Ben senin ne hissettiğini gözümün önünde görebiliyorum. Hissetmek dışına çıkıp bir varlık oluyor karşımda, duruyor, bakıyor, bazen konuşuyor bazen sussa bile baya bir şeyler anlatıyor..
Ben senin konuşmana izin vermiyorum, konuştukça sen, ben içime gömmek istiyorum duyduklarımı. Çünkü her zaman yanlış olanı söylüyorsun. Çünkü sen henüz içinden geçenin sözcük karşılığını bilmiyorsun. Ya da korkmuşsun, ya da daha önce söylememişsin. Söylediklerini duymak istemiyorum.
Hissettiklerini görebiliyorken, söylediklerin hep kayboluyor. Yokluğa karışıyor. Hepsi yalan diye oluyor.
Çünkü herkes, hep birlikte, herkese, birbirine, kendine dahi yalan söylüyor.
Ama ben görüyorum.
Eskiden görmemeye programlıydım. Yalanları hayatımızın olması gereken en doğal parçası olarak kabul etmiş devam ediyordum. Her şey doğaldı. Böyleydi iletişim. Böyle bir şeydi insanlık. Ben de öyleydim işte aptal bir yalancı. Yalanlarının görülmediğini sanan bir akılsızdım.
Sonra küçük bir ayrıntıya takıldım. Ulan ben görüyorsam herkes görüyor o zaman?
Görmüyordu. Hisleri hiçkimse görmüyordu. Gerçek olanı kimse almıyordu içeri. Gerçek ortada çığlıklar atıyor, herkes fısıldayarak konuşan insan'ı dinliyor ve inanıyordu.
Ben takıldım buna. Herkes görmüyor ve ben görüyorsam bunu düzeltmeliyim. Düzeltmeliyim.
Düzeltemedim.
Anlattım önce. Bak dedim gerçek budur. Ağzıma sıçanlar oldu. İğrenç bir insan oldum. Ruhsuz oldum, gerçekler yüzünden. Yalancı oldum sadece gerçeği söylediğim için. Aman be ne ironi.
Çünkü neydi, hisler değişmez. Bir kez hissedilir ve sonsuza kadar orada kalır. Bir uzvun olur o his senin ampute edilemez. Bu bir yalan mesela, söyledim gerçek olanını, yine söyleyeceğim:
Dedim ki, bitiyor, her şey bitiyor. Bütün hisler geçiyor. Acı da dahil. Geçiyor. Aşk mı o? Skmişim aşkı. Geçiyor. Çok mu seviyorsun? Sıkılabilirsin. Fakat bitiyor. Her şey. Bitiyor ve dönüyorsun aynı yerde, bitmedi sanıyorsun, bitiyor. Öldü mü, unutulmaz sanıyorsun, unutuluyor. Çok mutlusun ya he hep öyle kalcak. Salak. Geçti bile. Ha geçmeyebilir mi? Belki.. Fakat hisler geçtiği zaman var olduğunda da söylediğin yalanlar kadar yalan söylüyorsun. İlk önce kendine, sonra en yakından başlayarak yedirebildiğine..
Demem o ki ben fark ettim. Komple her şeyimiz yalan. Bir gün sadece iç sesinin söylediklerini dinle, ne demek istediğimi anlayacaksın. Fakat önce iç sesinin varlığını hisset. Sonra hisset iyice böyle nasıl bir oçocuğu olabildiğini gör. O yalanlara nasıl inanmışsın of. Derinden anla.
Sonra değiştirmeye çalış. Önce dünyayı, sonra çevreni, sonra çevre kalmadığında en yakınlarını ve sonra farkına varacaksın bu eklenebilir ve çıkartılabilir bir şey değil. Bu böyle bir şey işte. Skim bok gibi bir şey.
Herkes aynı kalacak. Ve hayatında insan kalmayacak. Ve yalnız kalacaksın. Yalnız kalmamaya çalışırsan tek yapacağın "yalan hisler" dinlemek. İç ses ve dış ses farkını duymak. Sürekli kulağında birinin sesi, kafanda o birinin kafasının içindeki ses.
Ne yapacaksın o sesle? Delirebilirsin dikkat et. Çok sarsıp, vurup, kapat aç yapıp başlangıç ayarlarına döndürmek istediğin insan olacak. Çok insan olacak sana benzeyen. Sana benzedikçe ağzını burnunu kırmak isteyeceğin. Sana benzedikçe benzerliğinden utanacağın.
Değişmek, daha da değişmek, dümdüz olmak, gerçek olmak, gerçeklikten hiç kopmamak isteyeceksin, iç sesin neyse o olmak isteyeceksin.
Ve yine fark edeceksin, insanlar ne kadar gerçekliklerinden bir haber yaşıyorlarsa, sen de gerçekliğinin içine kıvrılıp yatarken, dünyadaki sahtelikle savaşıp yitip gideceksin.
Ve şimdi o hisler, senin hislerin, senin kafanın içindekiler, gözümün önünde ayakta dururken ben senin söylediğin herhangi bir şeyi nasıl kale alayım? Ve gerçekten zorunda değilken ben seni neden dinleyeyim. Kulaklarımı ve beynimi dayanılmaz acılara sokayım.
Benim yaşadığım işkence bana yeter. Uzak duralım. Anlaşalım bence burada.. Uzak duralım. İnsanlık olur mu? Hadi git şimdi yat biz uyumucaz.
Yorumlar
Yorum Gönder