Ana içeriğe atla

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

susalım mı az.

peki şöyle bir şey var, hayat boktan, evet zor, istediğimiz çoğu şey olmuyor, hadi oldu yetmiyor, tatmin olamıyoruz, tahammül edemiyoruz, motivasyon sıfır, ya uykumuz var uyuyamıyoruz ya da uykumuz yok uyumamız gerekiyor, sıçamıyoruz, açız ama canımız yemek istemiyor falan falan ya... rahat bıraksak diyorum. uğraşmasak. kimse kimseye karışmasa en azından lafta yani.

azcık siktir etsek mesela birbirimizi. ne yaptığımızı, ne düşündüğümüzü, ne istediğimizi falan bıraksak. sormasak en azından, sorarsak da yargılamasak en azından, çok aşırı söylemek istiyorsan söyle de cevap bekleme falan ne biliyim ya. azcık daha düşünerek konuşabiliriz belki. gelişigüzel değil de, zoraki sessizlik doldurmak amaçlı değil de. small talk değil yani sikeyim small talku kim çıkardıysa şunu herkes kendini zorunlu hissediyor sanırım yine dış güçlerin oyunu bu. onlarda daha çok var. gözgöze geldiği an soru sorma ihtiyacı doğuyor. yüzüne gülümsedin sıçtın bittin. hayat hikayeni anlatırsın. anlattırır. dinler bi de ve şaşırır. sen de sorma ihtiyacı hissedersin ve işte gereksiz bir smalltalktan koskoca bir kanvırzeyşına doğru gidişin başı bu. kaçın derim ben. ben kaçıyorum. güzel kaçarım alıştım çünkü. çünkü tahammülüm hiç kalmadı. çünkü...

zaten hayat baya zor yani kabul edelim aşırı derecede boş işlerle uğraşıyoruz sadece mecburuz diye. bir de salak salak laflar etmesek? boş sorular sormasak. sürekli, her gün, her dakika ve saniye aynı şeyleri konuşmasak mesela. ben demiyorum felsefe yapalım, beyin fırtınaları falan yoo yoo...

sadece susabiliriz. benim için problem değil. hiç üstüme de alınmam, ben de susarım ve hatta mutlu bile olabilirim. bütün gün camdan bakarım, elime ayağıma bakarım, mümkünse kitap okurum ama susabilirim.

laf çok boşlaştı zira.

herşey aynı arkadaşlar. herkes aynı. olduğumuz ortamlarda herkes aynı. çünkü senin olabildiğin ortam bu.. ne altını görüyorsun ne üstünü. standart statüler, standart hayat şartları, kültürel seviye, okul, yaşadığı yer, maaş vb. aynı yani. hemen hemen herkes aynı. bu aynılık içerisinde bir de aynı cümleler. ama her an! HER GÜN.

ya lütfen ama cidden.

NE OLURSUNUZ SUSALIM.

kafam şişti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun...
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten. 

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ--- Irvin D. Yalom

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ ÖLÜM: "İnsan büyük bir boşluktan, ciddi bir hastalıktan, yeni doğmuş gibi, derisini dökmüş bir şekilde, daha duyarlı ve kötücül neşe için daha duyarlı bir damak zevkiyle, bütün iyi şeyler için daha duyarlı bir dille, daha büyük bir keyifle, tehlikeli bir masumiyetle, daha çocuksu bir şekilde, ama daha önce hiç olmadığı kadar kurnaz bir şekilde çıkar. " Nietzche "Ölümün sunduğu karanlık arka plan, hayatın yumuşak renklerini bütün saflığıyla öne çıkarır." Santaya Sorumluluğun üstlenilmesi kişinin nihai kurtarıcıya olan inancından vazgeçmesiyle de sonuçlanmaktadır. ANLAMSIZLIK: "Şu anda yaptığım ve yarın yapacağım şeyden ne yarar gelecek? Benim bütün hayatımdan ne yarar gelecek? Başka şekilde ifade edecek olursam - Neden yaşamalıyım? Neden bir şey yapmalıyım. Yine başka bir ifade ile: Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Tolstoy Nevroz: Anlamını bulamamış olan ruhun acı çekme...