hayattaki çoğu şeyin neden, nasıl ve ne kadar önemsiz olduğunu çok fazla anlattığımı düşünüyorum. bu her zaman umursamazlık ve melankoli karışık bir durum yaratıyor gibi görünse de pek öyle değil, şöyle ki;
umursadığım çok az şey var. birincisi ve en önemlisi akıl sağlığım ve huzurum. bunun hakkında konuşmak istiyorum.
bunları (akıl sağlığı ve huzur) en fazla (evet fazla) umursadığımdan dolayı da bir hayli stabil ve dengeli olan ruh halimin bozulmasına sebep olacak şeylerden usain bolt gibi kaçmaktayım. kaçamadığım durumlar tabii ki gerçekleşiyor zira peygamber değilim. hissedebiliyorum bir şeyler. boktan bir durum yaşandığı anda ilk yaptığım nasıl eski sabit (mutlu değil) halime dönebilirim oluyor. bunun çıkış yolunu arayıp buluyorum bir kaç fire vererek kısa sürede eski halime dönebiliyorum.
çoğu insana göre aşırı sıkıcı bir hayat yaşıyorum. çoğu insana göre "zamanı kaçırıyorum" çoğu insana göre yapılması gereken hiçbir şeyi yapmıyorum. zira ben çoğunluğun (bulunduğum ortamdaki çoğunluk tabi) merak ettiklerini merak etmiyorum. ve açıkçası sikimde bile değil ne düşündükleri.
ruh halimin kalitesini toplumsal baskı ve tabular gibi benliğimin istekleri olmayan durumlardan sıyrılarak yaşamaya çalıştığımdan koruyabiliyorum.
sanki her durum için yazılı olmayan kurallar var. kim yazdı kimse bilmiyor fakat herkes buna uyuyor. hayatlar bile copy paste amk. gidilen yerler, giyilen kıyafetler, söylenen laflar, paylaşılan fotoğraflar, tatiller, düğünler, enteller, donuk bakışlı hippiler, ya da saat-direksiyon-yol paylaşımları... herşey aşırı aynı. bunların seçildiğini ve istendiğini düşünmüyorum. bunlar hep başkaları yapıyor diye yapma zorunluluğu hissederek -ve yapılmadığında eksiklik hissettiren- yapılan, yakın çevremiz tarafından dayatılarak yapılan şeyler, yaşanan hayatlar.
ben elimden geldiği kadar seçmeye çalışıyorum. istemeye çalışıyorum. farklı olmak gibi bir derdim de yok. aynılaşabildiğim huzurlu anlarım da var. demek ki huzurluyum ve yapabiliyorum. o da sikimde değil. önemli olan sikinde olmaması. zorunluluğu hissetmeden yapmak.
tek istediğim seçme şansımın biraz olsun elimde kalması. dayatılan ve çok önceden bizim yerimize seçilen durumları tekrar değerlendirebilmek. ve kendi isteğimi bulabilmek. bunu yapmak çok kolay benim için. bakıyorum içimden geliyor mu? gelmiyorsa tamam işte zaten sikmişim çoğunluğu. doğruyu yanlışı, olması gerekenleri çok önceden seçmişsiniz kimse bana sormadı ki. ben soruyorum. bana.
yani kısaca ben baya iyiyim. peşinden koşturduğum gereksiz yapılması gerekenler listem yok. yaşanması gerektiğine inandığım bir hayat planım yok. benim hayatımla ilgili başkaları tarafından olması gerektiği düşünülen herşeyden çoktan sıyrıldım. kendi hayatımla ilgileniyorum güzelce ve kendisiyle seviyeli bir ilişkim var. yormadan, daralmadan, tartışmadan nefret ve aşk arasındaki ince bir çizgiden düşmeden yaşamaya çalışıyorum. ve yine söylemem gerektiğini düşünüyorum baya iyiyim.
melankoliye gelirsek. 15 yaşımdan beri varolan bir durum. yüksek farkındalığı ve aşırı zekası olan insanlarda olurmuşahdskahfal
şaka.
bu bir karakter bence. çok da bildiğimden değil de... melankoli güzel be. ne diyim. dram sevmem. çok da ağlamam. fakat melankoli hoş. var. ve gitmesin. insanların olmadığı zamanlarda ortaya çıkan, müzik keşfetmeme, ilham gelmesine, yazmama, çizmeme, içmeme sebep olan bir yalnızlık durumu, hali. nasıl sevmiyim...
ve
evet çok fazla şey umrumda değil. yapmak istemediğim "neredeyse" hiçbir şeyi yapmıyorum. bazı durumlar için aslında yapmak istemediğim halde "yapmak zorundaymış" gibi hissettiğim zamanlar oluyor. o zamanlar biraz zorlanıyorum 13 saniye falan beynim ve pankreasım dalaşıyor. sonra ben yapmıyorum. yaptığım ve sonrasında içinde bulunduğum durumdan dolayı ruhsal acı hissettiğim durum, yapmadığım ve yapmadığım için ruhsal acı hissettiğim durumdan (ki bu neredeyse yok) çok çok daha fazla. ve ben bu istatistiği çok ciddiye alıyorum. yapmadığımda ne kaybedeceğimi de asla bilmediğimden dolayı sabit bir şekilde olduğum yerde kalmayı çoğunlukla tercih ediyorum. "of ama çogönemli şeler kaçırıyorsun" diyenler sktirsin gitsin rica edicem.
benim gibi olan çok insan var. bütün arkadaşlarım mesela. bütün sevdiklerim, anlaştıklarım, hayatımı paylaştıklarım. benim gibi aynı. tek çabaları huzur, tek umursadıkları akıl sağlıkları. onları baya çok umursuyorum. çünkü çok azlar. çünkü asla anlatmak zorunda kalmıyorsun neleri neden yapmadığını. neleri neden yapmayacağını. bu çok değerli. herkesin yok farkındayım. sevilmek, sevmek hadkjakaf
böyle olmak ister miydim?
çok net, istemezdim. böyle olmamak isterdim bu da değiştirebileceğim bir şey değil. hani en baştan hiç böyle olmasaydım bence daha güzel olabilirdi her şey. nedense öyle inanıyorum. bu ayrı bir yazının konusu olabilir. muhtemelen 89 defa yazmış da olabilirim bunu, ya da bunları, hepsini. ne biliyim. o da umrumda değil. dönüp okumuyorum pek ne yazdım diye. hafızam da çok kötü, çoğu yazımda da sarhoştum yani bilebilmem mümkün değil.
neyse. bay.
umursadığım çok az şey var. birincisi ve en önemlisi akıl sağlığım ve huzurum. bunun hakkında konuşmak istiyorum.
bunları (akıl sağlığı ve huzur) en fazla (evet fazla) umursadığımdan dolayı da bir hayli stabil ve dengeli olan ruh halimin bozulmasına sebep olacak şeylerden usain bolt gibi kaçmaktayım. kaçamadığım durumlar tabii ki gerçekleşiyor zira peygamber değilim. hissedebiliyorum bir şeyler. boktan bir durum yaşandığı anda ilk yaptığım nasıl eski sabit (mutlu değil) halime dönebilirim oluyor. bunun çıkış yolunu arayıp buluyorum bir kaç fire vererek kısa sürede eski halime dönebiliyorum.
çoğu insana göre aşırı sıkıcı bir hayat yaşıyorum. çoğu insana göre "zamanı kaçırıyorum" çoğu insana göre yapılması gereken hiçbir şeyi yapmıyorum. zira ben çoğunluğun (bulunduğum ortamdaki çoğunluk tabi) merak ettiklerini merak etmiyorum. ve açıkçası sikimde bile değil ne düşündükleri.
ruh halimin kalitesini toplumsal baskı ve tabular gibi benliğimin istekleri olmayan durumlardan sıyrılarak yaşamaya çalıştığımdan koruyabiliyorum.
sanki her durum için yazılı olmayan kurallar var. kim yazdı kimse bilmiyor fakat herkes buna uyuyor. hayatlar bile copy paste amk. gidilen yerler, giyilen kıyafetler, söylenen laflar, paylaşılan fotoğraflar, tatiller, düğünler, enteller, donuk bakışlı hippiler, ya da saat-direksiyon-yol paylaşımları... herşey aşırı aynı. bunların seçildiğini ve istendiğini düşünmüyorum. bunlar hep başkaları yapıyor diye yapma zorunluluğu hissederek -ve yapılmadığında eksiklik hissettiren- yapılan, yakın çevremiz tarafından dayatılarak yapılan şeyler, yaşanan hayatlar.
ben elimden geldiği kadar seçmeye çalışıyorum. istemeye çalışıyorum. farklı olmak gibi bir derdim de yok. aynılaşabildiğim huzurlu anlarım da var. demek ki huzurluyum ve yapabiliyorum. o da sikimde değil. önemli olan sikinde olmaması. zorunluluğu hissetmeden yapmak.
tek istediğim seçme şansımın biraz olsun elimde kalması. dayatılan ve çok önceden bizim yerimize seçilen durumları tekrar değerlendirebilmek. ve kendi isteğimi bulabilmek. bunu yapmak çok kolay benim için. bakıyorum içimden geliyor mu? gelmiyorsa tamam işte zaten sikmişim çoğunluğu. doğruyu yanlışı, olması gerekenleri çok önceden seçmişsiniz kimse bana sormadı ki. ben soruyorum. bana.
yani kısaca ben baya iyiyim. peşinden koşturduğum gereksiz yapılması gerekenler listem yok. yaşanması gerektiğine inandığım bir hayat planım yok. benim hayatımla ilgili başkaları tarafından olması gerektiği düşünülen herşeyden çoktan sıyrıldım. kendi hayatımla ilgileniyorum güzelce ve kendisiyle seviyeli bir ilişkim var. yormadan, daralmadan, tartışmadan nefret ve aşk arasındaki ince bir çizgiden düşmeden yaşamaya çalışıyorum. ve yine söylemem gerektiğini düşünüyorum baya iyiyim.
melankoliye gelirsek. 15 yaşımdan beri varolan bir durum. yüksek farkındalığı ve aşırı zekası olan insanlarda olurmuşahdskahfal
şaka.
bu bir karakter bence. çok da bildiğimden değil de... melankoli güzel be. ne diyim. dram sevmem. çok da ağlamam. fakat melankoli hoş. var. ve gitmesin. insanların olmadığı zamanlarda ortaya çıkan, müzik keşfetmeme, ilham gelmesine, yazmama, çizmeme, içmeme sebep olan bir yalnızlık durumu, hali. nasıl sevmiyim...
ve
evet çok fazla şey umrumda değil. yapmak istemediğim "neredeyse" hiçbir şeyi yapmıyorum. bazı durumlar için aslında yapmak istemediğim halde "yapmak zorundaymış" gibi hissettiğim zamanlar oluyor. o zamanlar biraz zorlanıyorum 13 saniye falan beynim ve pankreasım dalaşıyor. sonra ben yapmıyorum. yaptığım ve sonrasında içinde bulunduğum durumdan dolayı ruhsal acı hissettiğim durum, yapmadığım ve yapmadığım için ruhsal acı hissettiğim durumdan (ki bu neredeyse yok) çok çok daha fazla. ve ben bu istatistiği çok ciddiye alıyorum. yapmadığımda ne kaybedeceğimi de asla bilmediğimden dolayı sabit bir şekilde olduğum yerde kalmayı çoğunlukla tercih ediyorum. "of ama çogönemli şeler kaçırıyorsun" diyenler sktirsin gitsin rica edicem.
benim gibi olan çok insan var. bütün arkadaşlarım mesela. bütün sevdiklerim, anlaştıklarım, hayatımı paylaştıklarım. benim gibi aynı. tek çabaları huzur, tek umursadıkları akıl sağlıkları. onları baya çok umursuyorum. çünkü çok azlar. çünkü asla anlatmak zorunda kalmıyorsun neleri neden yapmadığını. neleri neden yapmayacağını. bu çok değerli. herkesin yok farkındayım. sevilmek, sevmek hadkjakaf
böyle olmak ister miydim?
çok net, istemezdim. böyle olmamak isterdim bu da değiştirebileceğim bir şey değil. hani en baştan hiç böyle olmasaydım bence daha güzel olabilirdi her şey. nedense öyle inanıyorum. bu ayrı bir yazının konusu olabilir. muhtemelen 89 defa yazmış da olabilirim bunu, ya da bunları, hepsini. ne biliyim. o da umrumda değil. dönüp okumuyorum pek ne yazdım diye. hafızam da çok kötü, çoğu yazımda da sarhoştum yani bilebilmem mümkün değil.
neyse. bay.
Yorumlar
Yorum Gönder