Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Yahu bırak bi.

Küfür edemezsin..

"ayyh sana hiç yakışmıyor"

Sanki küfür yakışsın diye edilir mnakoym. Küfür neden edersin? İçinden gelir, rahatlatır, bazı şeyleri söylemek milyor kelime gerektirir. Söylenmez. Küfredersen bile anlaşılmadığı halde ne söylediğin, hissiyatı geçirirsin. En azından, hissiyat geçer. 

Küfrü dur ben bir küfredeyim de nasıl yakışıyor görsünler diye eden biri varsa zaten siktirip gidebilir. Yakışsın diye küfredilir mi? 

Küfür kötü değildir. Küfretmeyen insanlar var mesela ağzına sıçabilecek laflar eder. Onlardan kaçınız. Susturunuz ve cidden kaçınız. 

Sigara içersin içme der. Neden seni düşünüyordur. Mutluluğunu mu? Asla. Tamamen iç organlarını!. Bütün insanlar sana değer verdiğini iç organlarına gösterdikleri hassasiyetle belirtir. Hasta olacaksın, yemek ye, üşütme, aman sakın ölme bak yazık olur.. Hasta olursun herkes görür. Bileğinde hastane etiketi fotoğraf çeker bilumum sosyal ortamda paylaşırsın, gelirler. Bu iyiliğini istemektir, mesela hastanın ziyaretine gitmezsen oçocuğusundur, net. Ya sanane iç organlarımdan ulan, sen bana baksana bi. Bir bana bak şöyle güzel. Bak bakalım ne görüyorsun? Heh bir sikim gördüğün yok. Şimdi git. 

Ayıp olmasın diye yapılanlar vardır mesela. Ayıp denen şeyi kim çıkarttıysa tamamen tek taraflı yapılan bir durum. Seninle hiç alakası olmasa bile "ayıp" hayatının büyük bir parçasıdır. Tek taraflıdır. Gereksiz konuşmalardır mesela ayıp olasın diye yapılan. Merhaba, nasılsın? dır. İtici, soğuk ve her zaman sahtedir "ayıp olmasın diye yapılanlar" El öpmektir, düğüne gitmektir, bayramda mutlu görünmektir, doğum günlerini kutlamaktır. Aslında hiç içinden gelmeyen fakat "elalem ne der" diye yaptığın ve yapmadığın davranışlar silsilesi. Falandır, saçmalıktır. Ama hep derler ki "ayıp olur ya" 


Ruhum hasta desen mesela..  "her şeyin var ama bak afrikada açlar var" gibi bir kaç teselli ettiğini düşünen beyinlerin ızdırabını yaşarsın. 

Üzülme der mesela. Unut der. Derler yani insanlar. Eskiden derdim ki, yaşamadığı için anlamıyor herhalde. Artık öyle bir şey demiyorum. Yaşasa bile anlamıyor zira yaşarken de anlamıyor. Kimse ne yaşadığının farkında mı lan? Çok farkında görünüyorlar gerçi. Yalan yok herkes ne yapsa doğruyum diyor. Herkes hep haklı. Herkes mesela iyi insan. 

Ağzına sıçar mesela sonra hiç sıçmamış gibidir. Gerçekten de öyle hissedebilir. Asıl önemli olan "ağzına sıçmadım" demesidir. Öyle diyorsa da sıçmamıştır zaten. Çünkü sen öyle ağzına sıçılmış gibi hissediyorsan o senin problemindir. Neden? Çünkü basiit. Senin hissin, senin bok yemen. 

Yaşayamazsın. Çünkü yaşamak dedikleri bir kalıptan ibarettir. O yaşam sana göre değilse sen manyaksındır, aklını kaçırmışsındır, herkes gibi hissetmiyor ve herkesin istediğini yapmıyorsan kapatılmalısındır. Her ne kadar hiçbir şey yapmayarak kimseye zarar vermesen bile hiç kimseye bir faydan olmayan bir işe girip, para kazanıp sonra o para ile kıyafetler, eşyalar, boklar falan alman gerekmektedir. Ve takdir edilir. Ve kimisine ne istediğini söylediğin zaman da sana "yok ya zamanın gelmemiş" derler. Çünkü bir hepimiz, her birlikte aynı şeyleri istiyoruz. Dövebilirsiniz onları. Adam tutup ağzını yüzünü dağıtabilirsiniz.

Hayat nasıl bir şeyse ben pek anlamadım. Senin hayatın değil mesela, bence öyle. Sen bu hayatta başkalarının hayatlarını yaşarsın. Bir hayat var farkındayız değil mi? Evet o hayatın boşa geçecektir. Eğer ki kalıplardan çıkmak isterken, kalmak zorundaysan. O hayat çöptür. Senin için öyledir. Başkaları içinse "aferin

Mesela ben o aferin'i almak istemiyorum. Ben kimseden aferin istemiyor, you know what I mean. Bilmiyorum ama basitleştirdiğin zaman dediğim doğru, küfretmek istiyorum mesela. Lan zaten bana bırakmışsınız hayatımın %10'luk bir kısmını onda da bırak küfredeyim. O da benim huzurum olsun. Ya da mesela hiçbir şey yapmadan durabileyim. Dokanmasınlar. 

Mesela gülmek zorunda olmayayım bazen. İnsanlara, sevdiklerime. Konuşmak zorunda olmamalıyım her zaman. İçimden gelmediği halde mutlu görünmek zorunda olmamalıyım. Ya da ağzıma sıçıldığında korkmamalıyım ağzıma sıçıldı ulan! demekten. Biraz gurursuz olabilmeliyim. Biraz korkmadan hayatımı yaşamaktan. Biraz var zaten ondan. Çok az var. 

Azıcık bir hayat var elimde, o da kafamda kapatmaya çalıştığım soru yığınıyla harcanıp gidiyor. Bir tane hayat var o da azıcık. Ve ben kendime kızmadan edemiyorum, kendimin ağzını yüzünü patlatmak istiyorum. Boka saran bir hayata sahip olduğum için.  

Nasıl bokum bir hayat bu bilmiyorum fakat bazen gerçekten uzatmadan gidelim lan diyesim geliyor. Çünkü şakası yok, üzüyor. Her güzel görünen, güzel değil de -gerçek görünen, elinde avucunda tuttuğunu, tutabildiğini sandığın şey bir illüzyon. Ve illüzyon olduğunu fark ettiğin an, gerçekliğine çekilene kadar parça pinçik ediyor. Küfretsen, sigara içsen bile hiçbir türlü iyi gitmiyor. 

Sonra paylaşırsın kafanda dönenleri. Hasta misali anlatırsın.. Ruhum zedelendi lan, kırık gibi ağrı yapıyor, düşüncelerim enfeksiyon kapmış,  beynimin sindirim sistemi bozulmuş ne soksan yüzeyde kalıyor, boşaltım kısmına geçmiyor. Hastayım ben. Fakat kafadan.. Paylaşırsın işte, salaksın, insansın, anlaşılmak istiyorsun. Anlaşılmak diye bir şeyin varlığına inanıyorsun. Sonra da sana gelip diyor ki "alla alla siktiret ya" 

Der ki neden küfrediyorsun. Yakıştığından ediyorum kafasız insan. Yakıştığından. 

Başa döndük. Ben bir sigara içeyim. Favori organım ciğerime katliam yapayım. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten. 

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ--- Irvin D. Yalom

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ ÖLÜM: "İnsan büyük bir boşluktan, ciddi bir hastalıktan, yeni doğmuş gibi, derisini dökmüş bir şekilde, daha duyarlı ve kötücül neşe için daha duyarlı bir damak zevkiyle, bütün iyi şeyler için daha duyarlı bir dille, daha büyük bir keyifle, tehlikeli bir masumiyetle, daha çocuksu bir şekilde, ama daha önce hiç olmadığı kadar kurnaz bir şekilde çıkar. " Nietzche "Ölümün sunduğu karanlık arka plan, hayatın yumuşak renklerini bütün saflığıyla öne çıkarır." Santaya Sorumluluğun üstlenilmesi kişinin nihai kurtarıcıya olan inancından vazgeçmesiyle de sonuçlanmaktadır. ANLAMSIZLIK: "Şu anda yaptığım ve yarın yapacağım şeyden ne yarar gelecek? Benim bütün hayatımdan ne yarar gelecek? Başka şekilde ifade edecek olursam - Neden yaşamalıyım? Neden bir şey yapmalıyım. Yine başka bir ifade ile: Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Tolstoy Nevroz: Anlamını bulamamış olan ruhun acı çekme...