Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Gerisi yok.





Gerçeği düşün şimdi. Gözünün baktığı yerde bir çift el var, görüyorsun fakat kendi ellerin mi nasıl emin olabilirsin? 

Gecenin karanlığında koşarak eve girip geçen günün içindeki boşlukları sayarken kime güvenebilirsin? 

Peki kime söyleyebilirsin, kaybettiğin an'ları bulmak istediğini?

Kaybetmemek, tam olmak, kafanı çevirdiğin zaman arkada kalanı yitirmeyeceğin bir hayat istediğini nasıl sözlerle anlatabilirsin.

Deniyorum. Sabit arıyorum. Bazı şeyler sabit, dokunabildiğim zaman gerçekliğini hissedebildiğim. Yalnızca sayılı insan gerçek. Diğerleri bulanık. Yalnız sayılı mekan var hafızamda tutabildiğim, bana hissettirdiklerini. 

Boşluklar içindeyim, sanki üstümde başımda bile delikler var. Zamanın içinden geçerken benden çalmış gibi yaşadıklarımı. Çünkü ben yalnızca saatleri anımsıyorum. Saatlerin içerisi boş. Yaşadığımı varsaymak bu! Gerçeklik yok.

Bir yandan kapılıp git diyorum, güzel bir kafa yaşıyormuşsun gibi takıl git. Diğer bir taraf eksikliklerin yasını tutuyor. Bok var gibi. 

Sonuçta bir şey eksikse, orada değilse, hiç var olmamış, hiç yaşanmamış gibiyse bunun nasıl yasını tutabilirsin. İnsan hiç sahip olmadığı bir şey yok olduğu zaman üzülebilir mi? Hiç varolmamış bir şeyin özlemini duyabilir mi?

Ben hiç içinde olmadığım anıların hislerini kaydetmiş gibiyim. Hatırlamıyorum, hissediyorum.

Belki duygular yorarken bir yandan beyni meşgul etmeme derdi ile siliyorum. Belki de düşüncelerime zaman veriyorum, yavaş yavaş olsun diye. Belki de kayda değer bir şey yaşanmadığından "siktiret hepsi aynı değil mi" diyor çöp sepetine gönderiyorum. 

Bazılarını shift+del yapıyorum kesin. Zira eser yok...
Oradaymışım mesela. Fakat bana sorsan bence ben hiç orada olmadım.

Bazen seviyorum kafayı. Unutması gereken zaman geldiğinde de, silmesi gerektiğini anladığı zamanda da hiç uzatmıyor. Kedini koruma moduna aldığı zamanları biliyorum. Buz gibi oluyor. Tanıyamıyorum o hiç susmayan beyni. Bir susuyor. Bir unutuyor. Bir kez daha asla hatırlamıyor.

Bunu bu sıra çok yapıyor. Fakat hiç gerekli olmayan zamanlarda.

Sonra ben eve gelip, kendi ellerimi bir filmde izlemiş edasıyla hatırlıyor, çözmeye çalışıyorum. Noktaları birleştirip günü çıkarmaya çalışıyorum. Sinirimin, mutluluğumun, hüznümün ya da siktiretmişliğimin nereden gelmiş olduğunu kestiremeden bu satırlara girişiyorum. Belki yazarken birden bire çıkar diyerek...

Çıkmasa bile. Gerçeklik kaybına doğru hızla yol aldığım şu zamanda kaydetmem mantıklı oluyor. Bazen dönüp okuduğumda da bunu kim yazmış lan diyip eğlenebiliyorum. Güzel oluyor. Saçma oluyor. Fakat gülümsetiyor.








I think I still have a smile...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.