bir iç sıkıntısı, bir bulanıklık, bulantı içeride bir yerde. bataklık gibi bir hayat bu. bir an yanlış yere basıyorsun ve hoaydaa geçmiş olsun. ben şuan basmıyorum bile çünkü adımım yok. basmaya korkmaktan öyle bir hale gelmişim ki cidden açıklayamıyorum bu hissizliği. duyguları anlatan bir kitabım vardı onu tekrar okumam gerekicek.. çünkü ne hissettiğimin bilincinde değilim daha doğrusu neyi neden hissetmediğimin.
arıyorum, deniyorum, yırtınıyorum içimdeki çocuk da dahil bütün herkes ölmüş gibi.
ve yapacak bir şeyim, yapılacak HERHANGİ bir işim olduğu an başlıyor bulantılar.
durmağa gelmişim bu dünyaya.
bir tek ben mi böyle? asla.
ben ciddi manada duruyorum çünkü ilgim olan her şey durmak eylemiyle gerçekleştirilebiliyor. kitap, müzik, film, dizi, kedi, uyumak şeklinde... diğer insanlar da bir yerlere gidiyorlar ve bir şeyler yapıyorlarmış gibi görünüyorlar. müthiş bir meşgaleleri varmış gibi hani. "aaaa ben hiç evde duramam" diyor mesela. diyorum napıyorsun ki çıkıp? sanki bana hayır elçisi.
"alışveriş, bayılırım" ...
hani ben tü kaka oluyorum ya ona hastayım. yani sanki herkes yeni dünyalar çıkartmış götünden de ben evde oturarak o dünyaların varoluşunu kaçırdım.
bu bir epidemik arkadaşlar. hissizlik bir salgın hastalık oldu. o kadar hızlı ve o kadar gelişigüzel ve o kadar geçici ki duygular boku yemiş durumdayız.
ve ben bunu kendimde iyileştirmeye çalışacağım. gerekirse acıtacak ama yine de o hisse sahip olacağım.
çünkü bu yaşadığımız şeyin adı bulantı (iç sıkıntısı, bunalım, göğsüne at oturması) ve bu bir his değil. bu bir boşluk, kara delik, ruh sömürgeni, kalbin durmuş gibi, donmuşsun gibi bir his. yok olmak gibi sanki. inanılmaz bir rahatsızlık.
hadi ben fark ettim bunu ve bende bir tepki oluştu ve belki düzeltirim bilemiyorum şuan... peki moda, saç, baş, para, şöhret, instalike, instabok uğruna harcanan ve bunun farkına bile varamayacak kadar kendiyle meşgul arkadaşlarımız. kendi derken fiziksel ve yüzeysel olarak kendi ile uğraşandan bahsediyorum. her bir böyle insan gördüğümde "lan oğlum yaa" diye bir tepki seslendiriyorum. cidden napıyorsunuz. yani siz de bir şey hissetmiyorsunuz. bir an dursanız bulantıya kapılıyorsunuz siz de. ve o yüzden durmuyorsunuz, duramıyorsunuz, yalnız kalamıyorsunuz. aynıyız aslında özünde. bence sizinki daha da boktan. çünkü bir dursanız hepsi yıkılacak üstünüze. bir an düşünseniz mesela "ben nabıom aq?" die.
bulantı artık içimizde. bundan kurtulmak için de topluca çalışmalıyız. gerekirse birbirimize aşık olmalı ve birbirimizi terk etmeliyiz. ama aşık olmalıyız mesela.
"aşk" artık komik çünkü değil mi? gülüyor insanlar. ağlanıcak halinize fln ahahajsda
inanılmaz ruh kaybı var. gözümle görebiliyorum artık baya vücut yürüyor içinde gram algı yok. öyle bir white walker, walking dead misali insanlar gözümde.
ben bulantıdayım. en azından bundan kaçmak için kendimi sokaklarda yerden yere yuvarlamıyorum, terstürs şeyler giyinip kendimi başka bir boş hisle kandırmıyorum. bıraktım kandırmayı en azından.
ve anladıkça daha çok artıyor, düşündükçe, fark ettikçe ne kadar az şeye ihtiyacımız olduğunu. garip ama artıyor bulantı. çünkü çok fazlasına sahibiz. çok fazla ıvırla zıvırla çevriliyiz. çok fazla "şey" var etrafımızda hiçbir manası, ruhumuza hiçbir etkisi olmayan ve asla ihtiyacımızın olmadığı. onlardan kurtulana dek belki gidecek bu bulantı hali. bu hissizlik. bu mahpushanedeyim kafası.
sıyrılmak gerek yavaş da olsa. kötü hissettirenden, hissettirmeyenden, gerçek olmayandan, illüzyonlardan, obsesif isteklerden, dayatılan lüks hayat tarzından sıyrılmalıyız.
hadi ben yaparım çok istersem de.. siz nabıcaksınız merak ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder