünmüyor sanıyorlar. Leşlerini ortalıkta bırakıp giderlerken nasıl da iyi görünüyorlar. Yenilerini var etmeye giderken dönüp arkasına bakmıyor hiç kimse. Ben de öyle. Ben duyguları değil öldürdüğüm insanları bile gömmüyorum... O yüzden laf söylemek bana düşmez.

Yine de.. O duyguların kirliliği aslında. Hava kirliliği diyoruz ya mesela o çok fazla acı çekmiş bir toplumun bok yemesi. Acılarımızı gömmüyoruz. Ondan sebep. Nefes alamadığın havalar oluyor mesela. Bu ara çok fazla var. Bu ara çok fazla insan ortalığa bırakmış cesetleri. Havaya karışıp oksijenimizi yiyor aslında hala var olmaları gerektiğini bağıran duygular. Fakat siz öldünüz diyoruz... İnanmıyorlar. 

Onlar yok olmaları gereken zamanı asla bilemediler. Var etmek bize aitse bile yok etmek hiçbir zaman bize ait olamadı.

Var oldukları gibi hiç gidemediler. Sonsuza kadar var olan ve her gün milyar tane var edilen duygular. 

Bir yerde boğularak ölmemiz gerekmiyor mu? Bunun ağırlığı altında sokakta yürürken bir kaç insanın öylece, ölmesi gerekmiyor mu?

Benimkiler aslında yeni var oluyor. Oldukları yeri bilemesem bile. Bir gün yok olacaklar diye korkuyorum. Herkes gibi bakamıyorum duygularıma. Onlar benim. Hep benim kalsınlar istiyorum. Gittikleri vakit ne yaptığımı çok iyi bildiğimden olsa gerek...

Hissiz kalmak nedir?
Hissetmeye çalışmak nedir?
Sonsuzluğu düşünmek, var oluşu düşünmek, bilincini yoklamak nedir, aynaya bakıp gözünün içinde her gün aynı insanı görmeye çalışmak nedir, kaybetmek nedir biliyor musun?
Kendini, gözlerinin içinde bulamamak nedir biliyor musun?
Hissetmemek, yok olmaktır. 
İnsan kendi bedeninde yok olabilir mi?

Olur ağzına sıçtığımın duyguları çok zorlarsa olabilir.
Sıkılırsa olabilir.
Çok sıkılırsa ölebilir bile. 

Şimdi ben canlıyım ya hani. Çok canlıyım hatta. Baya baya var olan bir şeyler var. Olan bir şeyler var, ölen değil de.

Endişeler var. Bazen kalp atışımı duyuyorum. Hatta yanımda oturan bile duyabiliyor çünkü kulaklarımdan dışarı çıkarcasına atıyor kalbim. Heyecanlanıyor.

Neden biliyor musun?

Hiç bir sebepten. İşte bu çok garip değil mi.
Kalbimin hızlı atmasını gerektirecek bir şey yaşanmıyor olması ve bunun üstüne taşak geçer gibi hızlı atması çok garip değil mi?

Ah. 

Biliyorum. Fakat dursun istiyorum. Bazen hızlı atmak yerine dursun istiyorum. Yine de... Susuyorum ve dinliyorum. 

Sesini dinliyorum. O kadar güzel o kadar melek. O kadar yeni ve masum.  O kadar anlaşılamaz derecedeyim. O kadar yabancıyım ve o kadar sevebiliyorum. Yeni duyguları. 

Aynaya baktığımda görebildiğim insan. Naber? 

Yorumlar

  1. O yeşeren duygular, daha önce hissetmediğini düşündüğün bir tür yaşama sevinci olabilir mi? "Hiçbir şey olmadı" diyorsun ama, belki de gerçekleşmediği için olmadı diye düşünmek istiyorsun, beklenti içine girmek istemiyorsun ama gerçekleşme ihtimali doğuran bir şeyler var belki de. Canavar görmüş gibi korkmanın sebebi bu olabilir. Okurken benim anladığım bu oldu. Çünkü bugüne kadar en yılgın anlarımda hep ölme isteğimi yoklayıp, kesin bir eminlik ve kararlılık olduğunu görünce rahatlar, ertesi güne en azından biraz daha cesaretle uyanabilirdim, her an gidebilecek olma özgürlüğünün verdiği küçük cesaretle. Sonra bende de daha önce olmayan duygular uyandırıldı, hayattan küçük zevkler almanın ve oralarda da kaçış yaratmanın mümkün olabildiği gösterildi. Teoride hep duyduğumuz ama yaşamadığımız için he he dediğimiz şeylerdi. Ama biriyle birlikte yaşayıp gördükten sonra, o kişi gittiğinde bile, artık bu bilgiye sahip olduğunla kalıyorsun. O kalakalmışlıkla, hayal kırıklığıyla ve daha bi sürü insanı yıldıran duyguyla, yeniden hayattan kaçma seçeneğine uzanıp dokunarak, öğürtülerini yatıştırmak istediğinde, dehşetle fark ediyorsun ki, o istek o kadar da güçlü değil. "Yaşanabiliyor ya aslında, hatırlasana bir kadeh rakı, birkaç tane sokak kuşu ve dünyayı iki kişilik yapabildiğin biriyle karşı karşıya olduğunda, ne kadar dingin ve kendinden emin oluyorsun" diyor zihninin bir kısmı. Resmen kendi kendine ihanet ediyorsun, "ama hani bu hayat bizim için hep yorucu, zor ve eksikti, hani her an gidebilirdik?" Bu anlattığım da yepyeni bir durum. Çünkü bu devinim hiç bitmiyor, hayata karşı duruşumuzu netleştirmek ve kişilik kargaşasını düzene sokmak için birtakım duruşlar belirlerken kendimiz için, zaman içinde onların da eskiyebildiğine tanık oluyoruz, daha da olacağız. Sen de olacaksın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Yaşanabiliyor ya aslında, hatırlasana bir kadeh rakı, birkaç tane sokak kuşu ve dünyayı iki kişilik yapabildiğin biriyle karşı karşıya olduğunda, ne kadar dingin ve kendinden emin oluyorsun."

      dünyayı iki kişilik yapabildiğin an başlayan ve bitenler; başladığını hissettiğin an bittiğini de hissediyorsan, o an'a kendini kaptırıp gidemiyorsan yalnızca endişeden ve gerçeklerden dolayı, hayatını kendine zindan ediyorsun. güzel olabilecek her şey aynı zamanda kötüye de gidebilir. ve genellikle kötüye gider bakış açısına sahipsen işte daha önce hissettiğin "bana neler oluyor, güzel şeyler mi olacak, ben bunlara hazır mıyım?" endişesini anlayabiliyorsun. her şey hem çok güzel hem de çok çirkin. ya benim için böyle, ya da herkes için. benim güzele açık olmam içerisindeki çirkinlikleri kaldırabildiğim anlamına gelmiyormuş. olmuyormuş.

      bir kadeh rakı, birkaç tane sokak kuşu ve dünyayı iki kişilik yapabildiğin biriyle karşı karşıya olmak. güzel. biteceğini bilmek ise. güzel değil.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...