Gecenin karanlığında koşarak eve girip geçen günün içindeki boşlukları sayarken kime güvenebilirsin?
Peki kime söyleyebilirsin, kaybettiğin an'ları bulmak istediğini?
Kaybetmemek, tam olmak, kafanı çevirdiğin zaman arkada kalanı yitirmeyeceğin bir hayat istediğini nasıl sözlerle anlatabilirsin.
Deniyorum. Sabit arıyorum. Bazı şeyler sabit, dokunabildiğim zaman gerçekliğini hissedebildiğim. Yalnızca sayılı insan gerçek. Diğerleri bulanık. Yalnız sayılı mekan var hafızamda tutabildiğim, bana hissettirdiklerini.
Boşluklar içindeyim, sanki üstümde başımda bile delikler var. Zamanın içinden geçerken benden çalmış gibi yaşadıklarımı. Çünkü ben yalnızca saatleri anımsıyorum. Saatlerin içerisi boş. Yaşadığımı varsaymak bu! Gerçeklik yok.
Bir yandan kapılıp git diyorum, güzel bir kafa yaşıyormuşsun gibi takıl git. Diğer bir taraf eksikliklerin yasını tutuyor. Bok var gibi.
Sonuçta bir şey eksikse, orada değilse, hiç var olmamış, hiç yaşanmamış gibiyse bunun nasıl yasını tutabilirsin. İnsan hiç sahip olmadığı bir şey yok olduğu zaman üzülebilir mi? Hiç varolmamış bir şeyin özlemini duyabilir mi?
Ben hiç içinde olmadığım anıların hislerini kaydetmiş gibiyim. Hatırlamıyorum, hissediyorum.
Belki duygular yorarken bir yandan beyni meşgul etmeme derdi ile siliyorum. Belki de düşüncelerime zaman veriyorum, yavaş yavaş olsun diye. Belki de kayda değer bir şey yaşanmadığından "siktiret hepsi aynı değil mi" diyor çöp sepetine gönderiyorum.
Bazılarını shift+del yapıyorum kesin. Zira eser yok...
Oradaymışım mesela. Fakat bana sorsan bence ben hiç orada olmadım.
Bazen seviyorum kafayı. Unutması gereken zaman geldiğinde de, silmesi gerektiğini anladığı zamanda da hiç uzatmıyor. Kedini koruma moduna aldığı zamanları biliyorum. Buz gibi oluyor. Tanıyamıyorum o hiç susmayan beyni. Bir susuyor. Bir unutuyor. Bir kez daha asla hatırlamıyor.
Bunu bu sıra çok yapıyor. Fakat hiç gerekli olmayan zamanlarda.
Sonra ben eve gelip, kendi ellerimi bir filmde izlemiş edasıyla hatırlıyor, çözmeye çalışıyorum. Noktaları birleştirip günü çıkarmaya çalışıyorum. Sinirimin, mutluluğumun, hüznümün ya da siktiretmişliğimin nereden gelmiş olduğunu kestiremeden bu satırlara girişiyorum. Belki yazarken birden bire çıkar diyerek...
Çıkmasa bile. Gerçeklik kaybına doğru hızla yol aldığım şu zamanda kaydetmem mantıklı oluyor. Bazen dönüp okuduğumda da bunu kim yazmış lan diyip eğlenebiliyorum. Güzel oluyor. Saçma oluyor. Fakat gülümsetiyor.
I think I still have a smile...
Yorumlar
Yorum Gönder