Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Blog yazarları

Fotoğrafım
ihaveasmileonmyface
kedilerle ciddi düşünüyorum. a cynical misanthrope.

Dağınıklık

Konuşulmasın istiyorum. Hatta paylaşılmasın. O an paylaşılsın orada olanlarla. Sonrası unutulsun. Orada mı eğlendik? Orada kalsın. Delirdik mi bir gecelik. Yorumsuz kalsın. İrdelenmesin ve çözümlenmeye çalışmasın çünkü ben çok yoruldum. Anlam bulmaya çalışmak nedir ya! Ben kafama estiğini yaptığım zaman bunun bir anlamı bir ulvi amacı olabilir mi? Olmamalı. Laaaan. Kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Daha iyi insanlar olmaya belki. Ya da daha donanımlı. Ne demekse o. Daha dolu. Dopdolu. Yapalım bunu. Öğrenelim, eğitelim beyinlerimizi. Daha hızlı daha çabuk çalışsınlar. Sorun çözme odaklı olalım. Sorun çıktığında panikle çıldırmayalım. Evet bence de! Ama yaşarken. An'lar an'ları kovalarken durup düşünmeyelim. Her şey anlamlı olamaz. Biz anlamlı olamayız. Biz çok büyük yaşamlara, hayatı değiştirecek adımlara koşamayız. Biz biziz işte. Öylesine insan. Siz ben değilim sanıyorsunuz biliyorum. En büyük amacın ne desem dut gibi bakarsınız. Benim sarhoş gözlerim gibi. Bütün gün bok gi...

öf.

Saçlarımı kısa kestirmeliyim. Tokalarımı atacağım. Makyaj eşyalarımın nerede olduğunu unutmak istiyorum. Ojelerimin hepsi bozulsun. 2 sweet-shirt 1 kot. Pijama terlik. Yeterli. Her gün giydiğim üniformayı keserek parçalara ayırabilsem. Sade istiyorum. Ve basit. Ve özgür. Ve yargısız. Öf.

Ciddi düşünüyorum.

Bir gün bir şarkı dinlersin. Sonra çok sonra. Seversin, hem de çok. Boy - Railway O şarkıyı dinlerken hissettiklerini düşünürsün ve dersin ki.. Bunu benimle birlikte hissedecek birini istiyorum. İstiyorsun işte. Paylaşmak. İçinden taşar hisler. Birine vermelisin bunu. Değer vermelisin o kişiye. Ben şarkılarımı paylaşamam çünkü. Onların bana hissettirdiklerini anlamayacağım insanlara veremem onları. Onlar dinlesin istemem. Ama her defasında her dinlediğimde bunları hissedecek birini! isterim. Onun varlığına inanırım. Ona inanmak isterim. Çünkü tek tatminim bu olabilir artık. Birlikte bir şeyleri sevebilmek. Birbirimizi belki. Birbirimizi sonra. İlk defa duyduğumuz şarkının ilk notasında gözlerinin içine baktığımda hiçbir şey söylemek zorunda kalmayacağım biri hayal indeyim. Nouvelle Vague - In a manner of speaking Hiç konuşmak hiç anlatmak zorunda kalmayacağım biri. Bunun hayalini kurarken anlayabiliyorum, ancak böyle bir şeyi sevebileceğimi. Bunun bana enerji verebileceğini. Bunun...

Temizlen bakalım.

Yıllar geçirsen belki tanıyamazsın birini. Tanımak sevmek için yırtınırsın. Çünkü senin yaşam enerjini aldığın yer o. Sevmeye çalışırsın. Ölüm varken tırnaklarını geçirip tutunmaya çalıştığın. Bırakıp gidemediğin hayatta sevmeye çalışırsın. Sevebildiğim kadar seveyim. Ölene kadar. Enerjisiz hayat geçmez. Bu uğraşta sürünür gidersin. Başka şeylerin yanında.. Sevemezsin ama bir türlü. Yeterli gelmez. Bir şeyler eksiktir. Çünkü bir insanı sevemezsin olduğu gibi. Bir kediyi, köpeğini, eşyanı sevebilirsin. Karşılıksız. O senin içine huzur verir ancak. Neden? Zarar vermez. Basit mantık yine. Sevdiğini sandığın şey sana enerji vermek yerine sana bir bedel ödetiyorsa. Nasıl seviyorum diyebilirsin. Dersin ama yalan olur. Anlıyorum aslında. Çok kurcaladığımız için bu hale geldiğimizi. Geldiğimi. Bir çok şeyi anlayabiliyorum. Sakin olmak dururken delirdiğimiz anları. Görebiliyorum. Dürtülerimizin bizi nerelere getirdiğini. Her gece dayanamayıp yediklerinin kilo yapması gibi. Hiç bir farkı yo...

başı sonu yok. o yüzden.

bir kedinin hissettirdikleri. zihin temizliği. geçmiş ve bilinmez bir gelecek. kafamdaki hayaletler. yalan söylediğim insanların gözleri. ellerimden ayaklarıma uzanan ağrı ve titreme. kaşınıyorum. derim dökülüyor sanki. midemi eritiyor içtiklerim. kustukça boğazımdan zehir akıyor. karanlığı severken. peki bütün gece olanlar. geçen gün yaşananlar. yaşanmamış saydıklarım. var olmamasını istediğim insanları geçmişe gömmek. ayaklanmış zombiler üstüme üstüme geliyor gündüzleri. tek kelime etmek istemediğim anlarda milyonlarcasını söylüyorum. her söylediğimden pişman olarak. bana bakmasını istemiyorum. ve gözleri hep üzerimde. yatağımın altındaki canavar gibi. adımı çağırırdı eskiden sadece. şimdi karşımda. yanımda. yatağımda. kimse göremiyor. yetişemiyorum. unutmaya. unutma hızım yaşananlardan çok yavaş kaldı. biraz zaman derdim. birazı yeterdi ya. şimdi zaman yok. çok hızlı her şey. üstüste bindi ve alttan birini çektikçe hepsi birbirine karışıyor. tahammül edemediğim her şey benimle büyü...

serbest çağrışım.

Müzik dinlerken ve özellikle yalnızken olan hislerin mi gerçek olanlar. Yoksa yanında sana "noldooo! ama noldooo!" diye sormasınlar diye sürekli olarak sırıttığın insanlarla olduğunda hissettiklerin mi. Bu konuya girmeyi hiç istemezdim ama çok geç. Başkalarının seni nasıl gördüğüyle var oluyorsun. Değiştirmeye çalışsan bile değiştiremediklerinle var oluyorsun. O yüzden anlatıyorsun ya bu kadar. O yüzden bu kadar çok yazıyorsun. Kendine ihanet etmemek için. İçinde taşıdıklarını yok sayanlarla yaşarken bunların bu kadar dışarı çıkmasının sebebi bu. Sürekli kendini bu ekranın karşısında bulmanın sebebi. Tek yapabileceğin bu. Ve yanında olsaydı anlardı diye düşündüğün insanların şarkılarını dinlemek. Yanımda olsa sussak bile anlaşabilirdik dediğin insanların yazdığı kitapları okumak. Olabildiğince anlaşıldığını anladığın insanlara kaçmak, sığınmak diyelim. En boktanı da bir zaman sonra senin melankolin mi onları bu hale getiren yoksa onların neşesinden kaçmak mı seni bu hale...

Görmediğim, hissedebildiğim her şey.

Bana ayrılmış olan bu kalbin gibi temiz sayfa için teşekkür eder, benden önce yazılmış tüm sayfaları yırtarım. Ve başlarım. İçimde taşıdıklarım benim yükselmemi engellerken kendilerini aştılar. Her şeyin, herkesin üzerine çıktılar. Rahatsızlık veremeyeceği uzaklıktalar şimdi. Verdikleri ilhamla yaşadım bu zamana kadar. Teşekkür etmiyorum. Beni bıraktıkları için teşekkür ediyorum. Kullandığım ne varsa kanımda dolaşan onlar yerine mürekkep içtim. Kanım mavi artık. Başlangıcı hiç olmadı çünkü hiçbir şey bitmemişti daha önce. Bu kadar keskin olmamıştı. Bu kadar geride kalmamışlardı. Bu kadar doğru söylememiştim hiçbir zaman. Gerçekler acıtır diyenlere de kafam girsin. Gerçekler öncesinde söylenmiş yalanların devamıysa acıtır. Gerçekleri kendi kendine öğretirsen,  kendine itiraf edersen, kendin bulursan acıtır. Gerçeklerin çıktığı yer acıtır. Yalanlar. Acıtır. Yalan olmadığına göre artık. Gerçekler doğrulardır. Doğrular da bi skm yapmaz. Hiç de acıtmaz. Gerçekler dinginlik verir. G...

rüyamda ki uçuş.

Sayın yolcularımız. Hoşgeldiniz.  Kaptanlarımız, pek bir önemi yok isimlerinin söylesek bile hatırlamayacaksınız. Uçuşumuz siz susana kadar sürecek. Ne zaman nereye ineceğimiz size bağlı. Şuan kalkışı yaptığımız yer sizin boktan hayatlarınız. Onları terkederek yeni açacağınız havalimanına, kısmetse pek bir güzel piste ineceğiz. Bir isteğiniz olursa şayet benden isteyin ben size belki yardımcı olurum. Belki olmam. Orası nasıl istediğinize bağlı. Sayın yolcularımız uçağımız kalkamadan önce sizlere acılarınız hakkında bir kaç bilgi vermek istiyoruz. Başınıza gelen boktanlıkları koltuk ceplerinde görmüş olduğunuz kitapçıklarda görebilirsiniz. Uçağımızda hiç çıkış bulunmamaktadır. Çıkış  yönünü gösteren ikaz ışıkları kapıların üzerinde ve koridor boyunca yerde bulunur fakat siz onları  kale almayın. Nasıl olsa birisi sizi düdüklemeden o uçaktan çıkmayacaksınız. Kemerleriniz gösterilen şekilde bağlanır. Ve belinize göre ayarlanır.  Siz zaten hepiniz bağlısınız...

Bu bir problem.

Git git! Yap. Mnakoym. Gençsin. Herkes sussun bence. Bir süre susalım bu kızgın günler geçsin. Sonra serinliğe çıkarız. Sonra bize ne olur biliyor musun? Biz çok sıkılırız. Hayatın mınakoymadan biz çok sıkılırız. Önce biraz dans edelim. Biraz içelim. Biraz olsun her şey. Az az. Sonra çoğalsın her yer her yere girsin. Nerde olduğumuzu unuttuğumuz an gelsin. Dağılalım sonra. Kimse kimseyi tanımasın. Mahşer günü ortalık. Yansın kül olsun. Nasıl olsa genciz böyle olması gerekiyor desin birileri. İçinden geçeni yaşa. Kaç defa geleceksin bu dünyaya. Bir! Kafasına sıçtığımın Bir defa geliyorsun. Unutmaya çalışacaklarını yaşamak ne demek! Hatırlamak istediklerine koşsan olmaz mı? Bağırırlar arkandan. Yapma. Sonra yaparsın. Sonra iyi ki yaptın. Ya da boşver unut. Boşver! Boşverelim. Sonra kaçarız buralardan. Ölmek aklına gelir. Sanki bir seçenektir ölüm. En kötü ölürüm ya dersin. Sana bakarlar böyle aklını kaçırmış birine bakar gibi. Ne diyor lan bu?! derler. Doktorun sorar "ölümü ne sı...
soyutlanmak. soğumak. gitmek istemek. ve gitmek. sonunda.. her şeyin sonu var ve bunu bilmek gerek. ben kalmak istiyorum mesela şuan ama gün gelecek, an gelecek ben gideceğim. yine. bu en çok kalmak istediğim yerden gideceğim. çünkü bir gitme hali var bende. fazla kalamama. bazen çok ciddi oturup düşünüyorum gerçekten sebeplerim var mı? hiç oldu mu? yoksa ben mi uydurdum o sebepleri. bir çıkış yolum olmadığı yerde durmamak için kendime sebepler mi buluyorum sürekli. neden ayak uyduramıyorum.. olanlarla birlikte akıp gitmiyor benim hayatım. neden bu kadar irdelemek zorundayım. neden bu kadar fazla düşünmek zorundayım neye hakkım olduğunu. neyi hakettiğimi. ve neyi hak etmediğimi. ve bunları düşünürken neden aslında umursamıyorum. ben aslında umursayamazken nasıl bu kadar umursuyorum aynı anda. yoluna koymaya çalışıyorum ya her şeyi. her şey istediğim gibi olsun istiyorum. kontrolüm altında olsun hayatım. takıntı bu manyakça bir şey. bu kontrol deliliği çok kaybettiriyor insana. birin...

Olur.

Ölüm şarkısı bu başlayan. Sisli yolda sallanarak gidiyoruz. Önümüz görünmüyor. Ben zaten hep gözüm kapalı yürüdüm yollarda. Her gözümü açtıklarında da terkettim. Şimdi de öyle terkediyorum ama bu kez kendimi de bırakıyorum. Zaten buz gibi olmuşum. Kemiklerim titriyor hala bir ısınma çabasında zavallı ayaklarım yamuldu. Her gün üstünde durduğum ayakkabılar çürüdü. Üstüm başım yok sanki artık. Ne giysem kayboluyor bedenimin solukluğunda. Gözlerim, gözbebeklerim benim değil. The gulag orkestar çalıyor. Gecenin orta yerinde sisli yolda. Ölümden başkasını düşünemem ki şuan. Kendi fişimi çektim zaten. İçime çektiğim oksijenden çok sigara dumanı. Midem alkolsüz tanıyamıyor kendini. Bilmiyor. Yavaş bir ölüm bu seçtiğim verilen hayata saygısızlık. Kötülük bedenime. Böyle olmayı ben istemedim belki ama ben böyle olana dek olmamak için kapamıştım gözlerimi. Şimdi açtım ve o kadar çirkindi ki görüklerim gözlerim beni terk etti. O kadar tutamıyorlar ki artık gördüğünü söylüyor dilim. Dilim varma...
Sonunu bildigin bir seyi neden yasarsin ki? Yasar misin? Yoksa sadece hayat ve zaman akip gittigi icin sen de icinde mi bulunursun? Bu yasamakla ayni sey midir? Fiziksel varliginin hala orda olmasi senin bunlari yasadigin anlamina gelir mi? artik cabalamadigini farkettiginde, hala yasiyor musundur? Dusuncelerden, yaptiklarindan, istediklerinden, gecmisinden, o cumlelerden seslerden, bagirmalardan, sessizliklerden, gitmelerinden ve kalmalarindan, sustuklarindan, beyninin en ince kivrimlarindan gecen imdat cagrilarindan, ictigin kustugun gecelerden, baska baska insanlarin, baska baska seslerinden, ellerinden, fikirlerinden, tanismalardan, o igrendirici Kabul etmelerden, hos gormelerden, hor gormelerden, iftiralardan, yalan ve dolan iltifatlardan, ihtiraslardan bir dag yapip ustune oturup izlerken hassiktir lan! diyorsan, diyebiliyorsan hala sen yasiyor musundur? Yoksa, baskalari midir bunlarin sahibi. Altindaki dagin sahibi baskalarina kufrediyorsan en icinden geldigi gibi. O zaman sen ...

bir mod.. diger mod..

Belki bir an gibi, butun yasadiklarimi silebilirmisim gibi, bir kucucuk kapi sigamiyorum bile, esiginde kaliyorum her defasinda, varmis gibi, bir cikis yolu. Yok aslinda ama varmis gibi, bazen cok kisa sureligine. Bir sabah birlikte uyandigin hisler var seni sanki gercekten de mutluymussun gibi hissettirebilen, ayni hislerle bir sonraki sabah icinde gomulu bir ruh varmis gibi hissettiren. Kimi yasattin kimi oldurdun diye soruyorlar. Kimle yasadin kim seni oldurdu ya da? Sen bazen bir anligina olabilirmis gibi hissetmissin. Bir hayat yazmissin. Olabilecekler gibi. Ama bir katil de var her zaman oldugu gibi ya sen ya da karsinda ki. Karsinda kimse yoksa sana karsi, savasmak oluyor mu bunun adi? Sen kendinle zaferler kazanip kendine yeniliyorsan. Sen savasiyorum sanip kendini paraliyorsan. Karsinda oluler varsa. Bunun adi savas olabilir mi hic? Olamaz olmuyor iste.  Cunku ben aslinda o an’I bekliyorum. Geldi sandigim her anda da kendimi yukseklere cikariyorum. Izin veriyorum hem ...

uzun süre yalnız kalmanın bünyeye etkileri.

binlerce kez tanışmak, kavga etmek barışmak,  kendin le ve düşüncelerinle. yüzlerce çelişkiye düşmek, içinden çıkmak/çıkamamak, milyonlarca karar almak, hepsinden vazgeçmek. kendine çok acımasız davranmak, kendinen  nefret  etmek ve yine kendine aşık olmak. kendini çok  fazla  tanımak. soyutlanmak soyutlamak. geri dönüşü olmayacak kadar farklılaşmak. saklanan ne çok şey olduğunu görmek. yalan larını farketmek. ve hayatın boyunca bununla yaşamak zorunda kalmak. kendinle düşüncelerinle özünle, özündeki iyi ve kötü ile. simdiden bilmek, hatirlamak lazim.
başka sebepler var. başka sebeplerim var biliyorum. ilk akla gelen sebep değil bu katlanışlarım. ve kaçışlarım. ve farkındayım herkes farkında bütün dünya ve o da farkında. olmayacak. olmuyor da zaten. 
ignorance is bliss. ignorance is strenght. demişler. ne kadar doğru söylemişler. ama biraz eksik kalmış bence. if you can ignore.. demeyi unutmuşlar. kimisi yapamazmış. bunu düşünememişler. ignore benim için sanırım sadece facebook'da yapılabilecek bir şey. gerçek hayat diye bir şey var. ve zor aslında. yani götünü de yırtsan ignore diye bir sekme açılmıyor beyninde. notification'lar var mesela. dolu böyle.. taşıyor artık. her gün 10 tanesi çıkıyor. seni bilgilendirmek amaçlı. ignore falan edemiyorsun. orda duruyorlar. birikiyorlar. rahatsızlık veriyorlar. olmaması gereken şeyler ama oluyorlar. sen de bunları yiyorsun bir güzel. yutuyorsun. he sindiremiyorsun. sonra da ben tokum diye gezebiliyorsun. çok ilginç. insan çok enteresan bir varlık. editlemeye çalışıyor beyin. hani yokmuş gibi davranayım, bazı özellikleri sileyim ama bazıları kalsın. ignore etme çabasında yoruluyor. error verdi benim ki bir kaç defa. kendimi yeniden başlattım mesela bu geçen zamanda.. geçen sy...

sacmaliyorum sanki..

bir sorun var. ve ben bunu yoksayiyorum. yapmam gerekeni biliyorum cok net ama yapmaktan korkuyorum. ve isin garip tarafi bu bana ilk defa oluyor. ne yapmam gerektigini cok iyi bilip de yapmamak.. tam tersine tam dikine gitmek. zorlamak sanki kendimi mi zorluyorum acaba? dayanma gucumu sinirlarimi. cok mu yanlis yapiyorum diye dusunuyorum surekli. bu kadar fazla dusunuyorsam bir sorun var demektir. ama ben sorunu cozemiyorum. cozemedigim icin belki kaliyorum. cozulmez bir durum var hosuma gitmiyor aslinda. ama sanki gidiyormus gibi ayni yerin etrafinda donup donup duruyorum. bazen bir seyi degil de her seyi kokunden degistirebilecegimi dusunuyorum. sonra bakiyorum bir adim bile atamiyorum. cunku kendi kendime yapabilecegim bir sey degil bu. ben yapabilirim saniyorum. ama tek yapabilecegim susmak, gitmek, bitirmek. ben bunlari becerebiliyorum en iyi yaptigim sey su hayatta bir seye son vermek ve arkama bile bakmadan gitmek. hic olmamis hic yasanmamis gibi davranmak. mukemmelim. ama so...

işim gitmek olmuş meğer.

eskiden en büyük isteğim gitmekti. bunu hatırladım birden. ne çok isterdim.. bütün ergenliğimi böyle geçirdim. gitmek. ben de gideceğim bir gün. gitmek istiyorum.. diyerek. o kadar çok yazım var ki bununla ilgili. hatta hemen hepsi bununla ilgili bir de bu isteği tetikleyen olaylar ve insanlar ile ilgili. şimdi bir şeyi daha fark ettim bununla ilgili. benim işim olmuş gitmek. artık gitmek hayatımın en doğal parçası. sürekli gidiyorum. ve 1 sene sonra ilk defa iş olmadan yapıyorum bunu. gidiyorum. kısa bir süre. tatil adına. ama gidiyorum ve tekim. alıp başımı gidiyorum resmen. bunu yapabildiğime inanamıyorum demek isterdim fakat öyle doğallaşmış ki gitmek benim dışımdakiler inanamazken ben pek bir şaşkınlık yaşamıyorum. yaşamak istiyorum. bavul hazırladım mesela az önce. ama öyle profesyonel hazırladım ki 10 dakikamı aldı. kafamda hazırmış zaten. hiç bir hazırlığı yapmadım sanıyordum ama anladım ki kafamda hazırmış bütün hazırlıklar. 1 senede profesyonel gidici olmuşum. haberim yo...

tanzanya'da bayram.

Gecen sene bu zamanlarda ilk ucusumu yaptim. Hicbir sey hatirlamiyorum. Gercekten hatirlamiyorum. Sanki dun gibi geliyor bir yandan.. bir yandan da o kadar uzak ki neredeyse hic olmamis yasanmamis gibi. Garip bir his. O gun neler oldugunu tabii ki hatirliyorum. Hatirlayamadigim kismi o gun ne hissettigim. Demek ki cok muhim bir gun degilmis diyorum. Boyle tartiyorum gunlerin ozel olup olmadigini. Hislerimi hatirlamaya calisiyorum. O gun ki kokulari, duydugum cumleleri, tanistigim insanlari degil de. Ne hissetmistim? Bazen ne hissettigimi bazen de o gun ustumde neler vardi diye hatirlamaya calisiyorum. Onu hatirladigim zaman da o gunu ozel diye degerlendirebiliyorum. Onemsemisim demek ki diyorum, daha gune baslamadan onemsemisim. Bunlari dusunuyorum suan tanzanya da... Yine uyuyamamanin verdigi o guzel kafa ile. Bugune kadar yasadiklarimi dusunuyorum yine her zaman oldugu gibi. Mesela bir adamin yuruyusu aklima geliyor. O yuruyuse asik olurken neler vardi ustumde dusunuyorum. Ve cok...

pahabicilemez.

Cok muhtesem sarkilar var, dinlerken insanin zevkten gozlerini dolduran. Ayaklarindan baslayip beynine kadar cikan sarkilar. Butun vucudunu sardigi gibi varligi evi odayi dolduranlar. Sanki her notasinda uyuyan bir yerin uyaniyor gibi hissettiren.. Bittiginde sanki yasadigin butun hayat onunla birlikte sonup gidecek gibi basladiginda butun yasadiklarini, su zamana kadar hissettiklerini ayni anda tekrar - her seyi yeni bastan yasatan sarkilardan.. Milyonlarca kez tesekkur etmek istedigin, yazarina soyleyenine bu kadar ictenligine. Keske yapabilseymisim boyle bir sey ben de cikartabilseymisim diye icinin icini yedigi sarkilar. Hayatinin bir donemine verirsin o sarkiyi, ya da bir adama, bir arkadasa, kardesine, bir gune, bir an'a, bir sabah ya da bir geceye. Bazen butun hayatini bile alir o sarki icine. O kadar anlatabilir her seyi. O kadar tamamdir senin icin. Basindan sonuna bir yasam bir hayattir bir ruhu vardir zaten. Muzigin yukselmesi ve alcalmasidir yasadiklarin. Iki kelime bil...