Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

göğsüne at oturması hastalığı.

bir iç sıkıntısı, bir bulanıklık, bulantı içeride bir yerde. bataklık gibi bir hayat bu. bir an yanlış yere basıyorsun ve hoaydaa geçmiş olsun. ben şuan basmıyorum bile çünkü adımım yok. basmaya korkmaktan öyle bir hale gelmişim ki cidden açıklayamıyorum bu hissizliği. duyguları anlatan bir kitabım vardı onu tekrar okumam gerekicek.. çünkü ne hissettiğimin bilincinde değilim daha doğrusu neyi neden hissetmediğimin. 

arıyorum, deniyorum, yırtınıyorum içimdeki çocuk da dahil bütün herkes ölmüş gibi. 

ve yapacak bir şeyim, yapılacak HERHANGİ bir işim olduğu an başlıyor bulantılar. 

durmağa gelmişim bu dünyaya.

bir tek ben mi böyle? asla. 

ben ciddi manada duruyorum çünkü ilgim olan her şey durmak eylemiyle gerçekleştirilebiliyor. kitap, müzik, film, dizi, kedi, uyumak şeklinde... diğer insanlar da bir yerlere gidiyorlar ve bir şeyler yapıyorlarmış gibi görünüyorlar. müthiş bir meşgaleleri varmış gibi hani. "aaaa ben hiç evde duramam" diyor mesela. diyorum napıyorsun ki çıkıp? sanki bana hayır elçisi. 

"alışveriş, bayılırım" ... 

hani ben tü kaka oluyorum ya ona hastayım. yani sanki herkes yeni dünyalar çıkartmış götünden de ben evde oturarak o dünyaların varoluşunu kaçırdım. 

bu bir epidemik arkadaşlar. hissizlik bir salgın hastalık oldu. o kadar hızlı ve o kadar gelişigüzel ve o kadar geçici ki duygular boku yemiş durumdayız. 

ve ben bunu kendimde iyileştirmeye çalışacağım. gerekirse acıtacak ama yine de o hisse sahip olacağım. 

çünkü bu yaşadığımız şeyin adı bulantı (iç sıkıntısı, bunalım, göğsüne at oturması) ve bu bir his değil. bu bir boşluk, kara delik, ruh sömürgeni, kalbin durmuş gibi, donmuşsun gibi bir his. yok olmak gibi sanki. inanılmaz bir rahatsızlık. 

hadi ben fark ettim bunu ve bende bir tepki oluştu ve belki düzeltirim bilemiyorum şuan...  peki moda, saç, baş, para, şöhret, instalike, instabok uğruna harcanan ve bunun farkına bile varamayacak kadar kendiyle meşgul arkadaşlarımız. kendi derken fiziksel ve yüzeysel olarak kendi ile uğraşandan bahsediyorum. her bir böyle insan gördüğümde "lan oğlum yaa" diye bir tepki seslendiriyorum. cidden napıyorsunuz. yani siz de bir şey hissetmiyorsunuz. bir an dursanız bulantıya kapılıyorsunuz siz de. ve o yüzden durmuyorsunuz, duramıyorsunuz, yalnız kalamıyorsunuz. aynıyız aslında özünde. bence sizinki daha da boktan. çünkü bir dursanız hepsi yıkılacak üstünüze. bir an düşünseniz mesela "ben nabıom aq?" die.

bulantı artık içimizde. bundan kurtulmak için de topluca çalışmalıyız. gerekirse birbirimize aşık olmalı ve birbirimizi terk etmeliyiz. ama aşık olmalıyız mesela. 

"aşk" artık komik çünkü değil mi? gülüyor insanlar. ağlanıcak halinize fln ahahajsda

inanılmaz ruh kaybı var. gözümle görebiliyorum artık baya vücut yürüyor içinde gram algı yok. öyle bir white walker, walking dead misali insanlar gözümde. 

ben bulantıdayım. en azından bundan kaçmak için kendimi sokaklarda yerden yere yuvarlamıyorum, terstürs şeyler giyinip kendimi başka bir boş hisle kandırmıyorum. bıraktım kandırmayı en azından. 

ve anladıkça daha çok artıyor, düşündükçe, fark ettikçe ne kadar az şeye ihtiyacımız olduğunu. garip ama artıyor bulantı. çünkü çok fazlasına sahibiz. çok fazla ıvırla zıvırla çevriliyiz. çok fazla "şey" var etrafımızda hiçbir manası, ruhumuza hiçbir etkisi olmayan ve asla ihtiyacımızın olmadığı. onlardan kurtulana dek belki gidecek bu bulantı hali. bu hissizlik. bu mahpushanedeyim kafası. 

sıyrılmak gerek yavaş da olsa. kötü hissettirenden, hissettirmeyenden, gerçek olmayandan, illüzyonlardan, obsesif isteklerden, dayatılan lüks hayat tarzından sıyrılmalıyız. 

hadi ben yaparım çok istersem de.. siz nabıcaksınız merak ediyorum. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...