Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

insanlık için küçük benim için büyük bir farkediş, farketmemek.

        sevginin ne sikim olduğunu hiç bilmeden yetiştirilen ruhları hastalanmış insanlarımıza...  küfürle giriş yaptım. çünkü öle..  büyüme çağında sevgi dilenen ve dilendiği için utanan ve sonunda da bu konuyu bir daha düşünmemek ve kötü hissetmemek (hissettirilmemek) adına çok derinlere gömerek yetişkinliğe ulaşan kişiler sevginin öncelikle sağlam bir temelinin atılması ve tuğlaları üst üste koyarak inşa edilmesi gereken bir şey olduğundan bir haberler.  sevgiyi ailelerinden "bana baktı, büyüttü, aç bırakmadı, terk etmedi vb." gibi bir takım kan bağından dolayı oluşan zorunluluklar ve asgari düzeydeki ilgi alakadan ibaret olarak gördüler. seni doğuran kişi ya da bakan büyüten kişi her kimse onunla bile duygusal, iletişime dayalı bir sevgi inşa edilmesi gerekiyor aslında. bu konsepte çok uzak bir millet olduğumuz aşikar.  biraz daha girelim çünkü bu konu canımı çok sıkıyor.  anne kutsaldır dediler. hayır hiçkimse kutsal değildir. yalnızca o insan kişisi iyi bir anne ya da k
En son yayınlar

the world is moving without me.

önemsizleşin, önemsizleştirin ve huzur bulun.   belki anlatabilirim, belki hepimizin neler yaşadığını bir günde anlatabilirim. ve düşünsene anladıklarını? dünyalar değişirdi, gezegenler yer değiştirir, bir yıldız kayar ve tüm kötülüklerin anasını sikercesine düşerdi dünyaya. sonra da cinayete kurban giderdi. yıldız. evet, dünyayı müzik kurtaracak. biz de batmakta olan bir gemiden izleyeceğiz. sürekli yeterince sevilmediğini düşünmek narsisizm belirtisi olabilir mi? sessizlikten rahatsızlık duyan insanlardan kaçın.   there was no fer left in my eyes. birlikte gülemediğim insanlardan kaçarak buralara geldim.  lan acıtan geçmiş değil, gömdüğümüz gelecekler. biz geçmişten değil de yaşanamayacak geleceklerden arınmalıyız. dünya herkesin kendi etrafında dönüyor. bırakalım öyle de kalsın.  huzur nedir? yenir mi?

illüzyonunuza koyim.

bu bir kafa akıtma yazısıdır. boşa alıp bırakma şeklinde. gün içerisinde aklıma cümleler, anlar, flash backler, gerekli ya da gereksiz insan suratları düşer. bunun birikimden kaynaklandığını düşünüyorum ve her defasında bi noktada vidanjör olarak bu sayfaları kullanmam gerekiyor. gerçi bu durumda aslında ellerim vidanjör oluyor, parmaklarım falan. neyse.  ilk şuraya gelmemi sağlayan cümleyi tam olarak hatırlamıyorum tabi ki ama " çok ağar sıçıyoruz be dostum " gibi gerizekalıca, asla kullanmayacağım bir sitem cümlesiydi sanki. bazen bu tür cümleler kafamın içinde duvardan duvara çarparak kendine yer ediniyor ve günlerce öncelikle kendi sesim ve sonrasında başka insanların sesinden bunu duymaya devam ediyorum. bu öyle olmasın diyerek sanırım kendimi buraya koydum.  bugün aldığım en iyi karar sanırım "alkolik olmalıyım" dı. bir filmde ya da dizide hatırlıyorum en azından her zaman yapacak bir şeyim olur gibi bir laf ediyordu esas kız.  tabi ki peşini bırakmadım bu yaz

gaslightingin türkçesi adam sikmektir.

manipülatif insanlar hakkında konuşacağım. tamamen klinik vakalara olan ilgimden yazılmış bir yazıdır. hiç yaşamadım zira manipülasyonu 50 km öteden anlayıp kaçıyorum.  şimdi çok önemli bir bilgi vericem bunu yazın bir yere; manipüle edilmeye çalıştığımı nasıl anlıyorum, şöyle: normalde doğru olduğunu bildiğin ve her zaman yaptığım herhangi bir şey var (33 sene içerisinde herhangi bir zamandayız), görüştüğüm ve görüşmemde sorun olmayan herhangi biri var, gittiğim ve gitmekte sorun görmediğim herhangi bir yer var, bir müzik var dinlediğim, bir giysi var giydiğim, bir inanç var inandığım herhangi bir şey olabilir ve: birisi bana gelip diyor ki  "yapma bunu, çünkü ben istemiyorum"  "çünkü ben üzülüyorum" "çünkü bana göre yanlış ve bu sebepten yapmamalısın" "sadece beni üzdüğü için bu yanlıştır" vb. welcome to the manipülasyonun anası world.  akıl sağlığınızın yerinde olduğuna güveniyorsanız. ne yapıyorduysanız o insandan önce lütfen yapmaya devam ed

then dreams are the same.

saatler çok hızlı geçiyordu, dün ne yaptığımı hatırlamakta zorlanırdım, hangi aydı acabadan çok hızlı bir şekilde "o hangi yazdı ya" ya geldik. şimdi yılların ismini vermeyi bıraktım, zamansızlığa doğru koşuyorum. bir kaç günün ard arda aynı olmasından rahatsız olduğum zamanlar seneler içerisinde yaşanan boktanlıkların çok hızlı geçmesine sevinerek stabil halimi bütün dünyanın yanmasından bağımsız olarak korumaya çalıştığım zamanlara evrildi. hissizlik, gamsızlık, anlamsızlık, heycansızlık adını koyabiliriz farklı farklı. çok arabesk sound edecek ama bizi hayat bu hale getirdi diyebilir miyiz? her yaşananın bir öncekinin aynı olması sorunsalı, ben dışında yaşanan hayatlarında aşırı aynılığı bizleri bir şey yaşamanın herhangi bir manası olmadığına getirmedi mi? içimizdeki ölü ruhlarla küçük zevkler alma çabalarımızla günleri, yılları değil de artık hayatları deviriyoruz. ve en güzel kısmı sikimizde bile değil. diyebilir miyiz? ben diyorum. bunu kötü ve dark bir şey olduğun

sen okuma anlamazsın.

öldürdüğün herkesin bir anda mezardan çıktığı ve sana koştuğu bir gece. sanki aynı anda çocukluğunsun ve aynı anda ölüm döşeğindesin. en iyi hissettiğin gün ve dibe vurduğun an aynı anda canlanıyor içinde. müthiş bir heyecan ve kahrolmak gibi aynı anda. panik atak anında rüya görüyor gibi. bu tek başıma benim anılarım olamaz gibi, hissedebiliyorum ne varsa ortalıkta boktan olan yaşıyorum gibi. başkalarının boktanlıklarını taşıyorum gibi.  üstüne hayvan gibi bina dikmişim temeli sağlamlaştırmadan gibi. bina sağlam da işte arada içimden geçiyor -ta ki uyuşturana kadar- çökecek kafama hissi. kafama ve hayatıma ve içime ve dışıma. mahvolucam biliyorum.  bir noktaya kadar kafamdakileri üzerine yıkabildiğim insanlar var. bir noktadan sonra o insanları ne kadar sevdiğimi farkedip konuşacak son insana gidişim var. o da ben. benle de konuşulmuyor ki. aşırı dark bi kafa. pis dibe çekerim. bilirler öldürürüm. bir anda ne olduğunu şaşırırsın. aşırı realistim çünkü. bunun adı herkese göre pe

the only horrible thing in the world is gerçekten ennui.

boredom is a sign of satisfied ignorance, blunted apprehension, crass sympathies, dull understanding, feeble powers of attention, and irreclaimable weakness of character. james bridie boredom is certainly not an evil to be taken lightly: it will ultimately etch lines of true despair onto a face. It makes beings with as little love for each other as humans nonetheless seek each other with such intensity, and in this way becomes the source of sociability.” schopenhauer the only horrible thing in the world is ennui, Dorian. That is the one sin for which there is no forgiveness. oscar wilde - the picture of dorian gray. hepinize katılıyorum, tüm kötülüklerin anası alkol değil can sıkıntısıdır. ben.

okudum.

şafak nakajima - varoluşsal depresyon  Ülkemizde pek az tanınan Polonyalı psikiyatrist ve psikolog Kazimierz Dabrowski, bazı insanların kendi gelişimlerinin yolunu kendilerinin çizdiğinden söz eder. Bu insanlar, toplumun onlara dayattığı ezberci öğretileri sorgulayıp değerler baskısını reddeden, dolayısıyla kendilerine çizilmiş rol kalıplarını parçalayıp çıkarak sürüden ayrılan bireylerdir. Başkalarından farklıdırlar. Çoğunlukla daha zeki, daha geniş düşünen, bağımsız ruhlu ve hayal gücü yüksek insanlardır. Duyguları yoğun, empati güçleri derindir. Başkalarının yaşadığı sorun ve acıları içselleştirir; çözüme katkıda bulumak için sorumluluk ve risk almaktan çekinmezler. Ama bu insanların yaşamlarını zorlaştıran bir Aşil topukları vardır ki o da yaşamı sürekli ve derinlemesine sorgulamalarıdır. Evrenin sınırsızlığını, doğa olaylarının nedenlerini, biyolojik evrimi, insan topluluklarının sosyolojik, ekonomik ve tarihsel gelişimini kavradıkça, varoluşu açıklama

okudum.

Mutluluğu hesaplamayı sevmiyorum, ruhsuz bir leke olabiliyor bazen doğa. Çok içmedim, niyetliyim sadece ince bir hayatın bütün ince renklerini yaşamaya Rüzgâr kıllı, pürüzlü bir bulutu sürüklüyor, bir çapa salınıyor denizin dibine ve yumuşak bir yelkencesine asılmış ruhum sallanıyor bu kahredici uçurumda. Ama seviyorum bu gazinoyu, kumul gibi, uzakları seyrediyorum buğulu pencereden, ince bir ışık demeti düşüyor buruşuk masa örtüsüne, Sonra yeşil sular içindeyim, sonra gül gibi kristaldeki şarap, sonra ne kadar da seviyorum havayı yaran martıyı. Osip Mandelstam

my manic ve cynical ben.

depresyon günlükleri falan mı yazsam. aşırı karanlık, insanların anasını sikecek bunaltıda boşaltsam mı buraya kafamdakileri diyorum. sonra diyorum ki "e zaten öyle yapıyosun salak" sanki mutlu bir yazı yazabilirmişim gibi. abarttığımı düşünmüyorum. hayat boktan derken güzellikleri görmediğimi düşünmüyorum. daha çok şöyle. hayat keyif verici bir şey yapmazken çok boktan. keyif verici şeyleri yapmaya yetecek maddi durum ve manevi motivasyonu bulamadığın zamanlarda aşırı boktan. buna hemfikir olmalıyız. sizin için bu motivasyonsuz zamanlar günde belki 15 dakika olabilir. benim için de keyifli zamanlar ayda saatler toplamı 2 günü geçmeyecek şekilde olabilir. gece (ya da sabah) tam uyumaya doğru gittiğim son 8 salisede aklımdan uyandığımda bulabileceğime inandığım motivasyonla yapabileceklerim geçiyor. gözümü açtığımda "kim söyledi lan o cümleleri kulağıma" diyorum. o kadar yabancılaşıyorum ki o yapabileceklerine inanan insana. deli heralde diyorum. uykusu

hey taro.

hayattaki çoğu şeyin neden, nasıl ve ne kadar önemsiz olduğunu çok fazla anlattığımı düşünüyorum. bu her zaman umursamazlık ve melankoli karışık bir durum yaratıyor gibi görünse de pek öyle değil, şöyle ki; umursadığım çok az şey var. birincisi ve en önemlisi akıl sağlığım ve huzurum. bunun hakkında konuşmak istiyorum.  bunları (akıl sağlığı ve huzur) en fazla (evet fazla) umursadığımdan dolayı da bir hayli stabil ve dengeli olan ruh halimin bozulmasına sebep olacak şeylerden usain bolt gibi kaçmaktayım. kaçamadığım durumlar tabii ki gerçekleşiyor zira peygamber değilim. hissedebiliyorum bir şeyler. boktan bir durum yaşandığı anda ilk yaptığım nasıl eski sabit (mutlu değil) halime dönebilirim oluyor. bunun çıkış yolunu arayıp buluyorum bir kaç fire vererek kısa sürede eski halime dönebiliyorum.  çoğu insana göre aşırı sıkıcı bir hayat yaşıyorum. çoğu insana göre "zamanı kaçırıyorum" çoğu insana göre yapılması gereken hiçbir şeyi yapmıyorum. zira ben çoğunluğun (bulundu