Sözde büyüyorsun diyorlar... Yaş alıyor, yaşlanıyorsun. Tecrübeler, yaşadıkların hayatını kolaylaştırmalı değil mi? Belki gelişine vurulan topları bile göğsünde yavaşlatabiliyorsun. Belki gamsızlık mertebesine doğru hızlı adımlarla gidiyorsun. Fakat büyümek lafı pek oturmuyor buna. Neden diceksin... Bence küçülmek bu daha çok. Hayat eskiden baktığında ucu bucağı olmayan bir beyaz boşluk gibiydi. Şimdi içinde var ettiğin ve fazla yakınlaştığın kara delik ile kucaklaşıyorsun. Her şeyi oraya çekiyorsun yoksa da bırakıyor ve devam ediyorsun.
Ucu bucağı olmayan, gerisi berisi bilinmeyen, ne olacağını tahmin edemediğin hiçbir şey kalmamış. Her şey kategorize edilip rafa kaldırılıyor daha kokusunu aldığın an. Olacaklar sanki hep yazılmış gibi. Yanılma ihtimalin vs. yanılmazsan çekeceğin ızdırap denklemi içerisinde ben gaçhayım diyerek yaşıyorsun.
Yaş alıyorsun evet. Büyümek diyorlar fakat NO. Büyük no evet. Baya küçücük kalıyorsun. Sen ve içinde herkesin yok olduğu kara delik.
Gün geçtikçe o his artıyor. "Ben burada böyle yaşayayım bitince de öleyim olmaz mı yeaaa???!!" kafası. Çok seviyorum.
O kadar güvendesin ki. Bu üzerine sıça sıça oluşturduğun duvarı nasıl yıkabilirsin ki? Yemin ederim bok içinde kalırsın.
Eskiden derdim ki, belki benim de zamanım gelecek, bir şeyler olacak ve ben de çok güzel bir hayat yaşayacağım. Güzel insanlar, güzel anılar. Artık bunu söylemiyorum. Söylemiyorum ve isteyemiyorum.. Çünkü yaşadım.
Ve anladım. Bazen önemli olan ne istediğin değildir. Bazen tek peşinden gitmen gereken şey nerede iyi hissettiğindir. İsteklerine göre evrilemiyorsun... Fakat hissettiklerin seni sürüklüyor. Hayatında ne varsa hepsini sürüklüyor.
- Sonra sürüklenme kısmını bırakmak istiyorsun doğal olarak. Eşek kadar olduğun için. İlk önce yoruluyorsun zaten. Ölüm gibi geliyor her his. "Yeaa yoh ben böle iyiyim" "Aman dokanmayın da bir şey değişmesin" Geri kalan her şeyi bir bir atıyorsun. Azala azala yok olmak adına. Sürüklenmiyorsun.
Evet, yaşlanıyor olabilirsin ama zaman sürekli ileriye doğru giden bir yol gibi gelse de aslında öyle değil. "Zaman geçiyor" cümlesini garipsediğimden beri böyle. Zaman geçip giden bir olgu gibi gelmiyor bana artık. Sabitlik daha net, kesin ve hissedilebilir. Bir yere gitmiyorsun, büyümüyorsun da. O yüzden "bir yere varmaya çalışma" hissi de anlamını kaybetti. Tünelin sonundaki ışık fln... yok öyle bir şey, her yer böyle az karanlık, az aydınlık, nemli ve pis kokuyor gibi. Yani, aslında olduğun yerde duruyorsun ve hayatın küçülüyor sonunda da zaten sessizce yok olacaksın.
Bunu kabul etmek, büyümeye çalışmamak, "yıllar geçiyor ben ne olacam amk" kafasına girmemek zor kabul edelim. Ben yapmaya çalıştığımı söylüyorum.. Eminim herkesin kafasında bir "ben bir şey olacam" "ben önemliyim" "ben özelim" "benim hayatım çok önemli ve mutlaka bir bok olmalıyım" düşünceleri vardır. Motivasyonları tamamen kendileriyle ilgili çok aşırı önemli bir şeyler yaşamak olabilir. Benim değil.
Peki benim motivasyonum nedir? Yaşam enerjimi nereden alıyorum? Neden vazgeçmiyorum yaşamaktan? Çok emin olamıyorum aslında, cevabı kesin değil. Yeterince zeki olmadığımı düşünüyorum çoğu zaman. Bu sorunun cevabının olmamasının sebebi bu gibi. Entellektüel seviyem çok düşük aslında, böyle boktan soruları sormamam lazım... Soruları soracak kadar boktan, cevabı veremeyecek kadar da kapasitesiz bir kafaya sahibim. Biliyorum. Belki küçülüp küçülüp minik bir siyah nokta haline geldiğim zaman bilirim her şeyi. HER ŞEYİ hahsdkahsda
Fakat şuan için tek bildiğim bir şey var Louies C.K. inde söylediği gibi.. "hayatı tam olarak kendimi öldürmeyecek kadar seviyorum." O kadar. Şuan başka bir düşüncem, isteğim, motivasyonum, ilgim yok hayata karşı. Yine kendisinin söylediği gibi... "bildiğin tüm boktanlıkları sıralarsan, baktığında hepsi hayatın içinde" yani sevmek için çok da bir sebebin olmayan bir şeyi sevmeye çalışıyorsun. Ve evet ben seviyorum. Sadede sabah yataktan çıkıp ölmemeye çalışacak kadar.
Sonrasında ne olacağı da şimdilik beni zerre kadar ilgilendirmiyor.
Ne yapmayacağımı sıralayıp onları yapmayacağım bir hayat yaşamaya doğru koşuyorum sadece.
Baktım bir boktanlık, sikko bir durum, hemen kaç, değiştir, yok ol, ölü taklidi yap ve bitsin.
Denedim olmadı mı? sevmedim mi? asla çabalamam. Hemen vazgeçerim. (2-3 gün kızıyorum kendime bunu yapınca ama sonra o da geçiyor)
Hissettiklerim bana iyi gelmedi mi? Unutmak için senelerce uyurum. Asla hislerimin peşinden koşamam zira hepsinin kendiliğinden bittiğini gördük.
Yine nasıl bu kadar boktan bir insan olduğumun sebeplerini yazdığım bir yazının daha sonuna geldim. Çok seviyorum kendimi. Hayat çok güzel. Ölemeyecek kadar çok.
Louies C.K.
Evet, yaşlanıyor olabilirsin ama zaman sürekli ileriye doğru giden bir yol gibi gelse de aslında öyle değil. "Zaman geçiyor" cümlesini garipsediğimden beri böyle. Zaman geçip giden bir olgu gibi gelmiyor bana artık. Sabitlik daha net, kesin ve hissedilebilir. Bir yere gitmiyorsun, büyümüyorsun da. O yüzden "bir yere varmaya çalışma" hissi de anlamını kaybetti. Tünelin sonundaki ışık fln... yok öyle bir şey, her yer böyle az karanlık, az aydınlık, nemli ve pis kokuyor gibi. Yani, aslında olduğun yerde duruyorsun ve hayatın küçülüyor sonunda da zaten sessizce yok olacaksın.
Bunu kabul etmek, büyümeye çalışmamak, "yıllar geçiyor ben ne olacam amk" kafasına girmemek zor kabul edelim. Ben yapmaya çalıştığımı söylüyorum.. Eminim herkesin kafasında bir "ben bir şey olacam" "ben önemliyim" "ben özelim" "benim hayatım çok önemli ve mutlaka bir bok olmalıyım" düşünceleri vardır. Motivasyonları tamamen kendileriyle ilgili çok aşırı önemli bir şeyler yaşamak olabilir. Benim değil.
Peki benim motivasyonum nedir? Yaşam enerjimi nereden alıyorum? Neden vazgeçmiyorum yaşamaktan? Çok emin olamıyorum aslında, cevabı kesin değil. Yeterince zeki olmadığımı düşünüyorum çoğu zaman. Bu sorunun cevabının olmamasının sebebi bu gibi. Entellektüel seviyem çok düşük aslında, böyle boktan soruları sormamam lazım... Soruları soracak kadar boktan, cevabı veremeyecek kadar da kapasitesiz bir kafaya sahibim. Biliyorum. Belki küçülüp küçülüp minik bir siyah nokta haline geldiğim zaman bilirim her şeyi. HER ŞEYİ hahsdkahsda
Fakat şuan için tek bildiğim bir şey var Louies C.K. inde söylediği gibi.. "hayatı tam olarak kendimi öldürmeyecek kadar seviyorum." O kadar. Şuan başka bir düşüncem, isteğim, motivasyonum, ilgim yok hayata karşı. Yine kendisinin söylediği gibi... "bildiğin tüm boktanlıkları sıralarsan, baktığında hepsi hayatın içinde" yani sevmek için çok da bir sebebin olmayan bir şeyi sevmeye çalışıyorsun. Ve evet ben seviyorum. Sadede sabah yataktan çıkıp ölmemeye çalışacak kadar.
Sonrasında ne olacağı da şimdilik beni zerre kadar ilgilendirmiyor.
Ne yapmayacağımı sıralayıp onları yapmayacağım bir hayat yaşamaya doğru koşuyorum sadece.
Baktım bir boktanlık, sikko bir durum, hemen kaç, değiştir, yok ol, ölü taklidi yap ve bitsin.
Denedim olmadı mı? sevmedim mi? asla çabalamam. Hemen vazgeçerim. (2-3 gün kızıyorum kendime bunu yapınca ama sonra o da geçiyor)
Hissettiklerim bana iyi gelmedi mi? Unutmak için senelerce uyurum. Asla hislerimin peşinden koşamam zira hepsinin kendiliğinden bittiğini gördük.
Yine nasıl bu kadar boktan bir insan olduğumun sebeplerini yazdığım bir yazının daha sonuna geldim. Çok seviyorum kendimi. Hayat çok güzel. Ölemeyecek kadar çok.
"I like life. I like it. I don’t need it. I’d be fine without it. I like life, though. I do. You know how much I like life? I have never killed myself. That’s how much I like it. That’s exactly how much I like it, with a razor-thin margin. I like it precisely enough to not kill myself."
Louies C.K.
Yorumlar
Yorum Gönder