-ne anlamı var?
evet anlamı yok demek istiyorsun biliyorum. sen de biliyorsun anlamı olmadığını.
azınlığız biz. ruhun arzularından yoksun, sadece bedenlerine yakışan bedenler isteyenlerden farklıyız. maddiyatla var oluşlarını ispatlayanlardan değiliz. hiç dinlenmeyen, hiç uyumayan ruhlarımız var. bütün bu uyuşturuculara, tahriklere rağmen aralarına karışmadığımız kuklalardan değiliz.
araya kopya kağıdı konup yazılmış binlerce hayatı izliyoruz dışardan. nasıl kapatıyorlar gözlerini, aldanmaya ne kadar tepkisizler, sorgulama yetilerini kaybetmişler, seçenekleri yalnızca önlerine çıkanlardan ibaret sanıyorlar, ellerine tutuşturulanı kabul ediyorlar, istekleri hep başkasına ait, bu isteklere koşuyorlar. hiç durmadan basamakları atlıyorlar. bir sonraki yapılacak her zaman biliniyor. toplumdan dışlanmamak bunu gerektiriyor. farklı olmamak bunu gerektiriyor. her zaman destekleniyorlar. her zaman yaptıklarını takdir edecek birileri var etraflarında. çünkü onlar da aynı seçeneksizlikten gelmiş. tek bir yoldan devam etmekte. ondan öncekiler de, ondan sonrakiler de. o yüzden eminler her şeyden, şüphe duymaya vakit bırakmayacak şekilde sıkıştırılmış yaşıyorlar. koşarak, hırsla.
sanki doğduktan sonra beyinlerine bir çip yerleştirilmiş gibiler. misyonları da yüklemişler. sen kırmaya çalışsan bile ele geçirilmiş beyinler hepsi aynı cevabı veriyor. doğru cevap değil soran için fakat aynı cevap. başka ne olabilir ki?
unutmuşlar çipi takmayı. yüklememişler misyonları. bu aynılığın içine dalıp coşamama sebebi bu olmalı. aynılığın içinde ki huzuru hissedememe bu olmalı.
çabadır bu. bir ömürlük çabadır. kolundan, bacağından tutup içeri çekmeye çalışırlar, sen de onlardan biri ol isterler, sen de iste, sen de sorgulama, sen de gir bu kafese ve güven duy. sabitliğin verdiği güveni hisset. bu dünyadan hiç gitmeyecekmişsin gibi kök sal, çoğal, sonsuza kadar isteyeceklerinin listesini yap ve çarkın içine yerleş.
ve ne garip ki, ancak bir şekilde mutlu olunabileceğine inanırlar. bir hayat boyu gerçekleştirmen gerekenlerin listesi yoksa sende, hedefin yoksa, sordukları zaman sen ne istiyorsun diye, cevabın bir kaç günlük plandan ibaretse, sen olmamışsındır. genelde bu tür fikir çarpışmalarının sonunda kafalar çevrilir, kendinden olanlara koşarlar, birliklerine dönerler, el ele tutuşup dans ederler.
bütün sevdiklerini toplayıp kutlama yapıyorlar. kendi hayatlarını kutluyorlar. her gün aynısını bir milyon insan yapıyor yine de kendi hayatları özel olduğu için kutlamaya değer. büyük başarılara imza atmışlar gibi tebrik ediliyorlar. doğdukları günü bile her sene kutluyorlar. önemsiyorlar delicesine. varlıklarını kutluyorlar, var oluşlarının bilmemkaçıncı senesinde bile aynı mutlulukla iyi ki doğdum diyorlar. çoğaldıkları zaman duydukları haz inanılmaz. sanki insan ırkı tükenmek üzereyken bunu başarmışlar gibi. sanki en yüce görev buymuş gibi. ondan sonrası ve öncesi önemsizmiş gibi. dünyaya bir milyon insan daha geldi bugün. haydi her birini sadece onlar başarmış gibi tebrik edelim, destekleyelim. ah aklım almıyor bu narsistliği.
sıradan ve önemsiz olduklarını hiç düşünmüyorlar. bu tür düşüncelere sahip olan bizler ise karamsar, kendine değer vermeyen, psikolojisi bozuk beyinler olarak görülüyoruz.
ben gerçekçi demeyi tercih ediyorum.
büyük anlamlar yüklememeliyiz kendimize. varlığımızdan vazgeçmek değil bu söylediğim. yalnızca abartılacak bir şey olmadığını görmek. yalnızca bizden milyarlarca daha olduğunu, milyarlarcasının da yaşayıp öldüğünü bilmek. bu bilinçle yaşamak.
kendinden çıkmak biraz, uzaklaşmak.
her şeyi anlamsızlaştırdım yine. yine soğudu içim. yine isteksizlik içerisinde huzur buldum. yine yalnızlığımı uzaklaştırdım sizden.
benim kafam bozuk değil, kafam güzel.
evet anlamı yok demek istiyorsun biliyorum. sen de biliyorsun anlamı olmadığını.
azınlığız biz. ruhun arzularından yoksun, sadece bedenlerine yakışan bedenler isteyenlerden farklıyız. maddiyatla var oluşlarını ispatlayanlardan değiliz. hiç dinlenmeyen, hiç uyumayan ruhlarımız var. bütün bu uyuşturuculara, tahriklere rağmen aralarına karışmadığımız kuklalardan değiliz.
araya kopya kağıdı konup yazılmış binlerce hayatı izliyoruz dışardan. nasıl kapatıyorlar gözlerini, aldanmaya ne kadar tepkisizler, sorgulama yetilerini kaybetmişler, seçenekleri yalnızca önlerine çıkanlardan ibaret sanıyorlar, ellerine tutuşturulanı kabul ediyorlar, istekleri hep başkasına ait, bu isteklere koşuyorlar. hiç durmadan basamakları atlıyorlar. bir sonraki yapılacak her zaman biliniyor. toplumdan dışlanmamak bunu gerektiriyor. farklı olmamak bunu gerektiriyor. her zaman destekleniyorlar. her zaman yaptıklarını takdir edecek birileri var etraflarında. çünkü onlar da aynı seçeneksizlikten gelmiş. tek bir yoldan devam etmekte. ondan öncekiler de, ondan sonrakiler de. o yüzden eminler her şeyden, şüphe duymaya vakit bırakmayacak şekilde sıkıştırılmış yaşıyorlar. koşarak, hırsla.
sanki doğduktan sonra beyinlerine bir çip yerleştirilmiş gibiler. misyonları da yüklemişler. sen kırmaya çalışsan bile ele geçirilmiş beyinler hepsi aynı cevabı veriyor. doğru cevap değil soran için fakat aynı cevap. başka ne olabilir ki?
unutmuşlar çipi takmayı. yüklememişler misyonları. bu aynılığın içine dalıp coşamama sebebi bu olmalı. aynılığın içinde ki huzuru hissedememe bu olmalı.
çabadır bu. bir ömürlük çabadır. kolundan, bacağından tutup içeri çekmeye çalışırlar, sen de onlardan biri ol isterler, sen de iste, sen de sorgulama, sen de gir bu kafese ve güven duy. sabitliğin verdiği güveni hisset. bu dünyadan hiç gitmeyecekmişsin gibi kök sal, çoğal, sonsuza kadar isteyeceklerinin listesini yap ve çarkın içine yerleş.
ve ne garip ki, ancak bir şekilde mutlu olunabileceğine inanırlar. bir hayat boyu gerçekleştirmen gerekenlerin listesi yoksa sende, hedefin yoksa, sordukları zaman sen ne istiyorsun diye, cevabın bir kaç günlük plandan ibaretse, sen olmamışsındır. genelde bu tür fikir çarpışmalarının sonunda kafalar çevrilir, kendinden olanlara koşarlar, birliklerine dönerler, el ele tutuşup dans ederler.
bütün sevdiklerini toplayıp kutlama yapıyorlar. kendi hayatlarını kutluyorlar. her gün aynısını bir milyon insan yapıyor yine de kendi hayatları özel olduğu için kutlamaya değer. büyük başarılara imza atmışlar gibi tebrik ediliyorlar. doğdukları günü bile her sene kutluyorlar. önemsiyorlar delicesine. varlıklarını kutluyorlar, var oluşlarının bilmemkaçıncı senesinde bile aynı mutlulukla iyi ki doğdum diyorlar. çoğaldıkları zaman duydukları haz inanılmaz. sanki insan ırkı tükenmek üzereyken bunu başarmışlar gibi. sanki en yüce görev buymuş gibi. ondan sonrası ve öncesi önemsizmiş gibi. dünyaya bir milyon insan daha geldi bugün. haydi her birini sadece onlar başarmış gibi tebrik edelim, destekleyelim. ah aklım almıyor bu narsistliği.
sıradan ve önemsiz olduklarını hiç düşünmüyorlar. bu tür düşüncelere sahip olan bizler ise karamsar, kendine değer vermeyen, psikolojisi bozuk beyinler olarak görülüyoruz.
ben gerçekçi demeyi tercih ediyorum.
büyük anlamlar yüklememeliyiz kendimize. varlığımızdan vazgeçmek değil bu söylediğim. yalnızca abartılacak bir şey olmadığını görmek. yalnızca bizden milyarlarca daha olduğunu, milyarlarcasının da yaşayıp öldüğünü bilmek. bu bilinçle yaşamak.
kendinden çıkmak biraz, uzaklaşmak.
her şeyi anlamsızlaştırdım yine. yine soğudu içim. yine isteksizlik içerisinde huzur buldum. yine yalnızlığımı uzaklaştırdım sizden.
benim kafam bozuk değil, kafam güzel.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil