Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Yağmur ve müthiş kokusu?!

Belki de mesela paralel evren vardır? Belki de ben şuan elimin altında tombul tüylü bir kedi yarın sabah hangi kediyi alsam diye düşünüyorumdur. Belki de benim paralel evrende bir versiyonum vardır, biraz sonra hangi felaketin yarattığı psikolojiye gireceğini düşünmeden uyuyabilen..  Belki mesela bir dünya olabilir güzel olan, ki bence yaşadığımız dünya ancak bir kabus olabilecek halde, o derece çökmüş bir ırkla savaşmakta. İnsan ırkı tarafından deşilmekte ve yok edilmekte. Mesela ben dünya olsam ve elimde olsa sallayarak atardım hepsini. Yer kürenin çökmesini ve insanların sonunun gelmesini sağlardım. Çünkü biz yok olmalıyız. Bir yanlışlık olmalı! Diyorum her bir yeni insanla olan münasebetimde. Bir yanlışlık olmalı. Beyin diyorlar, önemli diyorlar, hayvanlar şöyle böyle çünki nedir? Biz düşünüyoruz diyorlar. Bakıyorum da, düşünmek güzel bir şey mi? Düşünmek yararlı mı? Yarar mı daha çok yoksa zarar mı? Zarar o kadar büyük ki bazen uyandığın zaman şaşırıyorsun hala dünya ve insanl...

Her bitiş bir bitiştir, her başlangıç ise yeni bir bitiştir.

İçimde pislikler var. Herkesin var. Benimkileri tanıyorum hep vardı hep oradaydı. Keşke herkes tanışsa içindekilerle. Ben tanıştım, gömüldüm içeri, yarattım kendi dünyamı. İçindeyim. Çıkmaya çalıştığım, ışığın tatlı geldiği anlar oluyor. Hemen geçiyor. Geçiriyorum. Kaçıyorum. İçerilere!!! Biraz zaman geçtiğinde hep çarptığım aynı duvar. Kendi ördüğüm duvarlar. O kadar zor yıkılması, hissediyorum. Yıkılmasını istemiyorum zor inşa ettik el ele. Fakar o kadar çarpıyorum o duvarlara, hissizleşene dek. Duvardan duvara.. Bağıra çağıra. Her şey duvarın içinde gerçekleşiyor. Çıkmaya çalıştık mı bir kaç kez? Evvvet! Denedik mi?? Evveet. Tabi ki ne oldu. Siktiğimin duvarı daha sağlam oldu. Yıkmaya çalışan içimdeki zavallı hala ezik duygulara yenilen kör ruhum! Seni de söküp atmak tek isteğim. Hala var olmak çabasındasın. Hala ben de varım demek ve aynı zamanda her gün, her saniye fark etmektesin sen var olamayacak kadar gömülmüşsün kafanın içine. Kimseyi o duvarların içerisine sokup işkenceye ma...

hiç kimseye.

Nasıl bir ruha sahip olmak isterdiniz. Ben sıcak bir ruh isterdim. Hissedebileceğim sıcaklıkta. Bir yenilik, bir insan, bir gelecek gördüğü zaman ateşi çıkan bir ruh. Geleceği hisseden bir ruh.  Bir kafa isterdim adam gibi şöyle. Bir kafa ki plan yapabilsin. İstesin ruhu ve beyniyle odaklanabilsin. İstesin.  Ellerim bile benim değil gibi kimi zaman.  Hissedemiyorum. Bu bir yolculuksa ben sonunu göremiyorum. Düşünemiyorum ve isteyemiyorum.  Bu non-stop küfrettiğim dünyada acıdan başka bir şey göremiyorum. Acıdan başkasını hissedemiyorum çoğu zaman.  Ve biliyorum kendim öldürdüm, neyse o ateşten ruh içimdeki ben söndürdüm, ben yaktım küllerini camdan attım. Yok ettim sevinci de, isteği de, aşkı da, özlemi umudu ne bokum iyi hissettirdiği sanılan his varsa.  Gereksiz dedim. Gereksizdi, çok acıtıyor, çok zaman alıyor, çok fazla dedim ve yok ettim. Gitsin dedim her şeye. Gittiler.  Şimdi bunalımın babası var. Babası.  Ana...

manik değil.

Sanki yeterli gibi. Bütün bunlar bu sayılar tarihler anlamlı gibi. Sadece senede bir defa bir manası var gibi. Ve bu defa bu tarihe bu saate baktığımda yetmiş gibi hissediyorum. Sanki odamın kapısını kapatıp gelip oturduğum zaman bir daha dışarı çıkmam gerekmiyormuş gibi. Her adımım, her lafım, her yazım, her anım sonmuş gibi bugün. 27 sene bitmiş ve fakat sanki yetmiş gibi. Devamı gelmese de olur gibi. Her şey loopta gibi. Bu andayım şuan ve geçmişe bakıyorum. Her şey aynılaşmış. Hani bir period biter ve başa sararsın artık bitmiş ve başa dönülmüş gibi. Hiç bir yeniliğin yeni hissi kalmamış, her şey eskimiş ve değeri yok edilmiş gibi. Bu dünya da yaşanacak çok şey var gibi gelirken şimdi yaşanmayanları bile düşünmek yoruyor belki o yüzden. Belki ben çok fazla yaşıyorum diyedir. Diğerleri gibi olabilsem belki de yorulmazdım bu kadar. Belki ben her şeyi hissetmesem ve her olacağa aslında bitmek üzere olan bir şeyin hüznüyle bakmasam bu kadar yorulmazdım. Bu kadar yetmezdi bana yaş...

at geldi, at gitti.

hımmm hımm hımmııı hiçbir şey yokken ortada ayak parmaklarımdan başladı gelmeye, yukarıya doğru. hiçbir şey yokken sadece bembeyaz yatağın içinde yatıp tavana bakıyorken. tırmandı bacaklarıma doğru. mideme geldiğinde bayılmak istedim hatta bir saniye de olsa gitmek istedim tamamen.  hem yumruklar vardı hem de tırnaklar geçirildi. durduramadığım o hisse kapılmak zorunda kaldım. kollarıma geldiğinde bıraktım her şeyi. bıraktım her şeyi. toplam 2 (iki) dakika sürdü. kabusun içerisinde uyanıktım. her şeyi bir anda hatırladım. çocukluğumda açamadığım pencereyi, ergenliğin en ergenimsi acılarını, yetişkinliğe atılacak adımlarımı engelleyenleri. her şeyden uzaktım ve hepsini aynı anda yaşıyordum. kaburga kemiklerimin altında bir at vardı sanki oradan oraya koşan. tepinen bir AT. kırmaya, yarmaya çalışıyordu. Git dedim. AT dedim, GİT.  ve ağladım.  öyle güzel ağladım. öyle güzel gözyaşları. o kadar nefret ederim onlardan ki, sevemedim yine fakat güzeldi ağlamak. deneyimd...