manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.
şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki
"yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"
"çünkü ben üzülüyorum"
"çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın"
"sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.
akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ediniz. neye inanıyorduysanız ona inanmaya devam ediniz. çünkü bir insan sizinle ilgili asla 1 adet şey değiştirmez, asla hayatınızdan 1 insan çıkartılmaz. hayatınızda kemik, deri, damar üçlüsü dışında bir şey kalmayana kadar yok edilir.
ben bunu yapandan kaçtığım gibi yapabileceğim insanlara da saygı duyamıyorum.
bunun daha da derin, daha da korkutucu, ve çok hasta insanlar tarafından daha beklenmedik insanlara uygulanan dehşet verici halinden bahsedicem.
saygılar.
en başı: kendini tanıtma evresi. her şeyi anlatman için sana tüm fırsatlar sunulur. (çünkü iyi dinleyicidir) bununla birlikte kendini de anlatır. çok kırılmış, üzülmüş, haksızlığa uğramış, aldatılmış, hak etmediği ne varsa yapılmış çok iyi kalpli ve çok açık görüşlü birisidir. o sebeple her şeyini anlatırsın, her şeyini...
ilk düşündüğün bu insanın "sevilememiş, hor görülmüş, dışlanmış, haksızlığa uğramış kalbi kırık" biri olduğudur.
ikinci düşüncen doğal olarak bunları ona yapmamaktır. bir defa bilinç altına girmiştir sonuçta. bu insan bana kurtarılmak için geldi... kurtarıcısı olmalıyım ya da onu çok sevmeliyim ki daha önceki sevgisizliğini unutsun. insanın egosuyla biraz da olsa bağlantılı olduğunu görebiliyoruz. şu ana kadar aynı paternleri yaşaması onun algısızlığı değil de tamamen şanssızlığı olduğuna inanırsın. hemen.
"nasıl üzmüşler onu? ne kadar kötü insanlar var? ben asla üzmeyeceğim?" gibi düşünceler beyne hücum eder.
müthiş bir senaryosu vardır. ve işin bok tarafı buna inanmamak için hiçbir sebebin yoktur.
çünkü o sana inanıyor, güveniyor, full destek, aşırı tutku, büyük aşkla gelmiştir. bu süreçte müthiş bir iyi hissettirme vardır. kendini sana "senden başkası yok" gibi hissettirir. ve bununla aynı düzlemde "benim kadar kimse seni sevmedi ve sevemez" gelir. bununla birlikte "ben gidersem yapayalnız kalırsın" gelir. inandırır. ve buyrun daha önce hiç hissetmemiş bile olabilirsin yalnızlık korkusu hoşgeldin.
bu yapayalnız kalırsın kısmına inanman için etrafındaki insanların çok acil bir şekilde uzaklaştırılması gerekmektedir. ama bunu o direkt olarak yapamaz bunu tamamen senin kendi isteğinle yapman gerekir. sen kendin- kendi beyninle bunu düşünmüş olmalısın.
bütün sana alttan alttan yedirdiği içgörülerini sen benimsedikten, insanları hayatından çıkarttıktan sonra hiç o insanlar hakkında öyle düşünmemiş gibi bile davranabilir tek sebep senin o düşüncelere kendi kendine ulaştığını sana düşündürmek.
bunun için kişiliğine saldırmaya başlar. hayatındaki insanların sana "yaptıkları"ndan bahsetmeye başlar. bu söylemler tamamen gerçek dışıdır. fakat çok sık ve sakince söylenirse inandırıcılık kazanabilir. senin boşluklarının, sorunlarının, mutsuzluklarının kaynağı olarak senin ailen ve daha sonra kendi seçtiğin insanlar olduğuna seni inandırır. ailen kötüdür ve sen o yüzden kötü hissediyorsundur ve onlar suçludur. onlara asla güvenmemeli ve uzak durmalısındır. hayatına şu zamana kadar soktuğun tüm arkadaşların ve sevgililerin seni üzmüştür ve kötü insanlardır. seni manipule etmeye, seni zarara sokmaya, ve mutluluğunu (manipule eden insandan ayırmak) çalmaya çalışıyorlardır. çünkü sen kendi kararlarını veremeyecek kadar kör, mantıksız ve algısız birisindir.
bu durumda ona izin vermeye başlarsın. senin yerine kararlar almaya başlar... özgüvenin yavaş yavaş yok olur.
ateş gerçekten çok kısıktır ve kurbağa modeli gibi ölene kadar anlayamazsın etrafının ne kadar sıcak olduğunu.
hayatının herhangi bir döneminde asla yapmayacağın, yapmayacağına adın gibi emin olduğun şeyleri yaparsın. hayatından çıkartmayacağına emin olduğun insanları hayatından çıkartırsın, tüm benliğini unutursun, bütün inançların şu zamana kadar seni sen yapan ne varsa yavaş yavaş bırakırsın. bıraktırır. inandırır. ondan daha doğrusu yoktur. o ne yapıyorsa yapsın tek düşüncen şu zamana kadar onu üzenler gibi olmamak olur.
o insanların ne yazık ki sanrıları vardır. düşüncelerinin hiçbiri gerçekle örtüşmez. yalancı dediği insanlar aslında onun duymanı istemediği doğruları söyleyen insanlardır, kötü niyetli dediği insanlar seni ondan kurtarmak adına ateşe kendini atan insanlardır, seni uzaklaştırdığı bütün insanlar onun ne yapmaya çalıştığının farkında olan ve seni uyaran insanlardır.
bir kocaman kaos yaratır hayatının ortasında. her eylemin, her sözün bir hatadır ve sen kendi beyninle düşündüğünde her zaman yanlış yapıyorsundur. seni o kadar çok suçlu hissettirir ki kendi beynini, mantığını, 30küsür yaşına gelmiş olmanı, benliğini, yaşanmışlıklarını, kazançlarını, hayallerini bir kenara bırakırsın ve suçlanmamak adına onun beyniyle düşünmeye başlarsın. çünkü korkarsın, birini katletmişçesine suçlanmak hissini yaratmıştır içinde. bunu full time manipülasyon, avına giden aslan sinsiliğinde yaptığından ne yazık ki anlayamazsın.
o mükemmeldir, ne diyorsa doğrudur, sonuçta senden daha akıllı biridir, senden daha iyi kalplidir, senden daha çok okumuştur, daha iyi biliyordur, insanları görüyordur sen göremiyorsundur sana yaptıklarını sen az beyni olan birisindir, sen düşüncesiz, mantıksız, kötü birisindir ve hayatın boyunca kötü insanların zulmüne uğrayıp farketmemiş birisisindir. ve onu tüm bu insanların kötülüklerinden korumamışsındır. bunu o kadar çok dile getirir ki kendi yaşadıklarından şüphe etmeye başlar ve onun söylediklerine inanırsın. o seni/sizi sizin aşkınızı onların zulmünden kurtarmıştır. sen onun kölesi ve sonsuza dek o senin sahibin olacaktır.
bu bir büyü değildir, bu aşk asla değildir, bu sevmenin bir çeşidi değildir. bunun sende yarattığı uyuşturucu bağımlılığından farksızdır. bu bir hastalıktır. çözümü vardır. öncelikle sana ne yapıldığının farkına varman gerekir. nelerden, kimlerden, hangi idealarından vazgeçtiğini ve ne için vazgeçtiğini görmen için bunun bir hastalık olduğunu kabul etmen gerekir.
hayatında sana yardımcı olabilecek insanlar hala oradadır, çünkü sen farkında olmasan da herkes bunun bir hastalık olduğunun ve üstüne gittikçe daha kötü olacağının farkındadır. o sebeple uzak durmuşlar, o sebeple susmuşlar ve üstelememişlerdir. o insanlar hala elini uzattığında oradadırlar.
ilk olarak bunu anlaman ve hasta bir insanı hayatına aldığını kabul etmen gerekmektedir.
burada da bir ego savaşı girebilir. bunu kabul etmek kolay değildir.
yılların savaşının, kaosunun, mutsuzluğunun suçlusunun çok iyi bir manipülatör olduğunu görmek, kabul etmek kolay değildir.
ama ne yazık ki bu insanlar seri katiller gibi. sen, senden öncesi, senden sonrası hep aynı. bir sonraki kurbanına kadar bu insan sende. ve sen kendini unutana kadar seninle. beyninle oynamıştır ve beynin artık eskisi gibi değildir.
aşk, sevgi, tutku, bağlılık sandığın her şey ne yazık ki bir akıl hastası tarafından sana hissettirilen/inandırılan "beni kaybedersen yok olursun" dur. "bensiz hiçbir şeysin" dir. ve yalandır, gerçeklikten koparılmışsındır.
ve sen kendini unutmuşsundur.
Gaslighting is a form of psychological manipulation in which a person or a group covertly sows seeds of doubt in a targeted individual or group, making them question their own memory, perception, or judgment, often evoking in them cognitive dissonance and other changes, including low self-esteem.
yaşatılan insanların tez zamanda kurtulmaları, yapan insanların "evden dışarıya çıkamamaları" dileğiyle.
şimdi bütün bu yukarıda anlattıklarımı anlayabilmek, görebilmek için bir diploma sahibi olmamız gerekmiyor. benim zamanında koşarak kaçtığım bir ilişkiden alıntılar ve kaçamayan insanların kayıp hayatlarında gördüklerimdir bunlar. ne yazık ki kendi teşhisini bile koyamayan ve hayatı boyunca tedavi olamayacak kadar profesyonel hastaları barındıran bir ülkede yaşıyoruz. zaman çok garip. bu insan annen, baban, kocan, arkadaşın, sevgilin olabilir. nefret dolu herhangi bir insandır bu. lütfen hızlıca görelim ve kaçalım diye yazdım. ben görüyorum, ne yazık ki görüyorum. anlıyorum. yaşananları anlıyorum. yapanı, yaşayanı anlıyorum. keşke tedavi olsalar diye düşünüyorum ama 1 milisaniye içerisinde. yoksa tam olarak sikimde de değil. ne yalan söyliyim tamamen canım istedi diye yazıyorum. ilginç geliyor bana diye yazıyorum bence. şimdi şaapmıyım...
hadi bye.
pardon. saygılar.
Yorumlar
Yorum Gönder