Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

oh have you seen my ghost?

viski ve kahve arasında bir hayat yaşıyorum. tek ve en büyük çabam ayılmak üzerine, onun dışında yaptığım her şeyi kafamdan kaçmak için yapıyorum. yaptığım her şeyi derken gerçekten her bir saniyemi kafamdan kaçmak için yapıyorum. çünkü ben yaptığım, düşündüğüm, hissettiğim, istediğim hiçbir şeye ayıkken inanmıyorum. sanki benim bedenimi ele geçirmiş bir başka ruh/varlık var ve tamamen istencim dışında hareket ediyor. bundan kaçmak ve benliğimle yalnız kalmak tek amacım oluyor. 

çünkü gün bittiğinde -bu sabah ya da gece olabilir- yaptıklarıma, söylediklerime, hissettiklerime baktığımda sanki başka bir insan evladına bakar gibi bakıyorum. 

gün sonunda kendimi kendime küfrederken bulduktan sonra anladım bunu. bu hayatı, standart yaşanması gereken sosyal varlık olarak var olduğum hayatı yaşayan ben değilim. eğer o ben isem şuan bunları yazan ben değilim. yani aslında iki tane ben var. fakat bir tanesi imposter. yani benim varlığımı çalmış ve kendi amacı uğruna kullanıyor. 

ben onun gibi bir insan olmak istemedim hiçbir zaman. ve bunu değiştirmek, düzeltmek çabasına girdim ilk fark ettiğim zaman. fakat o kadar derinlere kadar işlemiş ki elimden bir şey gelmiyor. ilk sosyalleştiğim saniyeden itibaren o kadar atik davranarak ipleri eline alıyorki... o konuşurken, garip ve ben olmayan davranışlarını sergilerken benim gerçek sesim çok ince ve derinden konuşuyor daha çok yalvarıyor "ne olur dürüst ol!" diye. fakat kendisi yalancı. kendisi çok manipulatör. engel olunamaz, durdurulamaz, ispatlanamaz durumda. doğru/yanlıştan çok uzaklaşmış durumda bir gerçeklikten söz ediyoruz.

belki şuan bunu yazan ben bile ondan daha az gerçeğim. çünkü kendisi kendini gerçekleştirmiş bir varlık. 

benim içimden çıkmış bir başka ben. benim olmak istediğim fakat asla olamadığıma ve olmadığıma kesinlikle emin olduğum bir insan. 

bundandır işte kesinlikle yapacağıma inandığım her şey yok oluyor bir anda. 

aşırı sevgi duyduğum, aşırı istek duyduğum, aşırı sinirlendiğim hiçbir şeyi ciddiye alamıyorum. 

çünkü farklı insanlar var içimde. 

rüyalarım mı gerçek, gerçeklerim mi rüya?

gecelerim mi gerçek, gündüzlerim mi? 

bir şeyi aşırı derecede isterken kendini bulduğun o nadir anlarda bile kendimi dürtüp "bi siktir git lağn" diyorum. çünkü artık biliyorum o aşırı istek az sonra yok olacak. 

akşam olmadan o gün için plan bile yapamıyorum. çünkü bilmiyorum sabah istediğimi akşam isteyip istemeyeceğimi.

çünkü isteklerim benim değil. çünkü beynime olan hakimiyetim tam değil. paylaşıyorum hem de hiç tanımadığım bir varlıkla. 

çok sade hissettiğim zamanlar oluyor. tamamen ben hissetmekten bahsediyorum. şuan bunları yazdığıma göre bu da yüzde yüz ben olduğumun ispatıdır. bazen gerçekten çok yoğun bir beyin fethinden kurtuluyorum ve o anları ani bir şekilde yaşıyorum ve gözlerim doluyor kendime kavuştuğum an. uzun süre kapatmak zorunda kaldığım bütün bana ait hisler çıkıyor ortaya. o anki özgürlük hissi tarifsiz, yoğun. belki yıllarca hapsedilmiş bir mahkumun özgürlüğünün ilk nefesidir.

o an gözlerim doluyor.

burada yazıyorum. çünkü ben bu yazıları okurken bile "kim yazmış lan bunu" hissiyle okuyorum, genellikle elimde bir kahve ile... 

yaptıklarıma, söylediklerime, cümlelerime, davranışlarıma, hissettiklerime bakıp da "BU KİM AMINAKOYİM" demek istemiyorum artık. 

başka bir insan olarak uyanıp gecesine ayılmak istemiyorum artık. 

viskiyle ayılıp kahveyle kaybolmak bu yaşadığım. 

viski ve kahve arasında yaşadıklarım bütün bu karmaşa.

ya ayılmak ve orda kalmak ya da ölene dek kayıp yaşamak tek istediğim... 

ya rüyalar ya da gerçekler olmalı. 

rüyalar bu kadar net, gerçekler bu kadar karışık olmamalı. 

acaba rüyamdaki hayat gerçek ve oradaki ben de bunları rüya olarak görüp rüyamdaki hayat gerçek mi diye düşünüyor mu diye düşünmek sağlıklı bir yaşama şekli olamaz.

ben bile kendimi tanımıyorken bir de insanları suçlamak. 

çaresiz bir yardım isteme şekli işte. 

beni dürtün ve bu kafadan çıkartın demek.

insanların fotoğraflarına bakarken hissettiğim de aynı şekilde:

- en azından bir istikrar var şu selficilerde. hiçbir çelişkiye düşmeden yıllarca kendi harika fotoğraflarını paylaşarak aldıkları beğenirlerle acaip mutlu olabiliyorlar. bir gün bile akşam eve gidip "ben nabiyorum ağuğagoyim" diyerek tüm hesaplarını silip -ben olsam sonum o olurdu- kapatmıyorlar. devam ediyorlar. ne yapıyorlarsa. sonra bir gün geliyor standart bir hayatın olabilecek tüm basamaklarını tırmanıyorlar. kucaklarında bebek yanlarında kocisko ya da bebişkoları. devam. devam. devam aamınagoim. devam. 

devam.

ben? 

daha "sabah ki ben ben miydim?"

bir gün de çelişkiye düşüp demiyorlar "lan acaba şu yaşıma kadar yaptıklarım, istediklerim gerçekten benim kararım ve istediğim miydi?" 

"laaaaaaan" demiyorlar hiç benim gibi. "lan lan lan bütün bunlar tamamen saçmalıkmış ya!" deyip şoklardan şoklara koşmuyorlar.

asla çelişmeden, asla sorgulamadan, asla kaybolmadan, asla kendi varlıklarında bir başka varlık var etmeden, asla yapamadıkları her şey için kendilerini aşırı derecede ezip suçlamadan koskoca ömrü yaşayacak ve ölecekler. nasıl bir his acaba. hiç kafa karışmadan yaşamak nasıl bir şey lan?!

bir gün yalnızca özenmekten öleceğime inanıyorum. 

bir gün yalnızca yorgunluktan öleceğime inanıyorum. küt diye. 

bir başka "lan lan lan... o öyle değilmiş..." deyişlerimden birinde, gideceğim. 

cevap bulamadan. kim olduğumu anlamadan. umurumda bile olmadan. 

"i got out of bed today, swear to god i couldn't see my face. i got out of bed today staring at a ghost."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...