Kafamdan kitaplar geçiyor. Cümlelerin yeri değiştirilmiş, bir kaç tanesi çıkartılmış, yaşanmış olaylardan esinlenmiş hikayeler. Anlamsızlaştırma çabaları bu gece nijeryada başarısız oldu. Kafa bitik, bitkin.
Dünyadaki bütün gerçekler kafamdan geçiyor. Gerçekler acıdır derler fakat gerçeğin tümünü bildikten sonra acı kalmaz. Gerçek bin yüzü olan orospu. Herkese başka görünür. Ve herkes istediğini seçer. İş böyle olmasaydı inan hayat pamuk gibi olurdu.
Yaşanmışların tümü oturuyor kafamda bir yerlere ve her yüzünü gördüğüm gerçekle yüzleşiyorum.. Tekrar tekrar, her kafamı açtığımda. Güzelleşiyor, vücut buldukça güzelleşiyor. Temizleniyor. Korkunun yerini yine izolasyon çalışması alıyor.
Bir kez yaşıyorsun her saniyeyi. Bir kez duyuyorsun bir cümleyi, bir ağızdan, bir ses ile.
Binlerce cümle var her anda. Duyabilirsen eğer, binlerce gerçeği var herkesin. Açarsan kafayı, içeri alırsan.
Bütün duvarları kırarsan ancak, hayatını her anında gerçekliği yaşayabileceğin hale getirebilirsin. Açarsan bütün algılarını, gitmesine izin verirsen bütün yanlışların, doğru olan yaşam şeklini bulabilirsin. Yorulmadan, uyumadan dinlersen sesleri, ayırt edebilirsin iç ses ile dış sesi.
İç sesinle konuştuğunda alcağın cevap karşı iç ses haline gelebilirse, ruhunun var oluşunu hissedebilirsin. Ancak o zaman sen var olabilirsin.
Geri kalanı için, kitaplar yazar kafan. Dolup taşan yanlışların hepsini kategorize eden bir yapıya ulaşır. Cilt cilt ayırabilirsin. Hepsi birbirinin aynısı pis ruhların cümleleridir. Aynaya baktığında yansımasını gören insanların hayatlarıdır. Gerçekten uzak beyinlerdir, ciltlersin. Sorun yok.
Fakat bazen karışır sinyaller. Kopartır seni gerçekten. En sahte hayatın bile sahtesini yaşayanlar arasında uzun zaman geçirdiğinde görürsün bunu. İkinci el hatta üçüncü el ruhlar bunlar. Kemirirler beynini.
Gerçek dışı olan her şey, bazen, birden bire ağır gelir. Alev alır beynin bir kısa devre yüzünden. Söndüremezsin bazen. Bazen yürür gider işte. Beyin bu, tutamazsın ucunu. Orman yangını gibi gelir sonra hayretler. Basit cevabı kaybedersin. Bazen.
Ah hep diyorum. Bu kafa neden bu kafa? Neden bu kafanın içinde başka kafalar var. Neden başka başka hayatların kitabı benim kafamda aynı sıkıcılıkla yazılıyor. Başı kıçı tahmin ediliyor, hak veriliyor, yeriliyor, sövülüyor, yeri geliyor anlamsızlaşıyor. Sebepler uzak kalıyor. Neyse uzun sürmüyor.
Ancak oyalandığı zaman bana bunu yapıyor. Oyalanmaya gelemiyor, uzak kalınca trip atıyor beynim. Geri planda kalmamalı her daim kurcalamalı sanıyorum ki, ancak o zaman huzurlu.
Soru, cevap, soru, cevap şeklinde yaşadığım hayatımda bir cevap bulamadığı zaman ortalığı yakıp yıkan obsesif siyah ya da beyaz kafam.
Yalıtım lazım. Kafaya, ses yalıtımı.
Görüş, etki ve temas alanımız ne kadar darsa, o kadar mutluyuzdur. Bunlar ne kadar genişlerse, o kadar ıstırap çeker, ürkeriz. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar,arzular ve korkular da çoğalır ve büyür. Bu yüzden körler bile bize ilk başta göründüğü kadar mutsuz değildir.
Schopenhauer
Yorumlar
Yorum Gönder