Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

manik değil.

Sanki yeterli gibi. Bütün bunlar bu sayılar tarihler anlamlı gibi. Sadece senede bir defa bir manası var gibi. Ve bu defa bu tarihe bu saate baktığımda yetmiş gibi hissediyorum. Sanki odamın kapısını kapatıp gelip oturduğum zaman bir daha dışarı çıkmam gerekmiyormuş gibi. Her adımım, her lafım, her yazım, her anım sonmuş gibi bugün. 27 sene bitmiş ve fakat sanki yetmiş gibi. Devamı gelmese de olur gibi.

Her şey loopta gibi. Bu andayım şuan ve geçmişe bakıyorum. Her şey aynılaşmış. Hani bir period biter ve başa sararsın artık bitmiş ve başa dönülmüş gibi. Hiç bir yeniliğin yeni hissi kalmamış, her şey eskimiş ve değeri yok edilmiş gibi.

Bu dünya da yaşanacak çok şey var gibi gelirken şimdi yaşanmayanları bile düşünmek yoruyor belki o yüzden. Belki ben çok fazla yaşıyorum diyedir. Diğerleri gibi olabilsem belki de yorulmazdım bu kadar.

Belki ben her şeyi hissetmesem ve her olacağa aslında bitmek üzere olan bir şeyin hüznüyle bakmasam bu kadar yorulmazdım. Bu kadar yetmezdi bana yaşananlar.
Boktan ve manasız olmazlardı.

Her insan gelip geçici biliyorum. Gelip geçmelerini beklemek ve bu süreçte ömrün geçmesi ise tam bir saçmalık. Sonu düşünmek, sürekli olarak, hiç durmadan sonları düşünmek...

Boşluğun içinde gibiyim çoğu zaman. Çoğu zamanı hissedemiyorum. Çoğu zaman ben kim olduğumu karıştırıyor zaman karmaşasında çocukluğum ve yaşlılığım arasında gidip geliyorum.

Bu an, bitmesi gerekir gibi her şey.
Yaşamaya değer ne var acaba diye düşünürken buluyorum kendimi.
Yaşamak nedir. Kim koymuş bunun değerini benden başka...
Kim değer biçebilir ki başkasının hayatına. Çok mu gerekliyiz? Bana hiç öyle gelmiyor.
Bana gereksiz geliyor işte. Ve bu anda ben kalmalıyım.
Bu andan çıkmalıyım.
Bu an hiç güzel değil. Her sene olduğu gibi sonbahar başlangıcı, bir sene bitişi... Kutlanabilir mi?
Sevinebilir mi bir insan boşa geçmiş bir sene daha.

Verdiğin zararlara baktığın zaman.. hem kendine, hem dünyaya hem de başka insanlara kutlayabilir misin?

Varlığımın bir hata olduğunu düşünürken nasıl mutlu olabilirim.

Evet her sene önem vermediğimi söyleyerek kendimi kandırmalarım bitmiştir. Önemsiyorum.
Sadece ne kadar boktan ve gereksiz bir hayat yaşadığımı düşündürerek kendime, önemsiyorum.
Midem ağrıyor ve bu anda kendi kafamın içinden çıkmak istiyorum.

Sürekli içinde olmaktan sulandırdığım beynimi rahat bırakmak istiyorum.

Bu loopun içinde olmaktan tiksiniyorum. Bütün bunlar.. Her şey. Herkes. Ve dünya. Bokum gibi bir şeyler.

Önemsiyorum. Önemsenmemesi gerektiğini düşünerek, önemsiyorum.
Bir sınır bu, çizgi, başlangıcı ve bitişi. Günler aylar manasız fakat bugün bir tokat bana. Bugün manalı. Bugün yine bana hatırlatıyor ölmenin daha mantıklı bir şey olduğunu.

Ama neydi...
Soruyor;

"O halde ne diye sabah yataktan kalkıyoruz ki?"

ve ben de kendime bunu soruyorum...

"ama aslında bu sorunun cevabı intihar etme cesaretimin olmamasıdır."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...

İçsel Çatışmalarım - Karen Horney

GİRİŞ "Çatışma birbiriyle çelişen bir dizi nevrotik eğilim arasındaydı ve bu çelişki en başta kişinin diğerleriyle ilişkisini etkilese de, zamanla kendisiyle olan ilişkisini de içine alıyor ve onun çelişkili özellikler ve değerler taşımasına neden oluyordu." "Temel işlevi içsel kuşkuları yatıştırmak olan mesnetsiz bir haklılık duygusu, parçalanmış bir insanı saf irade gücüyle bir arada tutan katı bir özdenetim ve tüm değerleri küçümserken ideatkkere ilişkin çatışmaları ortadan kaldıran sinizm" NEVROTİK ÇATIŞMALARIN YAKICILIĞI "Çatışmalar çoğunlukla fikirler, inançlar ve değer yargılarıyla ilişkili olduğundan onların farkına varmak için önce kişinin kendi değer sistemini geliştirmiş olması gerekir. Başkalarından devraldığımız ve özümsemediğimiz fikirler çatışmaya yol açacak ya da seçim yaparken kişiye rehberlik edecek bir güce sahip değildir. Yeni etkilere maruz kalındığında bu tür fikirlerin yerini kolayca diğerleri alacaktır." "Harry Emerso...